0.7 Gerçeklerin Bir Kısmı

51 13 3
                                    

Yekta bana sert ve meraklı bakışlarla bakarken ben ne anlatacağımı bilmiyordum. Daha anlatıp, anlatmamaya bile karar vermemiştim. O bana hala bakarken gözlerimin, burnumun ve yanaklarımın kızardığına ve gözyaşlarımın gözlerimde biriktiğine yemin edebilirdim. Kafamı ellerimden kaldırıp onun gözlerine baktım ve burukça güldüm.

"Lütfen güvenimi kırmayacağına, beni kandırmayacağına söz ver Yekta?"

"Tamam. Söz veriyorum. Hadi anlat." dedi ve bana bir adım daha yaklaşıp, tekrardan bağdaş kurdu. Bu sefer bakışları yumuşamıştı.

"Nereden anlatmaya başlayayım?"

"En başından. Neden maske takıyorsun?"

"B-Ben senin gördüğün, bildiğin gibi bir kız değilim. Sakın hasta olduğumu düşünme! Hasta değilim ben..." derin bir nefes aldım ve burnumu çektim.

"Doğduğum günden beri aileme çok yük oluyorum. Önce sağlık problemlerim bıktırdı ailemi ardından dış görünüşüm, insanların benim hakkımda ki düşünceleri... Zamanla annemin tavırlarının değiştiğini fark ettim. Babam zaten bana karşı hep aynıydı. Soğuk... Ablam desen... O zaten beni kardeşi olarak görmüyordu. Her şeyi 9 yaşıma geldiğimde fark ettim. 9 yaşıma kadar da dış görünüşüm, zayıflığım ve hasta gibi durduğum için binlerce laf işittim o zamanlar gülüyor, şaka yaptıklarını düşünüyordum." gözümden çarşafa damlayan yaşı görünce hemen gözlerimi sildim ve kafamı camdan dışarıya çevirdim. İnşallah Yekta'da benim canımı yakmazdı. Ona çok erken güvenmiştim.

"9 yaşıma geldiğimde bazı şeyleri anlamaya başladım. Mesela neden sevilmiyordum? Çünkü annem beni erkek doğurmadığı için babamın ailesi ve annemin ailesi çıldırmış. Herkes zaten bir kızı var, neden bir daha kız yaptılar diye sormuşlar? Ha sanki ben istedim kız olmayı!" bir anda yükselip, hıçkırarak ağlamaya başladım. Yekta elini omzuma koymak için uzattığında kafamı kaldırıp, gözlerine baktım. Gözleri kızarmıştı. Güldüm. Hemde baya baya!

"Sonradan annemler beni milletin içinde ezmeye başladılar. Sürekli hasta olduğumdan, çirkin olduğumdan, zayıf olmamdan şikayetçilerdi. Tabi okulda yaşadıklarımı anlatmıyorum... Bir gün okuldan eve geldim. Annem yine çok sinirliydi ve telefondan babamla kavga ederken, ablam ikizlere bağırıyordu. Kapıyı kapatıp odama gittim ve çantamı dolabımın kenarına koydum. Yere koysaydım annem döverdi. Herneyse uzatmayayım. Ellerimi falan yıkadıktan sonra odaya geldiğimde tüm kıyafetlerim yerde, kitaplarım, herşeyim yerdeydi. Ablam ise bana öfke dolu bakışlarla bakıyordu. Ona ne olduğunu sorduğumda üzerime doğru yürüyerek bana bağırmaya başladı. 'hepsi senin yüzünden bu odayı sen toparlayacaksın! Neden o fırçayı temizlemedin! O saçlar yüzünden burayı sen toparlayacaksın!' diye bağırdı ve odadan gitti. O tarak benim değildi ki... Ben ablamdan bana kalan bebeğimin tarağıyla tarıyordum saçlarımı... Neyse geceye kadar odayı toparladım. Yemek bile yememiştim. Tam bitti ödevlerime başlayacağım diye sevinirken annem elindeki çamaşır sepetini yere atıp bana bağırdı. 'Bunları katla!' oturdum birde onları katladım. Tam ödev yapacağım ablam geldi ve yatacağını söyleyip, ışığı kapatmam için bana bağırdı. O gece ödevimi yapamadım diye çok ağladım. Hocanın ceza vereceğini biliyordum. Sabah okula gittim, cezamı yedim, eve geldim annemde ödevimi yapmadım diye beni dövdü. Sonra anladım ki ben değersiz bir çöp parçasıyım. O günden sonra eskisi gibi olamadım ve bu haldeyim." burnumu çekip, ayağa kalktım ve masamda ki su şişesini kafama diktim. Boğazımda ki yumru biraz olsun acımayı bırakınca, yine nefes alamadığımı fark edip, hemen balkona koştum. Yine başlıyorduk!

Bir yandan öksürüyor, bir yandan da nefes almaya çalışıyordum ama çalıştıkça daha da boğuluyordum. Dizlerimin yine boşaldığını hissettiğimde yere oturdum ve kafamı balkon demirlikerine dayadım. Gözlerimi açtığımda bulanık görüntümün içinden Yekta'nın yüzünü seçebiliyordum. Gelip elleriyle yüzüme dokunuyor, başımı sallıyordu.

Kusurlar (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin