pov felix ::
Koca binanın başında dikilerek beklemeye başladım. Garip şekilde heyecanlanmıştım..
Buraya ilk gelişim değildi ama ilk iş günümdü, gerçi ne yapacağımı bende bilmiyordum ama elimden geldiğince bir şeyler yapabilirdim.
"Ne dikiliyorsun öyle?" Arkadan gelen ses ile irkilip arkamı döndüm. Benim boylarımda ve tahminimce benim yaşlarımda bir çocuk yanıma ilerleyip devam etmişti.
"Sen Felix olmalısın, bizim bunağın kaçırdığı." Garip bakışlarım ile kafa salladım, ne yani herkes beni böyle mi tanıyordu. Sessizce yürümeye başladığımda çocuk devam etmişti. "Ben Jisung."
Önümü kesip el uzattığında hızla elimi uzattım. Tokalaşıp yürümeye devam etmiştik. Diğerlerine göre iyi birine benziyordu. Sonunda koca binaya girdiğimizde derin bir nefes verdim. Çabuk unutmuş gibiydim. Nereye gideceğime biraz şaşırmıştım.
Birden kolumdan tutulup çekilmemle konuştum. "N-ne yapıyorsun?!" Jisung gülmüş ve kolumu bırakmıştı. "Nereye gideceğini bilmiyorsun değil mi? Sana yolu göstermeye çalışıyorum ama sen bana kabalık ediyorsun."
Sadece göz devirip onu takip etmeye başladım. Asansöre bindiğimizde 6. kata basmıştı. Ne yapacağımı ezberlemem gerektiğinden iyice inceliyordum etrafı. "Teşekkürler.." Sessizce mırıldandığımda Jisung güldü.
Asansörün durması ile inmiştik. Direkt önümüze çıkan Bay Seo ve arkadaşı ile şaşırmıştım. Göz göze geldiğimizde o da biraz şaşırmış -neye şaşırıyorsak- ve hemen kaşlarını çatıp başka tarafa ilerlemeye başlamıştı.
Oldukça kızgın ve yorgun duruyordu. "Onu kızdıracak bir şey mi yaptın?" Jisung'un sorduğu soruya olumsuz anlamda kafamı salladım, yapmamıştım.. en azından yapmadığımı düşünüyordum.
"Bir şeye üzüldüğü belli oluyor.. Oh, herneyse Changbin hyungun odası burası, onu burada bekle." Kafamı sallayıp içeri girecekken durdum. "Peki sen?" Sorduğum soruya gülmüş ve cevap vermişti.
"Benim de işlerim var ama merak etme arada uğrarım." Göz kırpıp yanımdan uzaklaştığında göz devirdim, can sıkıcı ama komik çocuktu.
İçeri girdiğimde gözlerimi odadan alamamıştım. Burası oldukça güzeldi. Çok büyük ve ferahtı bu kadar büyük bir odada az eşya olması odayı biraz boş gösterse de manzara oldukça iç açıcıydı. Büyük boydan camlarda çok hoşuma gitmişti.
Ne yapacağımı bilemez şekilde; Bay Seo'nun masa çevresine pek yaklaşmadan dolaştım bütün odayı. En sonunda kendimi kenardaki koltuğa atmıştım.
Tabii dinlenmem kısa sürmüştü çünkü Bay Seo, içeri girmişti. Sakince eğilip selam verdim. O da sadece kafasını sallamış ve masasına geçmişti.
Göz altları dünden daha kötü gözüküyordu. Yavaşça yanına yaklaşıp konuştum, onu kızdırmak istemiyordum ama sormadan da edemeyecektim.
"Dünden daha kötü gözüküyorsunuz efendim.. dün iyi dinlenemediniz mi?"
Kafasını hayır anlamında sallamıştı.
"Neden?" Biraz ileri gidiyormuşum gibi hissetsemde cidden merak ediyordum.
Kafasını eğip konuşmaya başladı."Mesaj.." Aklıma hemen dün geceki konuşmamız gelmişti, ona iyi geceler yazmadığım için olamazdı değil mi?
Hafifçe gülümsemiştim, küçük bir çocuk gibiydi. Boğazımı temizleyip cevap verdim. "Dün şarjım bitmişti, bende takıp uyumaya gittim." Hemen kafasını kaldırmış ve sabahki bakışlarından daha yumuşak bir bakış ile bakmıştı bana.
"Anladım, teşekkürler."
Biraz boşumsu bir bölüm oldu ")
Nasıl toparlayacağımu bilemedim sorry.Diğer bölümde bu tarz olacak ondan sonraki bölüm işler hızlanacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐞𝐫𝐢𝐚𝐥 𝐤𝐢𝐥𝐥𝐞𝐫' 𝐜𝐡𝐚𝐧𝐠𝐥𝐢𝐱
Teen Fictionfelix küçük kardeşini okutmak ve babasının kumar borçlarını ödemek için neredeyse bütün gün boyunca çalışmak zorundadır, bir katil tarafından kaçırılana kadar.