4.Bölüm

39 4 0
                                    

"Rukiye, gitmemiz lazım. Daha sonra Burak için döneriz. "
"Hayır Coşkun,ona bakmak istiyorum,iyi görünmüyor. "
"Savaş onu getirecek şimdi merak etme. Önce seni burdan çıkarmam lazım."
"Coşkun anlamıyorsun,ona bakmam lazım!"
Rukiye'yi zorla çekerek ordan çıkarttım. Çağıl ve Sena Burak'ın çıkmasına yardım edeceklerdir. Rukiye'yi ordan çıkarttıktan sonra Savaş'ıın arabasına binmesine yardım ettim. Rukiye çok ağlıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

*Birkaç saat öncesinden,Coşkun'un ağzından*

Başak ve Çağıl bir tarafa,Sena bir tarafa giderken ben de kütüphaneye doğru koşmaya başladım. Yolun üzerinde görebildiğim her yere bakıyordum. O sırada birine çarptım. Biraz sert çarpmış olmalıyım ki yere düştü.
"Çok özür dilerim."diyip kalkmasına yardım ederken fark ettim onun Yağmur olduğunu.
"Yağmur,sen miydin?"
"Evet bendim,özrünü geri mi alacaksın?"
"Hayır tabii ki,tekrar özür dilerim. İyi misin?"
"İyiyim,bu ne acele?"
"Bir arkadaşımın durumu iyi değil,onun yanına gitmem gerekiyor."
"E gel ben götüreyim seni,madem acelen var motorla daha hızlı gidersin."
"Aslında seni yormak istemem."
"Sorun değil,benim de canım sıkılıyor zaten. Gezmiş olurum." Bana bi kask attı. Sonra motorun yanına gitti. Motoru cidden Kawasaki h2r mı? Bu ne rüya falan mı?
"Motora daha ne kadar bakmayı düşünüyorsun? Hadi tak kaskını da gidelim." Hâlâ şaşkın bir ifadeyle motora bindim. Üstüne bir de elimi alıp beline koyup gazı kökleyince neye şaşıracağımı şaşırmıştım. Kütüphaneye doğru gideceğimizi söyledim. Yine de yolda giderken etrafıma bakıyordum bir detay görmek için. Kütüphaneye gelince motordan indim ve kaskı çıkarttım.
"Ne kadar tşekkğr etsem az,Yağmur."
"Bi ara kahve ısmarlarsan halledebiliriz."dedi. Başka diyecek bir şeyim yoktu.
"Görüşürüz."dedim ve kaçtım ordan. Kızla nasıl konuşacağımı bilmiyordum ve rezil olmak istemiyorum. Kütüphaneye gittim ama tabii ki kapı kilitliydi. Binanın etrafında biraz dolanmaya başladım belki bir şey bulurum diye. Sonra duvardaki yazıyı gördüm.

"Buraya gelecek tek akıllı sen olduğuna göre bir ödül kazandın. Biricik arkadaşın ve değerli sevdiceği şu an ormandalar. Eğer yalnız gitmezsen tuzakta olan diğer tüm arkadaşlarının olduğu binaları patlatırım. Seçim senin."

Neler oluyor lan?! Cebimden telefonumu çıkartıp Başak'ı aradım. İlk çalışta açmadı. Bir daha aradım,bu sefer açtı.
"Başak,nerdesiniz? İyi misiniz?"
"İyiyiz Coşkun ama burda tuzak var sanırım. Çağıl etrafa bakmaya çalışıyor ama bir şeyler bulamadı henüz. "
"Biliyorum,kütüphane binasında bi yazı var. Sizin olduğunuz binalarda bomba varmış,Rukiye ve Burak'ın ormanda olduğunu söylüyor. Eğer yalnız gitmezsem sizin olduğunuz binaları patlatacak yani öyle yazıyor burda."
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun Coşkun,git ve Rukiye'yi kurtar."dedi Çağıl arkadan.
"Siz Sena'ya haber verin,ben gidiyorum." Başka bir şey demeden telefonu kapattım. Evime yakın bir yerlerde olduğum için bisikletimi aldım ve ormana doğru olabildiğince hızlı bir şekilde sürmeye başladım. Bazı ağaçlarda ok işaretleri vardı,onları takip edip bir bir yere ulaşamazsam başka yerlere bakacaktım ama önceliğim işaretlerdi.
İşaretlerin sonuncusunu gördüğümde bisikleti durdurdum. İlerde depo gibi bir yer vardı. Bisikleti orda bıraktım ve Başak'a işaretleri takip etmeleri gerektiğini mesajla söyledim. Etrafta işime yarayacak bir silah aradım ama tek bulabildiğim odun parçasıydı. Onu alıp içeri doğru koşmaya başladım. Kapıdan tam geçecektim ki bir şey beni engelledi. Ne olduğunu bilmiyorum ama bir şey kapıdan geçmesi engelliyordu. Kapıya bir daha gittim ve elimle geçmeye çalıştım ama olmadı. Görünmez bir bariyer geçmemi engelliyordu. İşte ne olduysa o an oldu,birden bütün vücudumu bir alev kapladı. Bariyere tekrar dokunduğumda eridiğini hissediyordum. Sonra birden elim karşı tarafa geçti. Kapıdan geçmeye çalıştığımda bu sefer bir şey beni engellemiyordu. Vücudumdaki alev yok oldu ve hemen içeriye koştum. Az önce olanları kimseye söyleyemezdim. Benden kaçıp korkmalarını istemiyordum. Depo biraz büyük olduğu için bütün odaları gezdim. Sona kalan odaya geldiğimde Rukiye ve Burak oradaydı. Arkamdan gelen sesle durdum. Arkamda yaklaşık 10 kişi vardı. Şimdi s*çtık!
"Yeni misafirimize hoş geldin diyin bakalım." dedi en önde duran. Birkaç tanesi üzerime doğru gelince tekrar alevleri ortaya çıkarttım. Kendim gibi düşünemiyordum,tek düşündüğüm arkadaşlarımı kurtarıp burdakileri öldürmekti. Adamlar bir tık geri çekilseler de ben üzenlerine doğru yürüdüm. Birkaç tanesi tek yumruğumla etkisiz hâle gelmişti. Arkamdan biri bana sert bir şekilde vurunca biraz sendeledim ama toparlandım. Arkamdakinin elindeki şeyi alıp uzağa fırlattım,sonra adamı. En sona sadece başlarında duran adam kalmıştı.
"Etkilendim doğrusu. Bir takım gerizekalı kırmızı gözlünün sizin gibi cevherler yarattığını tüm şehir biliyor ve hepsi sizin peşinizde. Birinizin kellesi için 5 milyon dolar teklif eden bile var."
"Peki senin kellen için ne veriyorlar?!"dedim ve adamın üzerine yürüdüm. Alevler giderek artıyordu. Adam sonunda duvara feldiği için daha fazla kaçamayınca ona bir yumruk attım. Etkisiz hale geldiğinden emin olmak için bir de tekme attım.
Üzerimdeki alevler azalmaya başlamıştı ama durmuyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Güzel şeyler düşün Coşkun. Kuşlar,,deniz, tatil, yağmur, Yağmur,Yağmur.
Birden gözlerimi açtım. Alevler gitmişti. Bir araba sesi duyunca sopayı elime aldım. Ona ihtiyacım yoktu ama ne bileyim,daha iyi hissettiriyor.
"Rukiye! Burda mısın?!"diye bağıran Sena'nın sesini duydum.
"Burdalar Sena."
Sena içeri geldi. Etrafta yatan adamlara sonra bana baktı.
"Ne oldu burda? Sen neden yangından çıkmış gibisin?"
"Iıı,yoldayken oldu uzun hikaye."
"Peki,bu adamlar?" Soruyu soran Savaş'tı.
"Kolaydı."dedim sadece.
Rukiye'nin yanına doğru gitmeye başladık. Kapı camdı hatta bulundukları odanın etrafı full camdı. Kapının kulpunu tuttuğumda tüm vücudumda elektrik hissettim. Kulpu hemen bıraktım.
"Gayet güçlü bir elektrik akımı var."
"Nasıl kurtulacağız?"
"Sanırım bir ölüm perisinin çığlığına ihtiyacımız olacak."dedi Savaş. İkimiz de ona döndük.
"N-ne?" Sena konuşabilmişti ama ben donakalmıştım.
"Ah hadi ama çocuklar,bildiğimi biliyordunuz herhalde." Biz bir şey söylemeyince gözlerini devirdi.
"Başak nerde?"
"Çağıl'la birlikteydi en son."
Telefonumu çıkartıp Çağıl'ı aradım. Tam kapanacakken açtı.
"Coşkun,yoldayız. Başak bir şeyler hissetti,işaretleri takip ediyoruz." Nefes nefese konuşuyordu.
"Rukiye'yi ve Burak'ı kurtarabilmemiz için Başak'a ihtiyacımız var. Acele edin."
"Yoldayız,az kaldı."
Tekefonu kapatıp cebime koydum. Sena değişik bir şekilde Savaş'a bakıyordu.
"O gün,biz gölün kenarındayken,aslında neden ordaydın?"
Savaş duraksadı. Ne diyeceğini ben de merak ediyordum doğrusu.
"Üzgünüm ama onu sana söyleyemem ama bilmeni isterim ki asla size karşı kötü bir şey yapmadım."
Sena'ya baktım. Çok sinirli gözüküyordu.
"Neden sürekli bir yerlerden çıkıp yardım ediyorsun? Neden sürekli günü kurtaran ya da yardım eden sensin?! Neden hep etrafımızdasın?! Bana sakın söyleyemem falan deme Savaş! Konuş,hem de hemen!" Sena'yı sakinleştirmek için yanına gittim. Omzundan tutup geri çektim onu.
"Sena sırası değil şu an. Bunu daha sonra konuşursunuz." Sena eliyle burnunu sıktı sinirle. Elleri garipti,daha doğrusu tırnakları. Pençe mi onlar?
"Sena,sakin ol." Bana baktı,gözleri sarıydı ya da bilmiyorum ama normal değildi. Ben Sena'yı sakinleştirmeye çalışırken Başak ve Çağıl içeri daldılar birden. Sena onların geldiğini görünce sakinleşti biraz.
"Sonunda gekebildiniz. Başak,çığlığın ile camı kırabilirsin ama bu birçok kırtu buraya çekecektir. Sizin ölülerinize ödül koymuş kişileri özellikle. O yüzden hazırlıklı olmamız gerekiyor."dedi Savaş.
"Sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun?" diye sordu Çağıl.
"Bunu daha sonra konuşuruz,lu anki önceliklerimiz hayatlarımız."
"Savaş haklı,bunundaha sonra konuşuruz. Bunu yapmaktan aska vazgemeyeceğim ve siz de hoşlanmıyorsunuz biliyorum ama benden başkası böyle güzel plan yapamaz. Başak,sen camı kırarken biz içerde gelecek kurtlara hazırlıklı olacağız. Coşkun ve Savaş,siz Rukiye ve Burak'ı burdan olabildiğince uzağa götürün,klinik güzel bir yer gibi duruyor. Sonrasında sizin yardımınıza ihtiyacımız olacak." Herkes onayladı. Başak normalde imalı bir şeyler söylerdi ama olayın ciddiyeti büyüktü ve onun yeri önemliydi.
"Fakat şöyle bir sorun var,ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. "
"Daha önceden neden çığlık attıysan şimdi de aynı şeyi düşün. Arkadaşını kurtarmak senin elinde unutma."dedi Savaş. Ona giderek sinir olmaya başlamıştım.
"Tamam,arkama geçin. Sanırım yapacağım. Kulaklarınıza dikkat edin."
Başak'ın arkasına geçtim ve kulağımı kapattım. Çağıl benim yanımda Sena da pek memnun şekilde(!) Savaş'ın yanındaydı. Başak derin bir nefes aldı. Sonra tiz bir ses duydum,kulaklarım çok kötü ağrıyordu ama cam kırıkları gelince kulaklarımı bırakıp Çağıl'ın önüne geçtim. Başak çığlık atmayı kesince yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladık.
"Herkes iyi mi?"diye sordu Başak. Çağıl'a ve Sena'ya baktım. İyi gibi duruyorlardı. Hemen ayağa kalkıp Rukiye'nin yanına gittim. Kendine gelmeye başlıyordu. Hatta uyanmıştı.
"Coşkun? Sen misin?"
"Evet,benim. Merak etme seni burdan çıkaracağım." Ayağa kalkmasına yardım ettim. Ben Rukiye'yi taşırken bir yandan Burak'a baktım. Hâlâ kendine gelmemişti. Savaş omu uyandırmaya çalışıyordu. Rukiye Burak'ın uyanmadığını görünce durdu.
"Burak neden uyanmıyor? Nesi var?"
"İyi olacak merak etme,önce seni burdan çıkarmamız lazım Rukiye."
"Burak neden uyanmıyor Coşkun?! İzin ver bakayım ona."
"Rukiye, gitmemiz lazım. Daha sonra Burak için döneriz. "
"Hayır Coşkun,ona bakmak istiyorum,iyi görünmüyor. "
"Savaş onu getirecek şimdi merak etme. Önce seni burdan çıkarmam lazım."
"Coşkun anlamıyorsun,ona bakmam lazım!"
Rukiye'yi zorla çekerek ordan çıkarttım. Çağıl ve Sena Burak'ın çıkmasına yardım edeceklerdir. Rukiye'yi ordan çıkarttıktan sonra Savaş'ıın arabasına binmesine yardım ettim. Rukiye çok ağlıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Savaş Burak'ı zar zor taşıyarak arabaya getirmişti. Rukiye de ağlamaktan bayılmıştı.
"Acele et,onların da yardıma ihtiyacı var. Kliniğe gitmeliyiz." Savaş arabayı çalıştırdı ve gazı kökledi. Bir süre sonra kliniğe gelmiştik. Derya Doktor kapıyı açtı.
"Başınız büyük belada çocuklar,hemen içeri gelin." Derya Doktor Burak sedyeye yatınca onunla ilgilenmeye başladı. Ben de Rukiye'yi uzun koltuğa yatırdım. Olanları Derya Doktor'a anlattık.
"E daha ne duruyorsunuz burda? Gitsenize!"
Savaş'a birbirimize baktık,sonra klinikten çıktık. Depoya geri dönüyorduk.
"Eğer içimizden birine senin yüzünden en ufak bir zarar gelirse-"
"Muhtemelen beni yakarsın,biliyorum. Size yardım etmek için burdayım. Sizin başınıza konulmuş bir ödül var ve herkes bu ödül için yarışıyor. Siz ise daha yeni güç kazanmışsınız. Amacım sadece yardım etmek,güvenip güvenmemek size kalmış." Onun dediğine cevap vermedim. Birkaç dakika içinde depoya gelmiştik. Sena,Çağıl ve Başak 20 kişilik bir kurt ordusuyla baş etmeye çalışıyorlardı. Savaş arabayı durdurdu. Ben de hemen indim arabadan. O arabadan birkaç eşya alıyordu.
"Ne yapıyorsun?!"
"Birkaç silah almam lazım, benim pençelerim ya da alev topu fırlatan ellerim yok."dedi. Gözlerimi devirip onunla daha fazla vakit kaybetmeden yanlarına gittim. Başak birkaç kişiyi çığlığı ile etkisiz hale getirmişti ama boğazını tutuyordu. Hemen yanına gitti.
"Kendini çok zorlama,geç dinlen biz hallederiz burayı."dedim. Kabul etmek istemese de konuşmakta bile zorlarına gitmek zorunda kaldı. Ben geri içeri girdiğimde çok az kişi kaldığını gördüm. Birçok kurt ve yerde yatıyordu. Kalan kişileri de üçümüz birlikte etkisiz hale getirdik.
"Savaş nerde? Rukiye ve Burak güvende mi?"
"Klinikteler,Doktor Derya ilgileniyor. Savaş da arabadan silah alacağını söylemişti."dedim. Sonra dışarı baktım. Savaş arabanın arkasına geçmiş birkaç kişiye ok atıyordu.
"Buraya gelin."dedim ve dışarı çıktım.
"Zahmet oldu,gelmeseydiniz."
Savaş'ın çok iyi ok kullandığına mı şaşırayım yoksa bütün deponun etrafını saran kurtlara mı bilemedim.
"Hepsiyle baş edemeyiz,ne yapacağız?"
"Arabaya binin,biri kullansın ben onların dikkatini dağıtacağım." Sena direksiyona geçti. Ben de Başak ve Çağıl'la birlikte arkaya oturdum. Savaş arabaya bindi ama bir yandan ok atmaya çalışıyordu. Kapıyı kapattı ve pencereden dışarı sarktı. Savaş'ın attığı oklar yüzünden birkaç tane kurt birden kaçıyordu. Ne olduğunu anlamasam da işe yaradığı için şimdilik sorgulamadım. Biz ormandan çıkmak üzereyken Savaş arabanın içine girdi.
"Direkt kliniğe gitme,yolu biraz uzatman gerekiyor bizi bulmamaları için." Savaş'ın dediğine Sena cevap vermeden direksiyonu sertçe sola çevirdi. Araba sağa yatarken güçlükle Başak'ı ve Çağıl'ı tuttum.
"Ne yapıyorsun?!"
"Yolu uzatıyorum."
"Şehirden çık demedim aksine şehrin içine girmen gerekiyor."
"Bir planım var,biriniz Doktor Derya'yı arayıp Rukiye ve Burak'ın durumunu sorabilir mi acaba?"
Sena arabayı ormanın içine doğru sürerken Çağıl Doktor'u aradı.
"Evet onları sormak için aradım,anladım. Rukiye? Tamam Derya abi, teşekkürler." Telefonu kapattı.
"İkisine de zehirli bir şey vermişler,Rukiye ondan pek etkilenmemiş ama Burak'ın durumu kötüymüş. Derya abi birkaç panzehir verdiğini söyledi." Kimseden ses çıkmıyordu. Sena arabanın direksiyonunu daha sert kavradı.
"Umarım arkamızdaki kurt sürüsünden haberin vardır Sena,sürü derken öyle 5-6 kişilik değil,en az 50 kişi var orda."
"Bir planım var demiştim."
"Planın bizi öldürtmek mi?!"
"Hayır bütün kurtların şehirden yani Rukiye'den uzaklaştırmak. Sizden tek istediğim bana güvenmeniz."
"Sana her zaman güveniyorum Sena, bunu biliyorsun."dedi Çağıl.
"Eğer bizi sevmeseydin sabah kalkıp bize menemen yapmazdın,ben de güveniyorum."dedi Başak. Elimle alnıma vurdum,Çağıl da güldü.
"Eğer sana güvenmeseydim şu an burda olmazdım,muhtemelen ölmüş olurdum,ben de varım."dedim. Ben,Başak ve Çağıl Savaş'a baktık.
"Sizin için hayatımı çok fazla tehlikeye attım,tabii ki de sana güveniyorum."dedi Savaş da. Pek inandırıcı gelmese de Sena ona baktı. Biraz uzun baktığı için öksürdüm,sonuç olarak araba kullanıyor değil mi? Önemli şeyler bunlar.
Yaklaşık yarım saat sonra arkamızda kimse kalmamıştı. Sena arabayı şehre doğru sürmeye başladı. Yol boyu sessizlik vardı. İçimizden çıkan tek ses Başak'ın öksürükleriydi.
"Boğaz'ın neden bu kadar kötü?"
"Kontrolsüz çığlık attığı için,birkaç saate iyileşir merak etmeyin."dedi Savaş. Kafasını torpidoya sokmamak için o kadar zor tutuyordum ki kendimi. Tamam bize bolca yardımı oldu ama hâlâ kötü bir şey seziyordum onda. Yine uzun bir sessizlik oldu. Şehrin içine geldiğimizde içim biraz da olsa rahatlamıştı. Kliniğe de kısa süre içinde gelmiştik. Hemen arabadan inip içeri koştum. Rukiye koltuklardan birinde oturmuş tırnaklarını yiyordu. Bizim geldiğimizi görünce bize doğru koştu. Hepimize birden sarılmaya çalışmıştı ama pek başarılı olamadı. Sena,Çağıl ve Başak da sarılmaya katıldılar.
"Bir daha Sena'yı dinlemezsem başıma taş yağsın. Az kalsın Burak'ın ölümüne sebep oluyordum."
"Bu senin suçun değil Rukiye,kendini bu konuda suçlama. Burak nasıl?"
"İyi gibi,hâlâ uyuyor ama vücudundan zehri atamamış."
Hep birlikte bekleme odasındaki koltuklara oturduk. Bugün gerçekten çok yorucu geçmişti.

Teen WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin