"Ben eve gitsem iyi olacak."
"Merak etme seni yemeyeceğim, ama istersen yiyebilirim."
Lisa'ya gülümseyerek bakıyor ve önüme dönüyordum. Sanırım büyükbabam birazdan burada olacakları öğrenseydi, kemikleri mezarında ters dönerdi. Kötü bir planım yoktu, ancak Lisa ile aynı ortamda tek başıma olmak aklıma hiç masum şeyler getirmiyordu.
Pekala, ben tam tescilli ancak ona bağımlı bir şerefsizdim.
"Üşüdün mü?"
"Ne üşümesi? Resmen yanlış anlarsın diye uzun süre kanını emdim. Sanırım bugün senin sayende vampirliğe ilk adımımı atmış oldum."
Söylediği şeyle kahkaha atmış ve parmaklarımı dudaklarıma yerleştirerek kanayıp kanamadıklarını kontrol etmiştim. Açıkçası onunla öpüşmek öyle güzeldi ki canımın yanıyor olması arka planda kalmıştı. Hiçbir şey o anı bozamazdı.
"Jungkook, sana güveniyorum ama aynı ortamda kalacak kadar değil."
"Kırıyorsun kalbimi ama."
Gülmüş ve ben şömineyi yakarken kollarını belime sarmıştı.
"Sarılmak yok veya öpüşmek yok, biz sadece arkadaşız. Unuttun mu?"
Bana söylediği şeyleri ima ederek işime devam etmiştim. Lisa ise kollarını çekmiş ve kaşlarını çatarak dudaklarını büzmüștü.
"Çok kötüsün."
"Neden? En son mesajlarda sonsuza kadar arkadaş kalmamızı diliyordun."
Ben oldukça eğleniyordum. Ancak bacağıma tekme savuran Lisa bu durumdan hiç memnun değilmiş gibi görünüyordu. Attığı tekmenin acıtmadığını söyleyemezdim.
"Lisa, seni evine bırakmamı istiyorsan bana iyi davran."
Kısa bir sessizlikten sonra Lisa yanımdan uzaklaşmış ve etrafı gezmeye başlamıştı. Ben de şömineyi ayarlamayı tamamlayarak doğrulmuștum. Belimde hissettiğim ağrı ile ufak sesler çıkardım. O an Lisa'nın gözleri beni bulmuştu.
Sanırım biraz abartmaktan zarar gelmezdi.
"Orospu Taemin aghh."
"Sorun ne?"
Yanıma yaklaşmış ve bir süre yaptığım rolü izlemişti. Gerçekçi yapıyor olmalıydım ya da Lisa buna inanacak kadar saftı.
"Off.. Ne yapmamız gerekiyor?"
Ben kendimi yatağın kenarına bırakarak belime ve boynuma bastırmaya devam ediyordum. Lisa ise endişeli bir şekilde etrafa ve bana bakıyordu. Arada bastırdığım yerlere dokunuyor ve dudaklarını büzüyordu.
Rolüme devam etmek istiyordum ancak Lisa'nın yüzü bunu engel oluyordu. İnanılmaz tatlıydı. Böyle ağzını yüzünü ısırasım vardı.
"Kahretsin neden hastaneye gitmedik ki?"
Daha fazla dayanamayarak gülmüş ve Lisa'nın kolundan tutarak, kendimi yatağa bırakmıştım. Lisa da kolundan tuttuğum için hemen yanıma uzanmıştı.
"Büyüme kapılmış olmalısın."
Gülümsedim ve tuttuğum kollarını kendime doğru çekerek bana yaklaşmasını sağladım. Ardından kollarımı başımın arkasına alarak Lisa'nın gözlerine baktım. Omuzlarıma ve boynuma dökülen saçları, yaşadığı şokla hafif araladığı dudakları ve sık aralıklarla kırptığı gözleri, saatlerce izlenmeye değerdi.
"Beni heyecanlandırıyorsun."
En sonunda araladığı dudaklarından kelimeler dökülmeye başlamıştı. Bunu ondan duymak, uzun zamandır arzuyla beklediğim dileklerimin gerçekleşmesine sebep oluyordu.
"Jungkook, sanırım bugün eve gitmek istemiyorum."
"Ne?"
Kendime engel olamamış ve kocaman gülümsemiștim. Ciddi görünüyordu ve bu bakışları beni deli etmeye yeterdi.
"Sen ciddi misin?"
"Tabiiki de değilim."
Hızla geri çekilmiş ve koltuğun üzerindeki minderi alarak şöminenin önüne oturmuştu. Ben ise elimi kalbimin üzerine bastırarak hala gülmeyi sürdürmüștüm. Bir an söylediklerinin gerçek olduğunu ve sonrasında olacakları düşününce kalbim duracak gibi olmuştu.
Ben bu düşüncelerde boğulurken, hayallerimi süsleyen Lisa şöminenin önünde oturuyordu.
Yataktan kalkarak koltuktaki son minderi almış ve Lisa'nın yanına geçmiştim. Sıcak etkisi ile rahatladığımı hissederken, gözlerim Lisa'yı bulmuştu. Gözlerini kapatmıştı ve ellerini şömineye uzatmıştı.
"Aslında ikimizi de ısıtacak bir yöntem biliyorum."
"Şerefsizleșme Jungkook."
Kahkaha attığımda dirseğini karnıma geçirmişti.
"Acıdı."
"Bundan sonra barlara gitmeyeceksin."
"Bak sen?"
O an gözlerini açmış ve kaşlarını çatarak bana dönmüştü.
"Gidersen bu sefer tokat değil yumruk yersin."
"Senin vurduğun yerde güller açar."
"Sırnașma Jungkook."
"Neden? Heyecanlanıyor musun?"
"Neden rahat durmuyorsun?"
"İnan ki kendimi durdurmak için savaş veriyorum şu an."
Aslında amacım onu gülümsetmekti ve başarılı olmuştum. Onun gülümsemesini görmek, beni şömineden çok daha çabuk ısıtıyordu.
"Burada krem var mı?"
"Neden?"
"Yaraların kötü görünüyor."
Gülümseyerek yüzümü ona yaklaştırmıștım.
"Öpersen daha etkili olur."
"Sen cidden çok yaramazsın."
"Yemin ederim bu seninleyken daha fazla oluyor."
En sonunda ona kahkaha attırmayı başarmıştım. Gülerken oluşan o tatlı sesini duymak kalbime iyi geliyordu.
Artık gece yarısı olmuştu ve ben bu halde eve dönemezdim o yüzden burada kalacaktım. Ancak Lisa için saat oldukça geç olmuştu.
"Isındın mı?"
"Evet, neden?"
Aslında gitmesini istemiyordum. Ancak ısrarla eve gitmek istediği için onu burada tutmam doğru olmazdı.
"Ah.. bu nasıl söylenir bilmiyorum. Eve gitmeyi cidden istiyor musun?"
"Hayır."
O an sanki kalbime büyük bir inme inmişti. Belki de yine şaka yapıyordu.
"Lisa, şaka mı yapıyorsun yine?"
Onu anlamak zordu. Bu yüzden bunu sormadan edememiștim. Ancak o cevap vermek yerine esnemiș ve kollarını yukarı kaldırmıştı. Ardından ayağa kalkarak yatağın yorganını açmış ve içine girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRAWBERRY LIPSTICK ♡ LisKook
FanfictionJ: Sanırım artık güzelliğinle sarhoş olabilirim. -yarı texting- -küfür içerir-