18.Dilemma

5.6K 627 438
                                    

Bu esnada Zeliha hanımın itiraz istemeyen sesi duyuldu.

" Çok sağolun, yeterince zahmet verdik. Yarın hep birlikte ben sizi bekliyorum. "

Bir anda yüzleri aydınlanan gençlerin bakışları hevesle bir birini buldu.

Bu iade ziyareti bütün günü beraber geçirmek demekti. İlla ki kendilerine ayıracak bir zaman bulurlardı gün boyu.

Yarın görüşecek olmanın sevinci, ayrılıyor olmanın hüznünü perdelese de iki gencin içinde burukluk vardı.

Herkesin birbiriyle vedalaştığı curcunadan sıyrılıp gece bakışlı helalinin yanına sokuldu genç adam.

Onlar şimdiye kadar uzun uzadıya bir arada bulunmamışlardı. Ayrılırken böylesi eksik hissetmek normal değildi.

Acaba öbür yarısı da böyle hissediyor muydu?

Genç kız yakınına gelen nikahlısıyla, kalbi, kabına sığmıyormuş gibi hissetti.

Boğulayazdığı gün gökkuşağı görmüş gibi bakan gözleri yine aynı heyecanı yansıtıyordu. Burukluğunu unutup kendi de gülümsedi. Bu saatten sonra bütün tebessümleri bu adamın ismiyle mühürlenmişti.

Adam ufacık boğazını temizleyip gözlerini kaçırarak  sadece kızın duyacağı kadar konuştu.

" Hiç konuşmaya fırsatımız olmadı."

Kız derin bir nefes aldı. Hakikaten gün boyu koşuşturmaktan iki kelime bile edememişlerdi.

Cevabını iç çekişle alan genç adam biraz daha cesaret buldu.

" Çok acayip oluyormuş böyle, sen de hissediyor musun?"

Kız kendini değişik hissediyordu, ama adam azıcık daha açıklasın istedi

" Nasıl acayip?"

Adam, kaçamak bir bakış atıp tekrar kalabalığa döndü yüzünü.

Çünkü kalbini sökmek istermiş gibi allara bürünmüş güzelliğe karşı kendini çok aciz hissediyordu.

" Sanki hep benimleymişsin de ilk kez ayrılacakmışız gibi hiç seni bırakıp gitmek istemiyorum"

Kız bir iki tatlı söz duymaya heves etmişti ama böylesine içten bir itiraf beklemiyordu. İşin aslı tam olarak kendisi de ayrılığın derdine düşmüştü ilk andan beri.

Kendi derdini kenara itip teselliye uğraştı.

" Yarın geliyormuşuz ya, olsun. Hem zaten çok yorulduk tüm gün, hemen uyuyup kalırdık eminim"

Genç adam kesik bir nefes alıp konuşmaya son verdi. Ağzını açacak olsa 'ben seninle uyumak da isterim' diyebilirdi.

Düğüne bu kadar varken, sınırları aşmayı istemiyordu.

Boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı. Sınırlar diyordu da,  böyle gönlü akarken nasıl olacak hiç bilmiyordu.

***

Zeliha hanım, eve gece gelmemişler gibi çılgın bir enerjiyle oradan oraya koştururken bir yandan da uyuyan ev halkı için sessiz olmaya çalışıyordu.

Tanışma diye çıktıkları yolculukta tahmin edemeyecekleri ikramı görmüş, sözü takıp öyle dönmüşlerdi.

Bu kadarını kendi de hiç beklemiyordu. Dünürü olsun kayınvalidesi olsun gün görmüş kimselere benziyorlardı, üstelik şehit ailesi olmanın maneviyatı her birinin yüzünden okunuyordu.

Sûzidil Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin