Smut yok ama bu bölümü yazarken fazlasıyla utandım..
"Böyle mi uyuyacaksın?"
Lisa'nın üzerindeki kalın kazak ve dar pantolon, onu rahatsız edebilir gibi görünüyordu. Ben büyükbabamdan kalan pijamaları giyinmiștim, ancak ona uygun bir şey bulamamıștım.
"Bana uygun pijama yok mu?"
"Maalesef öldüğünde tüm kıyafetleri dağıtıldı."
"Hm, o zaman böyle uyuyacağım."
Ardından bana arkasını dönmüştü. Bu haline gülümsemeden edemiyordum. Sessiz bir şekilde yorganı kaldırmış ve yanına uzanmıştım. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, sanki yatmadan önce on bardak kahve içmiştim.
Dakikalar ve saatler geçerken gözlerim açıktı ve tavanı izliyordum. Lisa'nın uyuyup uyumadığından emin değildim. Fazlasıyla sessizdi ve zayıf bedeni yatağa gömülmüştü.
En sonunda tavanı izlemeyi bırakarak yanımda yatan Lisa'ya dönmüştüm. Kahverengi saçları beyaz yastığın üzerine saçılmıştı ve arada yorganını açmasına bakılırsa terlemiști.
"Jungkook, uyuyor musun?"
Ne yapmalıydım? Kararsız bir şekilde yatakta hareketsiz beklerken, gözlerim onun kıpırdanıșlarını takip ediyordu. Başta rahatsız olmaması için uyuyor rolü yapmayı düşünmüş, daha sonra bundan vazgeçmiştim.
Tam ağzımı aralayarak bir şey söyleyecekken yataktan kalkmasıyla bundan vazgeçmiștim. Bana döndüğünde gözlerimi kapatmış ve hareketsiz bir şekilde beklemiştim.
Birkaç dakika sonda gözlerimi açtığımda, Lisa ayağa kalkmıștı ve kazağının uçlarından tutarak yukarı kaldırmıştı.
Bunu izlemek istemiyordum, ancak gözlerimi de kapatamıyordum.
Kazağının uçlarından yukarı kaldırarak başından, daha sonra da kollarından çıkardığında saçları önüne düşmüştü. Şöminenin bedenini yansıtan ışığı tüm bedenini aydınlatıyor ve sütyeninin siyah rengini belli ediyordu.
Bunu izliyor olmam doğru değildi. Tam ağzımı araladığımda, saçlarını arkaya savurmuștu. Sütyeninin askısının aralarına kaçıșan saç telleri, nefesimi kesmeye başlamıştı bile.
Ardından pantolonunu çıkarması ve bir süre serinlemek için saçlarını yukarı kaldırması, beni șömineden farksız bir hale sokmuştu.
Fiziği kusursuzdu.
Ardından şömineye döndüğünde, harıl harıl yanan ateşin ışığı boynunu ve karnını sarı ve kırmızı karışımı bir ışıkla aydınlatmıștı. Çok geçmeden tekrar yatağa dönmüş ve onu izlediğimi fark etmişti.
Bunu bilerek yapmadığıma yemin edebilirdim.
"Jungkook!"
Lisa hızla yorganın altına girerek kendini yatakta boğarken, ben yataktan doğrulmuș ve hala gördüklerimin etkisini atlatmaya çalışıyordum. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Çok geçmeden Lisa ayaklarını bana çevirmiş ve tekmelerini savurmaya başlamıştı.
"Ya! Seni sapık! Uyumadıysan neden söylemiyorsun!?"
Yüzümdeki gülümseme ve parlayan gözlerim Lisa'nın gözlerini bulduğunda, bana savurduğu ayaklarını yorganın altına sokmuş ve tekrar yatmıştım. Sanırım Lisa bu olaydan sonra utançtan yüzüme bile bakamayacaktı.
"Üşüyeceksin."
"Bilerek yaptın!"
Kolundan tutmuş ve Lisa'yı kendime çekerek arkasından sarılmış, ardından da kollarımı çıplak kalan beline sarmıştım.
"Pişman değilim. İzlediğim en güzel beden senin bedenindi."
Lisa kollarım arasında kurtulmak için çırpınırken, onu tutuyor ve gözlerimi kapatarak başımı saçlarında gömmeye devam ediyordum.
"Sapıksın!"
"İstemediğin bir şeyi yapmak aklımdan geçmemiști Lisa. Sadece şaşırdım. Bu kadar harika olmanı beklemiyordum, hadi uyuyalım."
Omuzundan öpmüş ve gözlerimi kapatmıştım. O çok değerli ve teninin her karışı kusursuzdu. Az önce de olduğu gibi Güneş gibi parlıyor ve kalbimi ısıtıyordu.
Lisa'yı bilmem ama, ben ona fazlasıyla bağlanmıştım. Ve onu kolay kolay bırakmaya hiç niyetim yoktu.
ㅡㅡㅡㅡㅡㅡㅡㅡㅡ
Artık final mi yapsak ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRAWBERRY LIPSTICK ♡ LisKook
FanfictionJ: Sanırım artık güzelliğinle sarhoş olabilirim. -yarı texting- -küfür içerir-