Bölüm 2

8.5K 526 245
                                    


Düşmanlarının yamacında yeri yoktu demek... Madem öyle bende yerimi bilirim. Zaten onun sakinliğime tav olmayacağımı adım kadar iyi biliyordum. Uysal bir kedi gibi bana söylenen sandalyeye oturarak dizlerime peçeteyi yerleştirdim. Dakikalarca etrafımızda pervane gibi dönen kadınları izledim. Ben her ne kadar onları göz ucuyla izlesem de o sanki aklımdan geçenleri kavramış gibi gözlerini benden ayırmıyordu. Anlaşılan o ki hizmetlilerinin bana herhangi bir faydası dokunmayacaktı. Yemeğinin sonlarına doğru ismini bilmediğim kadına hitaben tatlı olarak ne var, diye sordum. Bana cevap vermek yerine patronuna baktığında bende ona bakmıştım lakin onun yaptığı tek hareket ellerini silip masadan kalmak olmuştu.

"Şahin Bey tatlı sevmez bu yüzden bu evde tatlı yapılıyor. Sizin istediğiniz bir şey varsa söyleyin hemen yapılacaktır." Demek tatlı sevmiyordu, ne hoş birbirimize zıt bir karakter olduğumuz bir kez daha kanıtlanmıştı. "Tiramisu olabilir yahut istediğin herhangi bir şey de yapabilirsin... Dur ya sen bana havla yap... Evet evet sen gidip bana helva kavur." Neden tatlı istiyordum ki beni artık ancak helva keserdi. Kadın çekildiğinde bende ellerimi silerek gayet rahat hareketlerle yanına doğru yürüdüm. Şahin Bey kurulmuş bu defa da telefonuyla ilgileniyordu. İçimden acaba nereye otursam diye düşünmüştüm.

En iyisi ona yakın olmak... Ona en yakın olan kanepeye oturduğumda ayaklarımı kendime doğru çekip etrafımı süzdüm. Bu adam akıl almaz ölçüde zengindi. Şık mobilyalara bakılacak olursa gayet de modern bir adamdı. Ben daha çok antika gibi şeyler beklemiştim. İç çektiğimde ona bakmıştım ki beni süzdüğünü fark ettim. "Karnım ağrıdı galiba çok yedim... Bakar mısın evde elma var mı?" Kadın evet dediğinde bir tane istemiştim. Ona döndüğümde gülümseyerek "Hazımsızlığa en iyi elma gelir, sana da tavsiye ederim." Beni tınlamıyor gibi görünse de içten içe kuduruyor olmalıydı. "Söylesene bugün aksiyon falan yok mu? Ne bileyim gece toplantıları falan yok mu?" Bana kaşlarını kaldırdığında "Baskında mı yok?" Diye sormuştum. Ona somurtarak "Anladım bu gece pek eğlenceli geçmeyecek." Desem de gayretlerim boşuna gibiydi. "Ay beni baydın hiç değilse kumanda nerede onu söyle televizyon falan izleyeyim."

"Evimde televizyon gibi gereksiz teneke kutuları yoktur, sıkıldıysan biraz uzağıma gidip kendi kendini eğlendir." Nasıl, diye sorduğumda çok konuşarak demişti. Kadınlardan biri yanıma geldiğinde bana tabak uzattı. "Ben elmayı dilimli sevmem... Her neyse senin adın ne?" Bana cevap vermek yerine aynı şeyi yapıp patronuna göz ucuyla bakmıştı. "Anlaşıldı siz yalnızca komutları dinleyen robotlarsınız... O halde bana nar suyu getir canım istedi." Emredersiniz dediğinde çatalı elime alarak tabağı ona da uzattım. Yer misin diye sorduğumda derin bir iç çekti. Lanet olsun, buradan kolayca kurtulamayacağım.

Huzursuzluğum artıkça karnıma ağrılar saplanıyordu. Bu kasıntı adam tam anlamıyla soğukkanlı bir adam tepkileri yerinde ve ölçülüydü. Büyük ihtimal ne yapmaya çalıştığımı da çok iyi biliyordu. "Söyler misin, beni bu evde ne kadar tutsak edeceksin?" Sonunda diyerek mırıldandığında telefonunu bırakıp ellerini birbirine kenetlemişti. Oturduğu koltuğu tamamiyle kaplarken söze girince gözlerine baktım. Onun gözleri değişikti. Bal rengine benziyordu. Hiç yakından görmesem de gözlerinin açıklığı bana bir şahinden çok aslanı anımsatıyordu. "Seni burada gerektiği kadar tutacağım."

"Bu mu? Yani planın bu kadar mı? Beni ne kadar kendine tutsak edeceğini düşünmedin mi yahut bana tutsaklığın sonuna da neler yapacağını falan... İlla düşünmüş olmalısın."

"O kadar çok konuşuyorsun ki her defasında düşüncelerimi bölüp planlarımı alt üst ediyorsun. Ve hayır düşünmedim, benim için ne zaman tehlike arz etmezsen seni o gün gün sallayacağım." Mafyacığım öldürmek yok demişti, kan da yoktu. Bu sözüne gülmüştüm, onun kim olduğunu bilen herkes sözlerine gülerdi. "Demek oluyor ki özgürlüğüme ancak sen ölünce kavuşacağım." Çünkü ben her daim onun başına musallat olacaktım. "Aptalı oynamandansa açık dilli olmanı tercik ederim. Yalnız açık dillikle boşboğazlığı sakın birbirine karıştırma." Bana çok mu konuşuyorsun demişti, o bana çok mu konuşuyorsun dedi.

AŞKA TUTSAK 🚬 BİZE SEN KALA 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin