0.2 KABUS

74 15 20
                                    

Şarkıyı dinlemeyi unutmayın. 😉 Bu arada multi de pislik Su var! (Yazarınız Su'yu sevmiyiiiir. 😒😁)

Kocaman ve uçsuz bucaksız bir ormanda uyanmıştım. Neredeydim? Üstüm başım çamur ve kan içindeydi. Kan?! Ellerime, ayaklarıma, kollarıma, tüm vücuduma baktım ama ben yaralı değildim. O zaman bu kimin kanıydı? Başım dönüyordu. Başımı yerden kaldırıp gökyüzüne baktım. Yağmur yağacak gibi duruyor ama bir yandan da güneşliydi. Bakışlarımı toprak yola indirdim ve yola bakmaya başladım. Yolun sonunda küçük bir kız vardı. Siyah hırkalı, kısa, kahverengi saçlı, kısa boylu, çekik gözlü, kahverengi gözlere sahip, ufak gamzelere sahip... Bir saniye bu kız bana benziyordu. Kızı iyice görmek için 2 adım ona yaklaştım. O da bana 2 adım geldi. Onu iyice inceleyince dehşete düştüm. Dudağının altında ufacık bir ben vardı ve... Kalbinin olduğu kısım kanıyordu. Kimdi bu kız? Nasıl bana bu kadar çok benzeyebiliyordu? Kalbine bakarken gülümsedi ve bana yaklaşmaya başladı. Kıpırdayamıyordum.

"Merhaba! Benim Dünya'ma hoşgeldin Yankı." Gözlerim yanıyordu. Bu kız bana anormal bir şekilde benziyordu ve şu anda karşımda kalbi kanıyordu. Cevap vermediğimi görünce gülümsedi.

"Benden utanmana gerek yok. Sonuçta beni tanıyorsun. Hadi gel sana etrafı gezdireyim." dedi ve elimi tuttu. Elleri buz gibiydi. Yol boyunca bir şarkı mırıldandı ve sonunda durdu. Bende onunla beraber durdum.

"Bak! Bu benim annem." dedi ve karşımızda ki parkta duran bir kadını işaret etti. Kadın bir kız çocuğunun elini tutuyor ve onun ağlamasını umursamadan kolundan çekiştiriyordu. Kız ise arkadaşlarını gösterip onlarla oynamak istediğini söylüyordu.

"B-Bu mu senin annen?"

"Evet. Hatta bak o kızda benim." dedi ve ağlayan kızı gösterdi. Kıza dikkatlice baktım. Bu bendim! En sevdiğim kırmızı kapşonlumu giymiş ve mor saatimi takmıştım. Gözümden bir yaş aktı yere.

"Neden annen seni çekiştiriyor?" diye sordum gözlerimi onlardan ayırmadan.

"Şeyy... Çünkü annem benim parkta oynamama asla izin vermez. Çünkü beni çirkin olduğum için hep ağlatırlar. Neyse hadi gel sana sınıfımı gösteriyim." dedi ve beni yine kolumdan çekiştirmeye başladı. Yine aynı şarkıyı mırıldanıyordu. Biraz yürüdükten sonra ormanın ortasında sırasında ağlayan etrafında ise arkadaşları kahkaha atan bir sınıf ortamı gördük. Ağlayan kıza bakmaya başladım. Yine aynı kırmızı kapşonluyu gördüm.

"Neden ağlıyorsun?"

"Arkadaşlarım çirkin olduğumu ve burnumun kenarında ki şeyin çok iğrenç olduğunu söyleyip, beni ağlattılar." dedi ve o anıyı izlemeye başladı. Bende o anıyı izlemeye koyuldum. Arkadaşlarım bana kötü sözler söyleyip, saçımı çekiyorlardı. Gözlerimi sıkıca yumdum.

"Gidelim mi?"

"Tamam. O zaman gel sana 13 yaşımı göstereyim."

"Tamam." dedim ve yine beni çekiştirmesine izin verdim. Açık bir alana çıkmıştık. Ama uçurum vardı. Güneş tepede batmak üzere ve denizin üzerinde ışıklarının dans etmesine izin veriyordu. Uçurumun kenarında ise siyah kapşonlu giymiş, kulağında kulaklık takılı, ayaklarını sarkıtmış ve ifadesizce denizi izleyen 13 yaşında ki ben oturuyordum.

"Orada ne yapıyorsun?"

"İntihar etmeyi düşünüyorum." dedi ve gülümsedi. Kaşlarım çatık ona döndüm.

"Neden?"

"Çünkü yaşamak için bir neden yok." dedi ve uçuruma doğru koşmaya başladı. Bende koşmaya başladım.

Kusurlar (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin