Gördüğüm kabusla sıçrayarak uyandım. Yine rüyamda babamla annemi son gördüğüm o kötü günü görmüştüm. Yine babamı elinde bıçakla ve yerde yatan kanlar içerisindeki annemi. Çok sıcaktı vücudum, ayaklarıma dolanan pikeyi kaldırıp kenara attım. Terlemiştim derin bir nefes alırken komodinin üzerinde dün gece koyduğum suyu içtim. Suyun önüne bırakılmış bir not vardı.
'Saat 13 de alışverişe gideceğiz. Seni kapıda bekliyor olacağım, bekletme.'
Öküz. İstiyordu ki o ne isterse o olsun. Ayağa kalktıktan sonra valizimden çıkardığım bakım ürünlerini odada bulunan ebeveyn banyosuna koydum. Cildimi güzelce temizledikten sonra kağıt havluyla sildim. Nemlendiriciyi yüzüme yaydıktan sonra valizden çıkardığım bebek pembesi bir kazak ve taytımı üzerime geçirdim. Saçlarımı taradım ve salık bıraktım. Merdivenlerden aşağıya indikten sonra dolabı açtım. Ah, hiçbir şey yoktu. Üfleyerek sütü aldım ve bardağa doldurdum. Telefonuma baktığımda ne arama vardı ne de mesaj. Kalbim buruklaştı. Saat on iki buçuktu, en kötü Diyar'ın bana yemek almasını sağlardım. Sütü bitirdikten sonra bardağı makineye koydum. Yukarıya çıkıp çoraplarımı giyindim. Aşağıya inip montumu ve botlarımı üzerime geçirdim.
Evden çıktığımda bahçıvana gülümsedim, o da bana gülümsedi. Kar durmuştu ama soğuk hava hala baş gösteriyordu. Evden on dakika erken çıkmıştım, güvenlik sürgülü kapıyı açtı. Kapıdan çıktığımda Diyar ile göz göze geldik. Arabasının kaputuna yaslanmış sigara içiyordu. Beni görünce sigarayı yere fırlattı ve arabaya binmek için hareketlendi. Titremiştim, arabaya bindim.
''Söz dinlemeye başlamışsın.'' İlla bir uyuzluk yapacaktı.
''Hı,'' dedim 'ı' ları uzatarak, bir yandan da kemerimi takıyordum.
''Kahvaltı yaptın mı,'' diye sordu muzipçe. Yapmadığımı kendisi de biliyordu ve soru sormuyordu zaten dalga geçiyordu.
''Yaptım, dün aldığın yatak odasının menteşelerini kemirdim.'' Güldü. Sinirle kaşlarımı çattım ve camdan dışarıya bakmaya başladım. Yol boyunca pek konuşmadık. O arabayı sürüyor bense camdan bakıyordum. Avm'nin otoparkına giriş yaptı. Arabayı park ettikten sonra ikimizde indik.
''İlk önce kahvaltı yapalım.'' O da mı yapmamıştı? Avm'ye girip kafe tarzı bir yerde oturduk. Garsona ikimizin yerine de sipariş verdi. Parmaklarımla oynuyordum. Bir dal çıkarıp sigarasını yaktı, çok sigara içiyordu. ''Bugün yeni okula kaydını yaptıracağız. Müdürü arkadaşımdır, rahat edersin.'' Sigarasından bir kere daha çekti içine. ''Kolej daha iyi olur diye düşündüm. İyi bir eğitim almalısın.'' Hah! Ne kadarda düşünceli beyimiz. Hiçbir şey söylemedim, zaten yemeklerimizde gelmişti. O kadar çok şey söylemişti ki, çeşit çeşit peynirler zeytinler, iki çeşit yumurta, süt, portakal suyu, reçeller, bal, kaymak... Imm çikolata. Kızarmış ekmeği koparttım ve tereyağı sürdüm. Böyle bir kahvaltı mı sanırım uzun zamandır yapmamıştım.
Tadını çıkararak yiyordum. Diyar yumurtadan bir çatal aldığında halime gülümsedi. Ağzım doluydu ve yine homurdanıyordum. ''Komik olan ne,'' dedim. Yine ne söylediğim anlaşılmamıştı. Güldü. ''Yemek yerken dünyanın en mutlu ve tatminkar insanı oluyorsun.'' Omuz silktim, kim yemek yerken zevk almazdı ki. Portakal suyundan büyük bir yudum aldım. ''İstediğin ekstra bir şey var mı?'' diye sordu.
''Ne gibi?'' dedim çikolatayı ekmeğe sürerken.
''Adamları mutfak için bir şeyler almaya gönderdim.'' Telefona bir şeyler yazıyordu.
''Çikolata olabilir,'' dedim. ''Nutella mesela.'' Sürdüğüm nutellalı ekmeği ısırdım, diğer bardaktaki sütü içtim. Gülümseyerek söylediklerimi yazdı. ''Sebze, meyve istiyorum. Mantar hariç.'' Doyduğuma kanaat getirince karnımı ovaladım. Halime gülüyordu. ''Sizin yüzünüzden kilo alacağım. Her gün dışarıdan mı yenir?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARAM SEVDA (Düzenleniyor.)
RomansaKadın ağladı, adam güldü. Kadın delirdi, adam tebessüm etti. Kadın bileklerini kesti, adam öylece yaşadı. Kadın tebessüm etti, adamın gözleri doldu. Kadın güldü, adam ağladı. Kadın intihar etti, adam öldü.