0.6 Niks

56 14 22
                                    

Burnuma ıslak bir şeyin değmesiyle yerimden sıçrayarak uyandım. Kucağımda ki kedi ise benim ani tepkim yüzümden korkup benden uzaklaşmıştı.

"Özür dilerim kedicik ama beni çok korkuttun." Elimle gözlerimi kaşıyarak, ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve doğru lavaboya gittim. İşimi halledince ellerimi yıkamak için musluğun yanına gittim. Ellerimi yıkarken gözüm tam karşımda ki aynaya takıldı. Acaba ne zamandan beri aynaya bakmıyordum? Kendime kısa bir bakış atıp ellerimi yıkamaya devam ettim. Görünüşümden nefret ediyorum. Bu kadar çirkin biri olmak için ne günah işledim ki ben?

Görüntümü umursamadım. Sonuçta odamdan dışarıya çıkmayacaktım. Ellerimi kurulayıp, odama geri gittim ve şarkı açarak odamı toplamaya başladım. Ders çalışmam gerekiyordu. Belki de çalışmamam... Odayı bağıra çağıra şarkı söyleyerek topladıktan sonra masamın başına oturdum.

"Ayy vallahi midem bulandı. Çalışmasam mı acaba?" bir kaç saniye test kitaplarımla bakıştıktan sonra biyoloji çözmeye başladım. En azından sevdiğim bir dersti. Yaklaşık 1 saat biyoloji çalıştıktan sonra mola verdim. Kediyi kucağıma alıp başını okşamaya başladım.

"Beynimin aktığını görebiliyor musun?" kedi bana boş boş bakmaya başladığında kafasını öptüm. Ta ki odamın kapısı pat diye açılana kadar...

"Abla düzgün bir şeyler giyecekmişsin annem dedi."

"Niye?"

"Çünkü birazdan misafirler gelecek."

"Ler derken? Sadece Ata gelmeyecek mi oğlum? Ben niye Ata için rahatımı bozayım. Bana ne ya!"

"Sadece Ata değil. Abisi ve annesi de gelecekmiş."

"Ağağağağağa! Yeter ya! Ben odamdan çıkmam istemiyorum! Bana ne. Hem saat daha sabahın körü. Bu saatte misafir mi gelir?!"

"Yankı hemen hazırlanıyorsun. Birazdan burada olacaklar!" annemin bağırışı üzerine gözlerimi devirdim.

"Abla saat öğlen 3... Neyse hadi hazırlan. Eşofman giyme ama!"

"Oha! Ne ara öğlen oldu?!" diye cırladım. Nasıl öğlen olmuştu ya? Vallahi nefret ediyorum şu misafirlerden ya! Oflayarak ayağa kalktım ve dolabıma bakınmaya başladım. Dolabımın %55'i eşofman, %30'u sweatshirt, %5'i kot pantalondu. Ne giyeceğim ki ben? Oflayarak en şık eşofman takımımı giydim. Bence bu gayet iyiydi. Lacivert renk, yıldızların üzerine işlendiği eşofman altımı ve aynı şekilde lacivert renk, yıldız desenli ve üzerinde ingilizce şeyler yazan sweatimi giydim. Takımımı giyip kendime baktım. Normal her zaman ki bendim işte. Kendimi biraz daha süzdükten sonra annemin eşofman giydiğim için kafama terlik atacağına karar verdiğim için siyah kot pantalonumu giydim.

"Bu niye bu kadar dar ya? Bunu daha 2 sene önce almıştık. Ben ne ara bu kadar kilo aldım!" kendi kendime söylendikten sonra üst kısmıma baktım. Bakmaz olaydım! Göz altlarımda uykusuzluktan mor halkalar çıkmış, yüzüm renksiz, hasta gibi duruyordum ve bir de bezgin bakışlarla etrafa bakıyordum. Iğrenç duruyordum.

"Ben seni nasıl toparlayacağım ki? Toparlayamam." yüzümü es geçip daha 4 gün önce taradığım saçlarımı tarayıp, üstten alt kuyruğu yaptım. Aynadan tekrardan kendime baktım.

"Biraz daha iyi duruyorum." dedim ardından kendimi kokladım. Normal kokuyordum. Emin olamayıp gidip bir kaç fıs parfüm sıktım. Odanın için fresh bir çiçek kokusuyla dolarken kedim yatağımın üstünden bana bakıyordu.

"Nasılım? Annem kafama terlik geçirmez demi?"

"Miyav!"

"Tamamdır. Şimdi bir sorun daha var. Seni ne yapacağım?" etrafa göz atmaya başladım. Nereye saklayabilirdim ki?

Kusurlar (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin