pov felix ::Başımda hissettiğim hafif ağrı ve acı karışımı his ile gözlerimi araladım, tahminen uzun bir süredir uyuyordum. Çünkü başım ancak böyle ağrırdı fakat ne zaman eve gelmiştim ki? Bilincimin yavaş yavaş açılması ile baygın, uykulu gözlerimi etrafta gezdirdim. Hayır, burası benim evim veya benim odam değildi.
Bir yatakta değildim ve uykudan uyanmamıştım, ben basbayağı bayıltılarak kaçırılmış ve sandalyeye bağlanarak filmlerdekinin aksine simsiyah kirli bir odada değil, beyaz renk ağırlıklı modern denebilecek bir odadaydım.Tabii odayı incelerken kaçırıldığımı hatırlamam biraz geç olmuştu. Endişeli gözlerle ellerimi sandalyeden kurtarmaya çalıştım. Beni kaçıranların tefeci mi yoksa gördüğüm katilin çetesi mi diye düşünmeden edemezken kapının birden açılması gözlerimi kapadım.
Hala uyuyormuş gibi davranırsam belki kurtuluşum için zaman kazanabilirdim. İçeriye giren adamın -büyük ihtimal adamdır- bana yaklaştığını hissediyordum.
"Uyanamadı mı hala bu salak, hafifçe vurduk altı üstü."
Kafamda aşağı yediğim soğuk su ile gözlerimi açtım. Korkudan altıma işeyebilecek düzeydeydim ama buna rağmen vurularak değil su ile uyandırıldığım için seviniyordum. Önümde ki kas yığını adam bana histerik bir gülüş sunup konuşmuştu. "Ben gelene kadar uyanık kal velet."
Sadece gözlerimi kırpıştırdığımda ıslık öttürerek odadan çıkmıştı, hatta kapıyı tam bile kapatmamıştı. Kaçamayacağıma o kadar emindi.. Ben de uğraşmayacaktım zaten, sandalyeden kurtulsamda odadan çıkamayacak kadar korkaktım.
Başımı ayaklarıma bakacak şekilde eğdim ve beklemeye başladım. Çok uzun ama çok kısa da olmayan bir süre içerisinde kapı açılmıştı. Ses fazlalığından odaya birden fazla kişinin girdiğini anlaya biliyordum. Ayaklarımın dibinde biten bir başka çift ayak dikkatimi çekmişti.
"Bana bak." Duyduğum farklı ses ile başımı kaldırdım, dermişim. Korkudan hiçbir şey yapamamıştım. Buna karşılık olarakta başımdaki beden, çenemden nazikçe tutup başımı kaldırmıştı. Gözlerim anında unutamadığım simsiyah irislerle buluşurken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Siktir, o tam da gördüğüm katildi ve beni öldürecekti. Beni kesinlikle öldürecekti. Aynı o adam gibi ölecektim.. "Yaralanmış." Sessizce konuşup başımda ki ufak, kan akan yaranın yakınına koymuştu elini, orayı yavaşça okşayıp dikkatlice incelerken ben anlık şok ile ne yapacağımı şaşırmış, koyu gözlere bakmaya devam ediyordum.
"Piçe bak adamı sağlam getirdiğimize şükretmek yerine laf yapıyor, şekerle kandırıp mı getirmemizi bekliyordunuz paşam?" Ses yine o kas yığını adama ait değildi. Farklı biriydi ama titrek gözlerimi kömür misali gözlerden ayıramıyor, kim olduğuna bakamıyordum.
Elimden geldiğince olayı kavramaya çalışsam da hiçbir şekilde, hiçbir şey anlamıyordum ya da anlayamıyordum; hangisi daha uygun gelirse.
"B-bana ne yapacaksınız?" Sonunda konuşabilmiştim.. bana ne olacağını merak ediyordum, bana ne yapacaklarını merak ediyordum.
"Deli gibi bir borç batağındasın ve borçları ödemek için varını yoğunu veriyorsun.. kazandığın para ile borçları ödemen çok zor, ayrıca evini tefecilerin basması an meselesi ve kim bilir nasıl bir yerde yaşıyorsun.. Yemek yemeye paran kalıyor mu bari? Kısacası bok gibi bir durumdasın ve seni öldürürsem çokta bir kaybın olmaz."
Dediği şeyler göz yaşlarımın akmasına sebep olmuştu. Elini kafam ile ittirip başımı tekrar aşağı eğdim. Acınası halimi yüzüme vurmak zorunda değildi. Hıçkırıklarımı zar zor yutuyordum. Bu kadarı bana cidden fazlaydı, hayatım boyunca hiç mutlu olamayacaktım.. belki de haklıydı..
"Söyle bana, bunlara rağmen hala yaşamak istiyor musun?"
Umarım beğenirsiniz, bir süre bölüm atmayacağım çünkü sınav haftam geldi çattı 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐞𝐫𝐢𝐚𝐥 𝐤𝐢𝐥𝐥𝐞𝐫' 𝐜𝐡𝐚𝐧𝐠𝐥𝐢𝐱
Teen Fictionfelix küçük kardeşini okutmak ve babasının kumar borçlarını ödemek için neredeyse bütün gün boyunca çalışmak zorundadır, bir katil tarafından kaçırılana kadar.