❄ 11. bölüm " Miso ve Sarang " ❄

587 35 30
                                    

Merhabaaa ^^ Bölümde geçen çok sevdiğim şarkı playistte :D Bölümdeki giysilerin temsili de multimedia da ^^ tıpatıp aynısını bulamadım tabii ki ama yine de bir bakın derim ^^ İyi okumalaar :DD

♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚

Herkesin bir ruh eşi vardır bu hayatta. Ruh ikizi de denir. Hatta tencere-kapak ilişkisi adı bile takılmıştır halk dilinde. Herkes ruh eşini bulacak diye bir şey yoktur tabiî ki. Ama bulmak için uğraşılır ve umut edilir. Bu kişiyi trilyonlarca kişi arasından bulmak bir mucizedir. Bu kişi doğrularımızla, yanlışlarımızla, kusurlarımızla bizi kabul eder. Çünkü o da bilir ki kimse mükemmel değildir. Hayatımızın anlamı olur bir anda, onsuz yaşamayı düşünmek imkansızdır. Bir yerde adı anılınca bizim adımızla anılır, ayrılmaz bir çift olmuşuzdur. Eksiklerimizi tamamlar. Kalp yapbozumuzun kayıp parçasını da bulmuşuzdur artık. Mutluluklarımızı, üzüntülerimizi, evimizi ve en önemlisi bir hayatı paylaşırız onunla. Bizim doğru kişimizdir. Peki, doğru kişisini kaybeden biri sevebilir mi birini yeniden? Acıdan ezilen kalbi tekrardan atmaya başlar mı? Hayatının anlamını kaybeden biri hep eksik hisseder. Kalbini bu denli uyan parçayı bir daha bulması mucizeden bile üstündür. Bu fırsat insanın eline ya bir kere geçer, ya da hiç geçmez. Bu yüzden hayatının aşkını kaybeden birisi, bir daha aynı kişi olamaz. Acı onu olgunlaştırmıştır. Zaman geçtikçe matematiğin yanıldığını anlar. Çünkü aynı hayatı paylaşan 2 kişiden 1'i gidince elde 1 değil 0 kalır. Kalanın hayatına atom bombası atılmış gibidir, mahvolmuş, viran olmuş bir hayattır onunki artık. Düzelir mi bilinmez. Pekala, bu kadar acıyı yaşatan, yarı yolda bırakıp giden kişiye ne olmuştur? O da sevmiş midir kalan kadar? Kahrolmuş mudur kalan gibi? Belki de giden de kalan gibi yaşayan bir ölüye dönüşmüştür. Kim bilir.

♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚♚

11.11.2012

Derin bir nefes daha çektim içime. Temiz havayı özlemiştim. Şehrin gürültüsünden, pis havasından, sorunlardan bir müddet uzak kalmak için hep bu dağ evine gelirdim. Şimdi de düşünmek için gelmiştim. Fincanda ki çay avucumu hafifçe yakarken kışa son hazırlıklarını yapan doğaya bakıyordum. Ağaçlar sona kalmış birkaç sarı-turuncu yapraklarını dökmeyi bekliyordu, hayvanlar kabuklarına çekilmiş kışı bekliyorlardı. Tabiat anaya hayran kalmamak imansızdı. Öyle mükemmel bir düzeni vardı ki ...

Hava bugün tam ruh halimi yansıtırcasına bulutluydu. Bir yağıyordu bir güneş açıyordu. Düşüncelerim iki ayrı gruba ayrılmış ve kendi aralarında büyük bir tartışmaya girişmişlerdi. Düşüncelerimin bir tarafı mektupların devam etmesini istiyordu, bu işi sonuna kadar götürüp bu gizemli adamla tanışmam için can atıyordu. Daha mantıklı olan diğer taraf ise hiç tanımadığım biri için bu kadar düşünmemi bile saçma ve gereksiz buluyor, bir belirsizlik silsilesinden oluşan bu gizemli adamla tanışmamı istemiyordu. Bana geçmişi hatırlatarak kimseye güvenemeyeceğimi, eğer güvenirsem sonunda nasıl bir yıkıma uğrayacağımı apaçık, acımasızca gözlerimin önüne seriyordu. Sanki hatırlatmaya ihtiyacım varmış gibi. Geçmişimi tabiî ki unutmamıştım ve unutmayacaktım. Böyle güçlü biri haline gelebilmem hiç kolay olmamıştı. O çaresiz ve güçsüz halimi, akşama kadar kocaman evde bir başıma anne babamı beklediğimi, sevgi ve şefkat istediğimi ama sonucunda hep hayal ve kalp kırıklığına sahip olduğum, umudumu yitirdiğim, hayattan küstüğüm günleri asla unutamazdım.

SİYAH KARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin