Ben, Tanrının aciz kulu Kim Taehyung. Ölüm fermanlarının imzalı mahkumu. Lanetli ırk insanın, teki. Ben Kim Taehyung, asırlardır dile gelen aşkın modern dönem kurbanı.
Benim, annemin biricik evladı, koca dünyanın moda ikonu ve Kookie'nin Tae'si.
Benim, hüzün dolu bir hikâyenin başrolü.Henüz yedi yaşında küçücük bir çocuktum onu tanıdığımda. Ailemle beraber İtalya'dan Kore'ye taşındığımızın ilk günüydü. Adam akıllı dil bile bilmiyordum o zaman tabii.
Konuşabildiğim tek dildi nerdeyse İtalyanca. Babam, dünyanın en yakışıklı İtalyanı olduğumu söylerdi o ara(hala aynı şeyi düşünüyor).
Hayalleri arasında da İtalyan mutfağının paha biçilmez isimlerinden birisi olmam vardı tabi.
Her neyse konumuz bu değil.Onunla tanıştığımda, evimizin önündeki parkta, kumların üzerinde tek başıma sessiz sessiz oturuyordum. Etrafta oynayan bir sürü çocuğun arasında tek başıma, yapayalnız...
Beni aralarına almayacaklarını düşünüyordum. Her zaman, hayatım boyunca Kore denen bu ülkede yalnız kalacağımı düşünüp üzülüyordum.Sonra elinde iki tane şeker ile o geldi. Oturdu yanıma, şekerlerden birisini bana uzattı. Diğerini kendisi ağzına attı. Minicik ellerini uzattı bana.
"Merhaba, ben Jungkook. Sen?"
"Ben de Taehyung, signore."
"Yabancı mısın?"
"Evet, İtalyanım."
Sonra bana gülümsedi ve elimden tutarak annesinin yanına götürdü.
"Anne! Bundan sonra en yakın arkadaşım Tae!"
Sonra büyüdük ve o gün annesine söylediği sözü hep tuttu benim Kookie'm. Hep benim en yakın arkadaşım oldu. Ben hep onun en yakın arkadaşı oldum.
Aşklarını anlattığı, acılarını paylaştığı, insanlardan kaçtığında sığındığı...
Hep ellerimden tuttu. Hiç bırakmadı.Ben Kim Taehyung, anne ve babasının biricik evladı, zaman geçtikçe Kookie'nin Tae'si oldum. Lise'de başı belaya girdiğinde onu kurtaran, disiplin yiyeceği zamanlar tüm suça ortak olan, onunla çalışıp onunla dersten kalan ve de okuldan kaçan, onunla içip sarhoş olan, onunla dayak yiyen, sahneye onunla çıkıp şarkı söyleyen; onunla aynı yatağı, bir bardak suyu, bir çöp sigarayı paylaşan Tae.
Ben, zaman geçtikçe en yakın arkadaşına aşık olan zavallı Tae. Ben, Tanrının aciz kulu Tae.
Dört yılı aşkındır yüzünü görmediğim en yakın arkadaşımın düğünü için Amerikadan Kore'ye temelli olarak geri döndüm. Neden gittin diye mi soruyorsunuz? Model olmak için. Dünyanın en tanınır yüzü olmak için. Tabii bu herkese söylediğim palavra.
Asıl sebep, kendime bile zar zor itiraf ettiğim bu aşkı alevlenmesine izim vermeden bitirmekti.Çünkü o benim en yakın arkadaşım olan Jeon Jungkook idi. Her zaman en yakın arkadaşım olacak olan Kook. Ben de Kookie'nin biricik Tae'si.
Şimdi uçaktan yeni indim. Bugün en yakın arkadaşım Kook'un nikahına şahitlik yapacağım. Onunla beraber şampanya kaldırıp mutluluklarını dileyeceğim.
Yeni doğan Güneşin can yakmaz ışıkları kırmızının en canlı tonundaki saçlarıma ışıltı veriyor. Kook benim düğüne gelemeyeceğimi sanıyor. O yüzden şimdi, yanımda korumalarımla, basına verdiğim üç beş pozdan sonra sürpriz yapmaya gidiyorum. Poşet dolusu hediyeler ile birlikte.
"Efendim, yeni evinizle ilgili tüm hazırlıklar tamamlandı."
Bu, asistanım Yong'un sesi.
"Kook neredeymiş, nereye gidiyoruz?"