3.Bölüm

74 4 0
                                        

*Sabah,Sena'nın ağzından*

Sabah diğerlerinden önce uyanmıştım. Kalkıp ihtiyaçlarımı giderdim ve kahvaltı hazırlamaya başladım. Annemgil uzun bir süre Başakgilde kalmama izin vermeyecekleri için bugün eve gitmem gerekiyordu. Tam o sırada annem aradı.
"Efendim anne?"
"Napıyorsunuz kızım,nasılsınız?"
"Herkes uyuyor,ben erken kalktım bugün. Kahvaltılık bir şeyler hazırlıyorum. "
"Bizim evde olsan 12'ye kadar uyursun! Neyse bizim anannenlerin yanına gitmemiz gerekiyor."
"Neden,ne oldu?"
"Tadilat varmış evlerinde,babandan yardım istiyorlar yardıma gideceğiz."
"Ne zaman dönersiniz?"
"Bilmiyorum iş ne zaman biterse. Evi çok dağıtmayın, isterlerse arkadaşların da bizde kalabilirler."
"Tamamdır annem,hadi görüşürüz,dikkat edin."
"Tamam sen de dikkat et."
Telefonu kapattım. Annemgile açıklama yapmakla uğraşmayacaktım en azından. Kahvaltıyı hazırlarken diğerleri de uyanmaya başladı. Kahvaltı masasını da kurup tamamen uyanmalarını bekledim.
"Arkadaşlar,menemeni soğuk mu seviyorsunuz?"
Hepsi birden kalktılar.
"Menemen mi?!"
"Elini yüzünü yıkamayan sofraya oturamaz." İtişe kakışa tuvalete girmeye çalıştılar. Onlar kavga ederlerken telefonuma bildirim geldi.

*Savaş adlı kişiden bir yeni mesaj*

"Günaydın,rahatsız ettiğime eminim o yüzden şimdiden kusura bakma. Dün arabamda bir şeyini düşürmüşsün önemlidir diye düşündüm. Okulda veririm,haberin olsun diye söyledim."

Elim boynuma gitti. Beşimizin birlikte aldığı forma numaralarımızın olduğu kolyem yoktu. Cidden onun arabasında mı düşürmüştüm?! Bu hem iyi hem de kötü haberdi. Telefonu elime alıp cevap yazdım.

"Evet gayet önemli benim için,başına bir iş gelirse neler olacağını sen düşün. Teşekkür."

Kısa süre içinde cevap geldi.

"Rica."

Herkes kahvaltı masasına gelince konuşmaya başladım.
"Kolyemi Savaş'ın arabasında düşürmüşüm. Ayrıca bugün okul çıkışında Doktor'un yanına gitmemiz lazım,Başak'ın durumuyla alakalı soru sormamız lazım."
"Iım ben gelemem."dedi Rukiye.
"Evet sen kimle buluşacaksın?"
"Proje arkadaşımla. Kimya projemiz var."
"Ne zaman biter?"
"Bilmiyorum ama geç kalmam."
"Arkadaşlar şu sıralar birbirimizden uzak durmamamız gerektiğini anlamanız gerekiyor,kolay kolay birilerine söz vermeyin. Başak'a olduğu gibi sizin de başınıza bir şey gelebilir. Hepimize gelebilir. "
"Sena da iyice annem moduna girdi ha,anladık kurtsun." Başak bunu diyince bi tık sinirlendim ama haklıydı. Kendimi tutamayıp güldüm.
"Tamam daha fazla konuşma yok,mutfağı kim topluyor?"
Mutfaktan çıkarken demiştim. Benim arkamdan birkaç tane daha çıkma sesini duydum.
"Hadi ama,daha lokmamı bitirmemiştim."diye yakınan Coşkun'u duydum. Başak'ın odasına gidip hazırlanmaya başladık. O sırada cebimdeki telefon titremeye başladı. Arayan gizli numaraydı. Önemsemeyip açmadım ama bir daha çaldı,sonra bir daha.
"Ne istiyorsun? Param yok!"
"Paran olmayabilir ama bulabilirsin. Elimizde senin yakışıklı arkadaşın var belki duymak istersin."
"Sena,gelme buraya. Ben başımın çaresine bakarım. Gelme sakın." Savaş'ın sesini duyunca gerildim. Ya durun daha yeni güçlerimizi kazandık bu ne hemen fidye.
"O elindeki benim için beş para etmez,istersen böbreklerini satabilirsin daha kârlı olursun. "
"Sen bilirsin,bu yakışıklının yüzüne vurmak zevkli olucak." Bu sözünün ardından yumruk sesi duydum,sonrasında Savaş'ın sesini.
"Benim yerime de vur,ben vuramayacağım için değil,zevkine."
Soğukkanlı olmaya çalışmıştım ama şu an sinirden deliriyorum. Aynanın karşısında olduğum için gözüm kendime ilişti. Yansımamda tek farkım gözlerimdi. Gözlerim sarıya yakın turuncu rengiydedi. Hemen başka yere baktım. Kızlar da yanıma geldi. Telefonu cebime koydum.
"Ne oldu?"diye sordu Rukiye.
"Birileri Savaş'ı kaçırmış. Para istiyorlar."
"Ne? Ne yapacağız peki?"
"Siz bir şey yapmayacaksınız,okula gidip her şey normalmiş gibi davranacaksınız. Beşimiz birden ortalarda olmazsak dikkat çeker."
"Seni yalnız mı göndereceğiz? Asla!"
Uzun bir süre onları ikna etmeye çalıştım ve sonunda ikna oldular.
"Rukiye,proje arkadaşınla çok fazla oyalanma etrafımızda tehdit var. Dikkatli olun. Eğer bir hoca beni merak eder de sorarsa hasta dersiniz."
Onlarla daha fazla konuşmadan evden çıktım. Babamın bana eskiden aldığı motora bindim ve tekefonumu elime aldım. Gizli numara beni birazdan arayacaktı. Aradı da.
"Bakıyorum merak etmeye başlamışsın. "
"Ona bir şey yaptıysanız sizi kendi ellerimle öldürürüm."
"Merak etme daha bir şey yapmadık. Sana birazdan konumu atacağım. Yalnız gelmezsen belki o zaman bir şeyler yaparız."
"Fırsatın olmayacak merak etme."
"Sena gelme sakın!" Savaş arkadan bağırıyordu.
"Evet,bakalım Sena Hanım,çok değer verdiği arkadaşını kurtarmaya gelicek mi,gelmeyecek mi."
"Şu soktuğum konumunu atmazsan seni kendi ellerimle bulur öyle öldürürüm."
"Tamam,atıyorum konumu. Para hazır değil mi?"
"Hazır."
"Yarım saat içinde attığım konumda olmazsan-"
"Anladım,at artık!"
Telefon kapandı. Birkaç saniye içinde de mesaj geldi. Attığı konuma doğru sürmeye başladım. Yaklaştığım zaman motoru park edip dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladım. Elime kenarda gördüğüm beyzbol sopasını aldım. Cidden burda beyzbol sopasının ne işi var?
İçeri ilerlerken arkamdan ses duydum ve eğildim. Üzerimden geçen taştan hemen sonra arkamı döndüm ve sopayla arkamdaki kişinin bacağına vurdum. Sonra bir tane de kafasına. O yere yığılırken bir başkası geldi. Yine çevik hareketlerle onu da etkisiz hâle getirmiştim. Bu kurt olayı bi tık hoşuma gitmeye başladı.
Birkaç tane daha adam gelince onlardan da kurtuldum ama birkaç darbe almıştım. Kanayan burnumu silip kollarımı açtım ve bağırdım.
"Elinizden gelenin en iyisi bu mu? Kız gibi dövüşüyorsunuz?(!)"
Arkamdaki kapıdan biri dışarı çıktı.
"Vay,gerçekten de bu bok torbasına değer veriyorsun anlaşılan."
"Nerde o?"
"Önce para!"
"Önce seni öldürmem gerekiyor o zaman!"
Ona doğru atılınca benden kolayca kurtuldu. Ona baktığımda gözleri maviydi,masum birini öldüren kişiyle dövüşmek sandığım kadar kolay olmayacaktı sanırım.
Yerdeki beyzbol sopasını geri elime alıp Ona doğru fırlattım. Sopayı havada yakalayıp tan bana bir şey söyleyecekken ona bir yumruk attım. Biraz afalladı ama çabuk toparlandı. Ayağına doğru bir tekme attım,dengesini kaybedip yere düşünce üzerine çıkıp boğazımın üstüne bastım.
"O nerde?" Sinirlendiğimi hissediyordum. Dikkatim ellerime kaydı. Tırnaklarım,değişikti. Sanki şey gibiydi,pençe.
"Seni ısıran gerizekalılarla işim bitmeden seninle karşılaşmak istemiyordum ama arkadaşın buna izin vermedi."
"Bir Kurt adamın paraya niye ihtiyacı olsun ki?" diye sesli bir şekilde düşündüm. Sonrasında onun konuşmasına izin vermeyip boynunu sertçe çevirdim. Boynu kırılmış olması gerekiyordu,bu onu öldürmez ama uzun bir süre etkisiz halde tutar.
Binanın içine girip duyduğum seslerle Savaş'ı bulmaya çalıştım. Birkaç odaya baktıktan sonra onu görmüştüm. Sandalyede elleri bağlıydı,yüzü kanlar içindeydi. Ellerini çözüp onu kendine getirmeye çalıştım.
"Savaş,kendine gel. İyi misin?" Yavaş yavaş gözlerini açtı.
"Gelmişsin." Çok konuşmadan öksürmeye başladı.
"Çok konuşmamaya çalış,seni burdan çıkaracağım,merak etme."
"Ben iyiyim. Sadece biraz izin vermen gerekiyor."
"Ne için?"
"Kendime gelebilmek için,ne için olacak? Uyandığım gibi koşmamı bekleme benden."
"Tamam,pardon. Bir şeyin var mı?"
"Yani,yüzüme bakarak konuşursan belki görürsün neyim olduğunu." Yüzüne baktım. Her ayrıntısına. Yara izlerinden bazıları kabuk bağlamaya başlamıştı, bazıları ise hâlâ kanıyordu.
"O kadar da bakma rahatsız oldum."
"Ee, bi karar ver artık. Ayrıca küçük çocuklar gibi mızmızlanmayı kes. Gitmemiz lazım artık."
"Tamam, yardım et de kalkayım."
Kolunu alıp omzuma attım ve kalkmasına yardım ettim. Dışarı çıkıp onu motoruna bindirdim.
"Al şu kaskı tak, başımıza başka bela almayalım."
O kaskı takınca ben de diğer kaskı taktım ve motoru çalıştırdım. Motoru sürerken belimi tutunca bi garip oldum ama belli etmedim. Doktor'un yanına gelince hemen içeri aldı bizi.
"Her gün buraya hasta mı getireceksiniz Sena?"
"Üzgünüm Doktor ama gidecek başka yerimiz olmadığını sen de biliyorsun."
Savaş sedyeye yattı. Derya Doktor yaralarını kontrol edip ona ağrı kesici verdi.
"Seni dönüşmüş bir şekilde gördü mü?"diye sordu.
"Sanmıyorum ama oradaki tek kurt ben değildim. Onu kaçıran kişi de bir kurttu. Ayrıca kurt bir şeyler ima etti ama tam anlamadım."
"Ne gibi?"
"Seninle bu kadar erken karşılaşmak istemiyordum ama arkadaşın buna izin vermedi gibi bir şey. Benimle karşılaşmadan önce bizi ısıranlardan kurtulmak istediğini falan söyledi."
"Sanırım arkadaşın sizin türünüzü biliyor,neyse bunu şimdilik ona belli etmemeye çalış. Daha sonra bunu derinlemesine konuşuruz."
"Tamam,ayrıca sana bir şey sormak istiyorum,Başak ile ilgili. Düne kadar bizim bütün yaralarımız iyileşti ama Başak'ın iyileşmedi,sen neden olduğunu biliyor musun?"
"Arkadaşınız Başak'ın durumu özel bildiğin üzere. O bir ölüm perisi yani onun pençeleri ya da sivri dişleri yok,vücudunda ekstra olarak bi özelliği yok. Başak'ın gücü daha çok zihinsel,ölümleri hissetme gibi. Çığlığa gelirsek,eğer onu kontrol altına alamazsa hepinizin sonunu getirebilir. "
"Peki bunu nasıl öğrenecek?"
"Bir başka ölüm perisinden. Bu tür bilgiler sadece kendi türleri arasında öğrenilebilir. Ona ne sen öğretebilirsin ne de bir başkası. Sadece bir ölüm perisi ona öğretebilir."
Biz biraz daha konuşurken Savaş'ın sesini duydum. Onun olduğu odaya gittim hemen.
"İyi misin?"
"E-evet. Sadece başım çok kötü ağrıyor."
"İçtiğin ilaçlar yüzünden,yaralarının acısının geçmesi için kısa bir süre başının ağrıması gerekiyor."dedi Doktor,sonra odadan çıktı.
"Beni veterinere getirmeden ne anlamam gerekiyor?"
"Hayvan olman dışında mı? Hiçbir şey!" Ben sinirli olsam da o gülmüştü,sonrasında dayanamayıp ben de güldüm.
"Vaay,Sena Hanım gülebiliyormuş."
"Sadece bir kere görme şansın vardı."
"Biliyorum. Ha bu arada." Cebinden bir şey çıkarttı.
"Buna iyi bakmam gerektiğini söylemiştin." Elinden kolyemi aldım.
"Teşekkür ederim Savaş. Ayrıca,bunu demekten nefret ediyorum ama özür dilerim. "
"Özür dilemene gerek yok,bu kısmen benim suçumdu."
"Nasıl yani?"
"Yani normalde beni kaçıracak gibi durmuyorlardı, ben biraz kaşınmış olabilirim."
"Sizin bu gerizekalılığınız yüzünden bir gün öleceğim ama neyse. Bir daha kaşınmazsın olur biter."
"Ahahah,sen öyle san. Bir süre daha benimle uğraşacaksın,kusura bakma."
Biraz daha salak salak atışırken telefonum çaldı. Arayan Çağıl'dı.
"Efendim Çağıl?"
"Sena biz çıktık okuldan,sen nerdesin,iyi misin?"
"İyiyim,Savaş'ı veterinere getirdim aşıları için. Siz de buraya gelin,bekliyorum." Ben konuşurken yine gözlerini devirmişti.
"Bana iyi davrandığın gün gelecek mi acaba?"
"Bugün sana gayet iyi davrandım bu arada ama sen bilirsin."
"Bu iyi halinse yazık bana."
"Evet,yazık sana."
Biz konuşurken Doktor içeri geldi.
"Gençler sizi artık dışarı alsam, gün içinde ilgilendiğim tek hayvan sizin getirdikleriniz değil."dedi Doktor. Ufak bi kahkaha attım ve Savaş'ın kalkmasına yardım ettim. Bekleme odasındaki koltuklardan birine otutturdum onu ve telefonumu elime aldım. Bir süre geçtikten sonra bizimkiler içeri girdiler.
"Sena,iyi misin?" sordu Coşkun çok panik bir şekilde.
"İyiyim arkadaşlar, bana bir şey olur mu hiç?"
"Doğru söylüyor,kötüye bir şey olmaz!"Savaş atlamıştı lafa.
"Evet,Savaş'ın hâlâ hayaatta olduğuna şaşmamalı."diyince Başak'a çok değişik bakmıştım. Ondan hiç böyle bir şey beklemezdim. Genelde benim sevmediğim kişileri beni gıcık etmek için savunurdu.
"Neyse konuyu değiştirmeyin,ne istiyorlarmış?"
"Para,kendi halinde gezen birkaç hırsıza sataşmış bu arkadaş. Şimdi görüyorsunuz halini."
"Peki senden ne istiyorlarmış? Hadi bu kaçırıldı,anası babası yok mu ki seni arıyorlar?"Coşkun'un sorduğu soruyla Savaş'a döndüm.
"Şey,anlatayım ben size. Telefonumu alıp sırayla isimleri saydı,arayıp aramamak için. Senin ismini söylediğinde bana hiç para vermezsin diye düşündüğüm için arama dedim ama arkadaş gerizekalı olduğu için seni aradı. Ne yazık ki haklı çıktım."
"Yani,5 kuruş para vermem senin için. Zaten sırf sende kolyem var diye kurtardım seni,işime yaradığından değil yani." Briden ben ve Savaş dışında herkes gülmüştü.
"Eminim öyledir."dedi Başak. Onlar gülerken Doktor geldi.
"Başak yanıma gelebilir misin?" Başak'ın gülümsemesi yüzünde soldu. Bana baktı korkuyla. Onu sakinleştireceğini düşündüğüm bir bakış attım. Doktor'un yanına gitti.
"Tamam Savaş, seni artık evine götüreyim. Burda işin bitti."
"Hiç demeyeceksin sandım. "
"Mal,söylesene. Bir ihtiyacın varsa niye söylemiyorsun?"
"Döversin diye."
"Yok dövmem, en azından şimdi."
Yine kolunu omzuma aldım ve yürümesine yardım ettim. Çağıl ve Coşkun Başak'ın yanına gittiler. Ben de Savaş'ı motora bindirdim ve motoru çalıştırdım.
"Bir saniye, evin nerde?"
"Sen sür ben sana yolu tarif ederim."
Onun yol tarifleriyle uzun sürse de evine varmıştık. Motordan inmesine yardım ettim.
"Anahtarlar paspasın altında olacak,sana zahmet."
"Senin anahtarın yok mu?"
"Var işte,paspasın altında." Bir şey demedim ama Savaş ne demek istediğimi anlamıştı. Kapıyı açıp merdivenleri çıkmasına yardım ettim. Onun odasına geldiğimizde yatağa oturmasına da yardım ettim.
"Annengil evde değiller mi?"
"Annem yok,babam da işte."
"Yok derken?" Sorduğun soruya bak,mal Sena.
"Geçen sene kaybettik."
"Üzgünüm,sormam hataydı. Neyse ben gideyim artık."
"İstersen kalabilirsin yani hemen gitmek zorunda değilsin."
"Teşekkürler ama arkadaşlarım beni bekliyorlar."
"Peki,sen bilirsin. Bir şeye ihtiyacın olursa ben buralardayım."
"Önce iyileş,sonra belki."
"Öyle olsun,görüşürüz."
"Görüşürüz."diyip evden çıktım. Motora binip kaskımı taktım ve kliniğe doğru sürmeye başladım. Kliniğe geldiğimde motoru park edip içeri girdim.
"Sena,biliyorum bugün pek hareketli geçti ama Rukiye yok."dedi Coşkun. Başlıyoruz.
"Nasıl yani? Ne demek yok?"
"Arıyorum açmıyor,Burak'ı arıyorum o da açmıyor."
"Nerde yapacaklardı projeyi?"
"Burak'ın evinde. Burak'ın ev telefonunu bulduk orayı aradık annesi açtı. Eve gelmediklrrini kütüphanede çalışacaklarını söyledi. Kadını da panik ettik."
"E hemen gidip bakalım."
"Sena saat akşam 6 oldu,bu saatte kütüphane kapalı."dedi Çağıl.
"O zaman nerde bu kız?!"

Teen WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin