Önceki bölümde;
Ayrıca ben Bo Ra Hae'ydim, ben haksız olsam bile haklıydım.
-----------
Hah! Ne cürretle bana böyle şeyler söyleyebilirdi. Tamam orada güzel bir konumda iş sahibi olabilirdi fakat bu karşısındaki insanları aşağılayabileceği anlamına mı geliyordu?
Şirketten son hızımla çıkarken neler olduğunu saniye saniye soran bir adet Lupe, tepemde olan sinirimi daha da çıkartıyordu arşa. Niye gelmiştim ki zaten buraya? Ne beklemiştim? Tanrı aşkına daha neyini zorluyordum, kimsenin iş falan vereceği yoktu. Bende zaten alınmayacağımı iyi bilmeme rağmen yine de gelmiştim bu lanet yere işte. Pekala, daha zorlamanın manası yoktu. Hesabımda ki para resmen dibini çekiyordu ve benim; ödeyecek bir kiram, bir elektriğim, bir suyum ve evde yiyecek tek lokma ekmeğimin olmaması hiç sorun değildi. Tabii ki(!)
Şirketten yeterince uzaklaştığımızı fark etmemle tek nefeste durdum. Arkamdan korkmuş gibi bir hali olan Lupe, sırtıma çarpmış sonrada ellerini önde birleştirmişti. Buraya gelmemin bir diğer sebebi, Lupe'nin de burada çalışıyor olmasıydı. Tamam işi belki saygı değer bir konumda değildi fakat bir işi vardı. Tanrı şahidim, bir işim olsa konumunu umursamayacak derecede işsizdim. İşsizin en önde gideni, bayrak sallayanıydım.
Derhal bir iş bulamazsam, her yeri yıkık dökük olmasına rağmen yine de ayakta duran 1+1 dairemden apar topar ayrılıp, sokaklarda kalacaktım ve ben buna hiç hazır değildim. Aksi gibi büyükannemin yanına da dönemezdim. Hey! Her boşlukta bana koca arayan kadın ve o kadını durdurmaya çalışan bir adet abim asla şu aralar çekeceğim şeyler arasında bulunmuyordu.
"Ne oldu yine? Niye attı tepen, apar topar çıktık zaten."
Sinirlerimi dizginlemeye çalışırken dişlerimin arasından zar zor tısladım.
"O kendini beğenmiş zengin züppesi beni milletin içinde küçük düşürdü. Tanrım... daha nazik olamaz mıydı?"
"Hey millet dediğin kim olabilir. Mülakatlara genelde Min Soo hanım bakar ve o utanman gereken biri değil."
Lupe'ye olabildiğince yavaş bir şekilde göz devirdim.
"Oradakilerin hepsi erkekti." bir süre düşündü.
"Genelde Min Soo hanım olur, Taehyung bey olur ve o... o harika biri, birde Jungkook bey olur. Ama o dayanılmaz biridir."
Gözlerimi kocaman açıp "Şu kendini beğenmiş züppe o mu yoksa?" dedim. Aşırı sinirliydim ve bunun nedeni o zengin züppesi -sanırım- Jungkooktu. Gerçi zengin mi onu da bilmiyorum ama bayağı şey duruyordu yani.
"BO RA HAE!" diyerek adeta kükreyerek şirketten çıkan kuzenim Min Hyuk benden de sinirli görünüyordu.
"Sen ne yapıyorsun tanrı aşkına! Ne bok işin var burada?"
Tamam bi' çala haklı olabilirdi ama işsizdim ve ben onun burada çalıştığını bilseydim kesinlikle gelmezdim.
Benden önce davranan Lupe, iş arkadaşının benim kuzenim olduğunu bilmiyordu.
"Ne yapıyorsunuz Min Hyuk bey? Her şeyden önce o bir bayan!"
Hyuk sinirlerine hakim olmaya çalışarak "Lupe karışma!" diyerek tısladı. "Noona anlatacak mısın artık?" yanımda Lupe cırtlak sesiyle son desibel bağırarak;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
あTozlu Raflar | J.JK&BTS
FanfictionRet ettiği kızın ertesi gün işe alındığından bi' haber olduğu belliydi. "Bo Ra Hae... demek işe alındın." Sinsice gülümseyip "Öyle oldu." "Benim! müdürü olduğum bir yerde." dedi ilk kelimeyi bastırarak ve gözlerini gözlerimle buluşturarak. "Ve, göre...