"Seninki geliyor." diye kolumu dürten en yakın arkadaşım olan Lupe -tek arkadaşım olduğu için- kaşlarıyla ileriyi bir yeri işaret ediyordu.
"Hangi benimki?"
Şıp sevdi biri olduğum ve yolda yürürken bile en az otuz kişiden hoşlanabileceğim doğrudur. Tabii ki bu 28 yaşında biri olup, hayatımda sadece iki tane sevgilim olmasından dolayı çektiğim yokluktan değil. Kalbim geniş canım(!)
Sol tarafıma bakıp; boyuyla posuyla, simsiyah saçlarının etrafına yaydığı aurayla, Kore erkeklerinin omuz genişliği standartlarına meydan okuyan omuzlarıyla ve cillop gibi fiziğiyle bu tarafa doğru gelen eski sevgilimi gördüm.
Sorun şu ki onunla sevgiliden çok kanka gibiydik. Aslında bana göre sorun yoktu ama Lupe sürekli bir erkekle bir kız eğer sevgiliyse birbirine; aşkım, canım, bebeğim diye hitap etmeleri gerek, deyip duruyordu. Evet birbirimize böyle seslenmiyorduk.
O bu tarafa doğru gelirken adeta benim onu durdurmamam için bu tarafa bakmıyor, uzun bacaklarıyla attığı adımların iki katını atıyordu. Ama ne münasebetti. Kesinlikle onu durdurup, bir hafta önce benden ayrılmasına rağmen eğer ki ağlayıp depresyona falan girmemi bekliyorsa diye; ona öyle bir şey olmayacağını, benim kim olduğumu ve kaybettiğinin nasıl afet bir kadın olduğunu tekrar düşünmesi gerektiğini hatırlatacaktım. Beni terk etmek de neydi öyle.
Kolumla yanımdaki Lupe'yi dürtüp onunla sohbete girmesi gerektiğini yüz eklemlerimle anlatmış, en yakın arkadaşımda sanki sesli söylemişim gibi anlamış, o bizi geçmeden önüne geçmişti. Gülümseyen yüzü ne kadar cadı biri olduğunu gizliyordu.
Tamam pes. Lupe o kadar da cadaloz değildi. En azından benim kadar.
O daha çok, şu instagram gönderilerinin altına 'Yemin ederim storyde ki kız benim.' gibi sinir bozan yapmacıklara benziyordu ya da annenizin ayırt ettiği diğer kardeşinizdi. Hani, kardeşin tabak kırar da annen 'Benim kuzum yapmaz, sen yapmışsındır.' gibisinden şeyler zırvalar suç da sana kalır ya. Heh, işte o kuzu Lupe."Ya Yeon Seok-ah, nasılsın?" Angelina Jolie'den bile iyi rol yapıyordu(!)
Başına geleceğini biliyormuş gibi bakan eski sevgilim zorla gülümseyip bana bakma tenezzülü göstermeden sadece Lupe'yle muhatap oldu.
"Ah iyiyim Lupe, sen nasılsın?" bunu kesinlikle merak ettiği için değil kibarlık olsun diye sormuştu. Evet bir hafta önce bana 'Hacı, bir bira kap gel de içelim!' diyen Yeon Seok ve kibarlık, aynı cümleye bile uymuyordu fakat ne yaparsın...
"Bende iyiyim çok kibarsın. Ah bak Ra Hae de burada." kolumu tutup yanına çeken Lupe'ye kaşlarım çatık baktım. Eh, pekte umurunda görünmüyordu.
"Tamam... N'aber Ra Hae?" benimle olan aşırı konuşma isteği üzerine(!), saygılı biri olduğum için göz devirdim.
"İyi Yeon Seok."
"İyi görünüyorsun. Yani en son görüşmemizin yanı sıra."
Ne bekliyordu ki? Salak gibi oturup elimde çikolata kavanozuyla 'depresyondayım, unutuldum...' gibisinden sendromlara girip, güzelim(!) apartmanımı ayağı kaldırıp, üç aydır yalanla geçiştirip kirasını ertelediğim dairemden tek başıma kaldığım bu yâd ellerde, Seul sokaklarında kalıp, daha sonra bir ayyaş tarafından teca-
Tamam, böyle bir soru sorması kesinlikle hoşuma gitmişti çünkü ayrıldığı kızı bir de bu şekilde görmeyi hak etmişti. Zaten ayrılmak istediğini söyleyince ahım şahım bir boşlukta hissetmemiştim kendimi.
Kollarımı göğsümde birleştirip tek kaşımı kaldırdım.
"Yani tabii ki. Oturup arkandan yas tutmamı beklemiyordun herhalde." ironi işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
あTozlu Raflar | J.JK&BTS
FanfictionRet ettiği kızın ertesi gün işe alındığından bi' haber olduğu belliydi. "Bo Ra Hae... demek işe alındın." Sinsice gülümseyip "Öyle oldu." "Benim! müdürü olduğum bir yerde." dedi ilk kelimeyi bastırarak ve gözlerini gözlerimle buluşturarak. "Ve, göre...