9.Bölüm

23 4 0
                                    

Çağıl ve Coşkun,Rukiye ve Başak'ı dışarı çıkartırlarken Yağmur da etrafta dikkat çekecek şeyleri kaldırdı. Sonuçta burası okullarında ve onlar okula girerken gözüktükleri için cezayla uğraşmak istemezlerdi.
Yağmur etrafı toplayınca dışarı çıktılar.
"Şu an arabaya ihtiyacımız olduğunu söylemekten nefret ediyorum."
"Derya Doktor'u arayalım,müsaitse gelsin."
"Olur,arasın biriniz." Coşkun cebinden telefonu çıkarttı. Bir yandan Rukiye'yi ayakta tutmaya çalışıyordu. Telefon biraz çaldıktan sonra açıldı.
"Sena bana olanları anlattı,yoldayım. Okulda mısınız? Çok ciddi yaralanan var mı?"
"Sadece Başak nefes almakta zorlanıyor,Rukiye biraz daha iyi."
"Tamam,geliyorum ben." Coşkun telefonu cebine koydu. Derya Doktor kısa süre içinde yanlarına geldi. Çağıl,Başak'ın binmesine yardım ettikten sonra kendisi bindi. Coşkun da Rukiye'yi bindirdi. Yağmur ya da Coşkun'dan biri için arabada yer kalmıyordu.
"Sen git,ben motorla gelirim." dedi Yağmur.
"Önemli değil,sen git."
"Çocuklar hadi!" Derya Doktor uyarınca Yağmur Coşkun'u arabaya ittirdi.
"Git hadi,ben size yetişirim." Coşkun arabaya bindi ve kemerini taktı. Onlar giderken Yağmur da eve doğru koşmaya başladı.
Derya Doktor arabayı park etti ve diğerleri de arabadan indiler. Çağıl Başak'ı,Coşkun da Rukiye'yi aldı ve içeri girdiler. Rukiye bir koltuğa oturdu,kendini daha iyi hissettiğini söyleyip duruyordu ama Başak'tam sonra onu da kontrol edecekti Derya Doktor. Başak'ı kontrol etmeye başlamıştı.
"Bir çeşit zehirle zehirlenmiş ama ne olduğunu bilmiyorum. Her zehri etkisiz hâle getiren bir panzehir var ama malzemelerin hepsi bende yok."
"Tamam sen bana malzemeleri söyle,ben bulurum. Bir de nerde bulabileceğimi söylemen gerekiyor tabii." Derya Doktor ona bir kağıt ve bir kalem verdi. Eksik olan malzemeleri yazdırdı. Çağıl hemen bulabileceği en yakın yere giderken Derya Doktor da Başak'ın durumunu kontrol etmeye devam etti. Bir şey bulma umuduyla. Yağmur da gelmişti.
Rukiye odada otururken bir yandan da düşünüp duruyordu. Onun yüzünden Deniz tekrar kanimaya dönüşmüştü. Kendini bu konuda suçlayıp duruyordu. İçinde bir huzursuzluk vardı. Bu zamanlarda yanında hep Burak vardı.
"Bir saniye, Burak nerde?" Coşkun ve Yağmur birbirlerine baktı.
"BURAK NERDE?!" Rukiye ayağa kalktı ve sakinleşmeye çalıştı.
"Nasıl unuturuz onu ya?!!"
"Sakin ol Rukiye, aramaya gidelim. Sakin ol sadece."
"Kocaman çocuğu nasıl unuturuz?!"
"Tamam Rukiye,hadi gidelim." Coşkun elinden geldiğince Rukiye'yi sakinleştirmeye çalıştı,gerçekten Burak'ı unutmuşlardı. Derya Doktor'dan arabayı isteyip okula gittiler. Onların az önce bulunduğu odaya baktılar ilk önce. Etraf ilginç derecede temizdi.
"Ayrılalım,herkes belli yerlere gitsin,tekrar burda buluşuruz."
Hepsi farklı yerlere gitti. Rukiye sola dönecekken durdu. Bir şey onu sağa çekiyordu. Burak olduğunu düşündüğü için o tarafa gitti. Spor salonuna varınca kapıyı açmaya çalıştı ama açılmadı,kilitliydi. Bir iki kere tekme atınca kapının kilidi kırıldı,isteyince gerçekten güçlü olduğunu fark etti. Salonun ortasında biri sandalyede elleri bağlı şekilde duruyordu. Tam koşarak gidecekti ki bir şeye çarptı. Ne olduğunu göremiyordu ama bir şey onun geçmesini engelliyordu. Tekrar elini uzattı,belli bir yerden sonrasına gitmiyordu.
"Burak,beni duyuyor musun?" Cevap gelmiyordu. Birden spor salonunun bütün ışıkları yandı. Rukiye etrafında döndü,biri var mı diye bakındı ama kimseyi görmüyordu. Sonra bir ses duydu,ok sesi. Hemen eğildi. Ok onun kafasının üzerinden geçip arkasındaki duvara saplandı. Rukiye okun geldiği yöne baktı.
"Tuzağımıza düşecek kadar mal olan tek sen vardın be Rukiye. Üzgünüm ama başka şansımız yoktu."
"Seni öldüreceğim biliyorsun değil mi Demir? Umarım biliyorsundur çünkü bildiğin zaman öldürmek daha eğlenceli olacak." Demir başka bir ok aldı eline.
"Ben sadece Savaş'ın nerde olduğunu öğrenmek istiyorum."
"Savaş'ın nerde olduğunu ben nerden bilebilirim?"
"Sena biliyor ama?"
"Biz Sena'nın nerde olduğunu da bilmiyoruz Demir."
"Nasıl yani? Savaş'ı siz kaçırmadınız mı?"
"Her ne kadar kaçırıp onu öldürmek istesem de hayır, biz kaçırmadık." Demir okunu indirdi.
"Sana neden güveneyim?"
"Başka çaren var mı? Şu aptal engeli bozmazsan bana güvenmek dışında başka şeyler hakkında da şüphen olacak."
Demir okunu ve yayını sırtına taktı ve Burak'ın yanına doğru gitmeye başladı.
"Bu üvez ağacı külü,olağan üstü olan hiçbir şey bunu geçemez,içine girdiyse çıkamaz. Sadece olağanüstü olmayan biri onu bozabilir." Yerdeki tozları eliyle ikiye ayırdı. Rukiye hemen içeri girip Burak'ın ellerini çözdü. O sırada Demir cebinden bir şey çıkardı. Rukiye bunu fark etti ama geç kalmıştı. Demir tozu böldüğü kısma döktü ve sınır kapandı. Rukiye engele vurdu.
"Benden olabildiğince uzakta durmaya çalış Demir çünkü yakın olduğunda kaçmak için fırsatın olmayacak!" Demir ordan uzaklaştı. Tam kapıdan çıkacaktı ki kapı ondan önce açıldı. Çağıl karşısında Demir'i görmeyi beklemediği için durdu. Sonra Rukiye'yi ve Burak'ı görünce Demir'e yumruk attı. Demir aldığı darbeyle yana savruldu ama düşmedi. Toparlanıp o da Çağıl'a saldırdı. Vurmaya çalıştığı yumruktan kurtulup bacağına tekme attı. Demir yere yuvarlanınca Çağıl zaman kaybetmeden yanına gitti ve göğsünün üzerine ayağıyla bastı.
"Ne işin var burda?"
"Savaş'ı arıyorum." dedi zorluk çekerek.
"Biz nerden bilelim? Birini kaçırıp şantaj yapmak bizim işimiz değil." Demir cevap vermedi.
"Bu engeli geçmek için ona ihtiyacımız var! Gitmesine izin verme!" dedi Rukiye. Çağıl Demir'in yakasından tutup ayağa kaldırdı.
"Şu engeli şimdi bozuyorsun,sonrasında sana birkaç sorum olacak."
"Cevaplayacağımı nerden biliyorsun?" Çağıl gözlerini sarıya çevirdi. Son birkaç gündür fırsat buldukça dönüşümünü kontrol etmeyi öğrenmeye çalışıyordu. Bir bakıma başarmıştı da.
"Beni o gözlerinle korkutamazsın Çağıl, bana daha iyileriyle gelmen lazım." Çağıl onu bırakmadan basketbol potasının yanına gitti. Potanın yanından potanın boyunu elinden geldiğince en yukarıya kaldırdı. Sonra gücünü topladı ve oraya zıpladı. Bir eliyle oraya tutunurken bir eliyle de Demir'i oraya oturttu. Potada sıkışan Demir ne olduğunu anlayamamıştı. Çağıl aşağı atladı ve ellerini silkeledi.
"Bu yeterli sanırım,önce sorularıma cevap vermeyi seçtiğin için teşekkürler. O zaman başlıyorum. O saçma engelin vasfı ne tam olarak?" Demir bir süre cevap vermedi,sonra gözlerini devirdi ve konuştu.
"Üvez ağacı külü,onu olağanüstü olan hiçbir şey geçemez. Engelin bozulması için o sıranın tamamen birleşik olması lazım. Sıra bozulursa engel kalkar."
"Tamam,ikinci soruya geçelim. Savaş'a ne oldu da senin bu kadar gö- yani bir yerlerin tutuştu."
"Ne oldu,kibar kızı mı oynuyorsun?"
"Hayır,küfür etmeyi bırakmasaydım götün tutuşmuş derdim ama küfür etmeyi bıraktığım için demiyorum. Soruma cevap ver."
"Savaş'ı biri kaçırdı ve bende onu kaçırmış olan herkesi sorguluyorum,bu kadar."
"Bizden niye şüphelendin?"
"Pek dost canlısı davranıyorsunuz çünkü."
"Öyle mi? Biz mi dost gibi değiliz,biz? Kaç kere arkamızdan iş çevirdiniz? Kaç kere bizi kullandınız acaba? Belki de Savaş'ı kaçıran kişi de en az bizim kadar sinirlidir size. Hatanın sizde olduğunu anlamanız gerekiyor!" Demir cevap vermedi yine.
"Eee,tüm gün burda mı duracağım? Ben olmadan Rukiye ordan çıkamaz biliyorsun değil mi?"
"Burak da normal biri,o sınırı bozabilir."
"O uyanana kadar bekleyin o zaman. Ama benim kuzenimi aramam gerekiyor. En az sizin kadar ben de önemsiyorum arkadaşlarımı." Çağıl durdu. Sena camı kırdıktan sonra gitmişti ve nereye gittiğini söylememişti. Sena Savaş'ı kaçırmış olabilir miydi? Ama onların gelmemesi için onları uyarmıştı. Kaçıracak olsa bunu onlardan saklamazdı herhalde. Belki de Savaş yüzünden Sena'yı da almışlardır.
Çağıl daha fazla düşünmeden Rukiye'nin yanına gitti.
"Burak uyanmıyor mu?"
"Hayır ama bir sıkıntısı yok sanırım. Sadece bayılmış."
"O zaman yumruk at,vur bir şeyler yap. Kendine gelmesi lazım."
Rukiye cevap veremeden Çağıl ordan uzaklaştı ve Demir'in yanına gitti. Rukiye toparlandı.
"Bunun için çok özür dilerim." dedi ve Burak'ın yüzüne yumruk attı. Burak birden kendine geldi ve burnunu tuttu.
"Ne oluyor lan?!" Rukiye olduğunu bilmiyordu o yüzden Rukiye'nin yakasından tuttu ve onu yere çevirdi. Üzerine çıkıp tam yumruk atacaktı ki kim olduğunu gördü.
"Ru-Rukiye?" Rukiye de şaşırmıştı.
"B-Bir türlü uyanmamıştın." Başka bir şey diyemedi. Burak ayağa kalktı ve Rukiyekalkması için yardım etti. Sınırı geçip ilerledi. Rukiye'nin gelmediğini görünce durdu.
"Neden gelmiyorsun?"
"Engel var,sınırı bozman lazım."
"Nası yapacağım?"
"Sadece tozları dağıt." Burak eğilip elleriyle sınırı bozdu. Çağıl Demir'i potadan indirdi ama bırakmadı.
"Sena da kayıp." dedi.
"Belki de Savaş Sena'yı kaçırdı." diye devam etti.
"Savaş kaçırsaydı bana kesinlikle haber verirdi."
"Sena da kaçırsaydı bize haber verirdi. Demek ki biri ikisini de kaçırmış."
"Nasıl yani? Neden kaçırsınlar ki onları?"
"Savaş'ın bir düşmanı almıştır muhtemelen. Aklıma başka biri geliyor mu?"
"Hayır. Aklıma gelen herkesi sorguladım. Yok." Sonra Demir'in aklına Deniz geldi. Savaş'tan almak istediği bir intikam vardı. Demir'in aklına bir şey geldiğini Çağıl anlamıştı. Yüz ifadesi değişmişti.
"Aklına biri geldi sanırım." dedi.
"Deniz, Savaş'tan intikam almak istiyor. Eskiden pek iyi anlaşamıyorlarmış."
"Savaş'la iyi anlaşan tek gerizekalı sensin zaten. Deniz onları nereye götürmüş olabilir?"
"Savaş bir kavgalarında Deniz'i ormandaki bir kulübeye götürmüştü. Orda kurtların saldırısına uğramışlardı yani Deniz'in kanimaya dönüşebilmesini bu sağlıyor. Belki de oraya götürmüştür."
"Tamam,oraya gidiyoruz o zaman. Rukiye,sen Burak'la birlikte burdan çıkın,Coşkungile de haber ver, Başak'ın yanına gidin. Ben sizi çağırırım yardım lazım olursa."
"Çağıl hayır,o aptalla tek başına gidemezsin. Hem de Deniz'in yanına,asla."
"Rukiye,ben kendimi korurum biliyorsun. Sizi çağıracağım zaten. Gidin ve Başak'ı kontrol edin." Rukiye yine itiraz edecekti ama etmedi. Burak'la birlikte diğer tarafa gittiler. Çağıl da Demir'in kolunu sertçe tuttu ve kapıya doğru ittirdi.
"Biraz kibar mı olsan? Kulübenin yerini sadece ben biliyorum."
"Onları koklayarak da bulabilirim Demir,ayrıca senin gitmene izin vermezsem Savaş'ı bulamazsın." Demir cevap vermedi. Sonra durdu.
"Yayımı alayım bari,oraya silahsız mı gideyim?" Çağıl yerden yayı ve okları aldı.
"Bunları şimdilik senden uzak tutacağım. Deniz'in arabasının yanına gittiler.
"Yanlış bir hareketini görürsem-"
"Kafamı dişlerinle kopartırsın,biliyorum. Senin Sena'yı bulmak istediğin kadar ben de Savaş'ı bulmak istiyorum." Bir süre konuşmadılar, ormana gelince arabanın gidebileceği son yere kadar gittiler,sonra Demir arabayı park etti. Çağıl arabadan inecekken Demir Çağıl'ın omzunu tuttu. Çağıl bir Deniz'in eline baktı bir Demir'e,sonra bir daha baktı eline. Ama bu tatlı bir bakış değildi.
"Tamam,elimi çekiyorum. Beklemen gerekiyor şimdi. Tuzaklar var burda,haritayı almam gerekiyor." Demir torpidoya uzandı ve ordan güçlükle kalın bir kağıt yığını aldı.
"Ormanın her yerine tuzak mı kurdunuz? Kurtları yakalamak için?"
"Sadece vahşi olanları,alınma." Çağıl cevap vermedi. Demir arabadan inince o da indi.
"Akıllı olan bir kurt bu tuzaklara yakalanmaz."
"Akıllı olanları yakalamıyoruz zaten, vahşi olup insanlara zarar vermeye çalışanları yakalıyoruz,onların da aklı başında olmuyor zaten."
"Yakalayıp ne yapıyorsunuz?"
"Sakinleşene kadar tuzaktan kurtulamıyorlar zaten,sakinleşince de kendileri gidiyor zaten." Başka bir şey konuşmadılar. Temkinli adımlarla ilerlerken biraz ilerideki kulübeyi gördü Çağıl.
"Orası değil mi? Sanırım Sena'nın kokusunu alıyorum. Emin değilim." Demir cevap vermeyince Çağıl telefonunu çıkarttı. Rukiye'ye konum atıp ne olur ne olmaz yardıma gelmelerini istedi. Kulübeye yaklaştıkça koku yoğunlaşıyordu.
"Ben önden girerim,bir şey olursa bunları Sena dışında herkese kullanabilirsin." diyip oku ve yayı ona verdi.
"Teşekkür ederim,hiç vermeyeceksin sandım." Demir okunu alıp yaya taktı.
"Hemen arkandayım,merak etme ıskalamam." Çağıl dikkatli bir şekilde kukğbenin kapısına ilerledi ve bir şeyler duymaya çalıştı. Birkaç fısıltı duyuyordu.
"Çağıl burda,birazdan çıkacağız burdan. Dayanmaya çalış. Deniz gitti bir süreliğine, Savaş dayanmaya çalış." Çağıl onları duyunca içeri girecekti ama sonra bir ses daha duydu. Çok,çok kısıktı ki neredeyse duymayacaktı ama o an çok odaklandığı için duyabilmişti.
"Çağıl, Deniz burda, gelme. Savaş'ın durumu iyi değil. Önce onu çıkartın." Çağıl arada kalmıştı,tabii ki önce Sena'yı çıkaracaktır ama Deniz burdayken bunu tek başına yapamazdı. Merdivemlerde çok ses çıkartmadan geri geri indi ve Demir'in yanına gitti.
"Deniz burdaymış, bir tuzak kurmuş olmalı. Savaş'ın durumu iyi değilmiş. Diğerlerini beklememiz gerekiyor."
"Savaş'ın durumu nasıl iyi değilmiş? Ne olmuş?"
"Bilmiyorum Demir çok ses yapma, Rukiyegil gelmeden hareket edemeyiz."
"Durumu iyi değilse nasıl beklememi istiyorsun?"
"Deniz sana da saldırırsa sadece Savaş'ın değil senin de durumun kötü olur. Beklemek zorundayız." Demir'in içi rahat olmasa da Çağıl haklıydı. Onlar beklerken birkaç adım sesi duydular. Rukiye ve Coşkun'u görünce Çağıl dikkatlice onlara seslendi. Onlar da yanlarına geldiler.
"Evet plan nedir?"
"Deniz de içerdeymiş ve Savaş'ın durumu iyi değilmiş. Tek bildiğimiz bu. Yağmur ve Burak neden gelmedi?"
"Birinin Başak'ın yanında kalması gerekiyormuş,Derya Doktor dedi. Normalde Rukiye kalacaktı ama belki Deniz'i ikna edebilir diye gelmek istedi. Burak da Derya Doktor'a yardım ediyor."
"Tamam,girelim o zaman."
"Biri arkadan dolansın. Biz Deniz'i oyalarken Savaş'ı ve Sena'yı çıkartsın." dedi Çağıl.
"Tamamdrı,arka bende. Dikkatli olun." dedi Coşkun ve temkinli adımlarla evin arkasına gitti. Çağıl ve Demir önde Rukiye de arkalarından gidiyordu. Çağıl yavaşça kapıyı açtı. Sena ve Savaş sırt sırta iki sandalyede bağlı duruyorlardı. Sena onların geldiğini görünce gözleriyle evin arkasını gösterdi.
"Hassiktir, Coşkun." Demir Savaş'ın ellerini çözerken demişti. Çağıl da Sena'nın ellerini çözüyordu.
"Rukiye sen de gel,Rukiye?" Rukiye kulübede yoktu. Çağıl Sena'yı çözdükten sonra Sena ayağa kalktı ve bileklerini ovuşturdu.
"Deniz onu ısırdı,kanima olarak yani. Panzehiri bulamazsak birkaç saat içinde ölür. Deniz kulübenin arkasına gitmişti şimdi nerde bilmiyorum." Demir Savaş'ı alıp arabaya doğru giderken diğerleri de kulübenin dışına çıktılar. Coşkun elinden geldiğince kanima ile dövüşmeye çalışıyordu.
"Hiç gelmeyeceksiniz sanıyordum,biraz yardım fena olmaz." Coşkun alevlerini çıkartmıştı ama bu kanimayı pek de korkutmuyordu.
"Rukiye nerde?" diye sordu Çağıl.
"Burdayım,silah bulmaya gitmiştim." dedi ve elindeki kalın sopayı çevirdi. Çağıl kanimanın arkasından gidip kuyruğunu tuttu ve kanimayı tüm gücüyle kaldırdı ve yere attı. Herkes şaşkına bakarken Coşkun alevleriyle kanimayı tuttu. Kanima acıyla haykırırken birden Rukiye de bağırdı.
"Ne oluyor?"
"Kanima ile bağlı olduğu için etkileniyor olabilir."
"Durun!" dedi Sena. Coşkun çekilecekken Rukiye onu durdurdu.
"Hayır,dayanabilirim. Deniz normale dönene kadar durmayın!"
"Rukiye,olmaz."
"Hayır,devam edin dedim!" Coşkun çekilmedi. Kanimanın normale dönmesi için uzun bir süre acı çekmesi gerekiyordu. Duygusal bağ ve panzehir olmadan tek seçenek buydu. Sena Rukiye'nin yanına gitti ve onu tuttu. Coşkun kanimaya yüklendikçe Rukiye daha çok bağırıyordu. O sırada bir şey oldu. Sena Rukiye'nin ellerinden tuttuğu zaman Rukiye'nin acısı Sena'ya geçmişti. Rukiye biraz rahatlarsın Sena kötü hissetmişti ama Rukiye'nin rahatladığını görünce durmadı.
"Coşkun, bir şeyler oluyor. Rukiye'nin acısını alıyorum. Şimdi tüm gücünü kullan ve dönültür şu çocuğu!" Coşkun ne olduğunu anlayamasa da durmadı,aksine alevlerini en güçlü hâle getirdi ve kanimaya güçlü bir yumruk attı. Önce kuyruğu sonra pençeleri derken normale dönmüştü. Coşkun kenara çekildi ve sakinleşmeye çalıştı. Çağıl Deniz'in ellerini kulübedeki halatlarla bağladı ve Coşkun'un yanına gitti.
"Sakinleşebiliyor musun?"
"Sa-sanırım, Rukiye'ye bak sen. Ben iyiyim." Çağıl bir süre gitmese de sonra Rukiye ve Sena'nın yanına gitti. Rukiye'nin yüzünde yara izi vardı ama acı çekiyor gibi gözükmüyordu. Sena ise acı içindeydi.
"Ne olduğunu anlayamıyorum,yapabileceğim bir şey var mı?" dedi Çağıl. Karşılarında çaresiz hissetmek ona çok kötü geliyordu.
"Rukiye'yi al,ben iyiyim." dedi Sena zorla. Çağıl'ın yine içine sinmese de Rukiye'yi aldı ve kulübenin oraya götürdü. Bayılmıştı sadece ama kötü görünmüyordu. Kulübenin içindeki koltuğa yatırdı ve geri dışarı çıktı. Çağıl çıkarken Coşkun içeri giriyordu.
"Rukiye'yi ben kontrol ederim." dedi. Çağıl dışarı çıktığında Sena hâlâ yerde yatıyordu.
"İyi misin? Neyin var?"
"İyiyim sadece çok yorgun hissediyorum. Biraz şurada tek başıma uzansam?"
"Hayır."
"Ne?"
"Tek başına uzanamazsın." dedi ve Çağıl da uzandı yere. Olanlar arasında birkaç dakika da olsa gökyüzünü incelemek güzel hissettirmişti.
"Keyfinizi bölüyorum ama Savaş'ın panzehiri ihtiyacı var,gitsek mi artık?" Demir'in hafif kalın sesi huzurlarını bozmuştu. Yerden kalkıp üzerlerini silkelediler.
"Deniz ne olacak?"
"Onu da götürelim, sakinleştirici verir konuştururuz." Deniz onlara karşı sert bir bakış attı. Çağıl yanına gidip kolundan tuttu ve onu ayağa kaldırdı. Coşkun Rukiye'yi getirirken Çağıl da Deniz'i almıştı. Arabaya bindiler. Arabanın arkasında da ekstra oturulacak yer vardı. Çağıl Deniz'i oraya oturttu ve yanına oturdu.
Kliniğe gittiklerinde Burak kapıda onları bekliyordu. Araba durunca Coşkun arabadan Rukiye'yi indirdi. Burak hemen koşup Rukiye'yi kucağına aldı ve içeriye götürdü. Demir ve Sena da Savaş'ı içeri aldılar. Başak uyanmıştı ve bekleme odasındaki koltuklardan oturmuştu,Yağmur'la konuşuyordu. Demir ve Sena Savaş'ı bir sedyeye yatırırken Burak da Rukiye'yi diğerine yatırmıştı.
"Evet,başlayın bakalım."
"Savaş kanima tarafından ısırıldı. Rukiye'ye ne oldu bilmiyoruz, Deniz normale dönerken Deniz'in hissettiklerini hissedebiliyordu, Deniz tamamen insan olunca da bayıldı." dedi Sena. Derya Doktor dolaptan panzehiri çıkartıp Savaş'a yaptı.
"Savaş birazdan kendine gelir, Rukiye'ye bakalım şimdi. Tam olarak ne olduğunu anlatır mısın Sena?"
"Ta-tamam,Deniz normale dönerken Rukiye de acı çekiyordu. Ben onu tutunca acısı bana geçti, Deniz tamamen normale dönene kadar bırakmadım,normale dönünce de acısı dindi zaten." Derya Doktor steteskop ile kalbini dinlemeye başladı.
"Yüzüne ne oldu?"
"Coşkun, Deniz normale dönsün diye ona yumruk attı,alevleriyle." Derya Doktor başıyla onaylayıp Rukiye'yi kontrol etmeye devam etti.
"Tamam sizlik bir şey yok,çıkabilirsiniz. Savaş'ı da bekleme odasındaki koltuklardan birine yatırın birazdan kendine gelir zaten." dedi Derya Doktor. Demir ve Sena Savaş'ı alıp koltuğa yatırdılar. Burak odadan çıkmadı.
"Ben kalsam olur mu?"
"Tamam,sorun değil. Sadece soru sorup durma lütfen." Burak eliyle ağzına fermuar çekme hareketini yaptı. Derya Doktor Rukiye ile ilgilenirken bekleme odasında Savaş kendine gelmişti.
"Sena?"
"Şşt,sakin ol. Burdayım."
"Ben de burdayım kardeşim sağ ol beni düşündüğün için."
"Git be,yılışık."
"İyi misin?"
"Evet,sen?"
"İyiyim, sadece biraz yorgunum."
"Bu arada Sena, bir şey söylemem gerekiyor. Sana ve Çağıl'a." Yağmur öyle diyince ikisi de birbirine baktı.
"Tamam,dışarda konuşalım."
"Ya ben de geliyim burda kalmiyim." dedi Başak.
"Tabii ki."
Birlikte dışarı çıktılar.
"Bugün Rukiye'nin acısını almışsın sanırım."
"Evet,sana sormak için bekliyordum ben de."
"Güzel,bunu size ben gösterecektim zaten. Kurt olarak bir gücümüz de bir başkasının acısını alabilmemiz. Tek yapmanız gereken karşı taraftan acıyı istemek,karşı taraf da size kendini bırakırsa acıyı alabilirsiniz. Bunu her olağanüstü olan biri yapabilir,cehennem köpeği de kanima da. Sadece ölüm perisi yapamaz."
"Şaşırmadım zaten,çığlık atmak dışında bir halta yarıyor muyum acaba?" Başak, Yağmur'un dediklerinden sonra hayıflanmıştı.
"Ama sen tek bir çığlıkla 100'den fazla kişiyi öldürebilirsin Başak, 100'dem fazla kurtadam,cehennem köpeği, kanima... Bunlar senin çığlığın karşısında hiçbir şey yapamaz. Pençelerin ve keskin dişlerinin olmaması seni güçsüz yapmaz. Neler yapabileceğini keşfetmedin daha yani güçsüz değilsin." Başak bir şey demedi ama Yağmur'un sözleri onu biraz mutlu etmişti çünkü kendini çok kötü hissediyordu.
"Senin tanıdığın bir ölüm perisi vardır ya,bana yardımcı olamaz mı?"
"Var ama o yabancıları pek sevmez ve şey..."
"Ne?"
"Aklı biraz yerinde değil, tanımadığı ya da sevmediği kişilere hemen saldırabiliyor."
"Sen yardımcı olursun bence çünkü ben başka türlü ne yapacağımı bilmiyorum."
"Elimden geleni yaparım ama söz vermeyeyim."
"Çok teşekkürler Yağmur." Başak çok sevinmişti çünkü başka bir ölüm perisi bulmuştu. Bu onun için bir şanstı.
Biraz daha durduktan sonra içeri girdiler. Coşkun telefonuna bakıyordu, Demir ve Savaş da konuşuyorlardı.
"Bir haber var mı?"
"Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama kötü bir şey yokmuş, Derya Doktor öyle söyledi." dedi Coşkun. O da endişeliydi tabii. Yağmur yanına oturdu.
"Neye bakıyorsun?"
"Rukiye'ye ne olduğuna dair herhangi bir şey. İnternette eski bir kaynak buldum. Yani eski kaynağı yüklemişler internete."
"Bir saniye Deniz nerde?" Başak'ın sorusuyla herkes birbirine baktı. Bir kişiye odaklanınca diğerini unutuyorlardı. Demir'in arabasının arkasına baktıklarında orda duruyordu.
"Hiç gelmeyeceksiniz sandım,beni burda unutmanız biraz kalbimi kırdı çocuklar." Çağıl onu arabadan indirdi ve içeri götürdü. Koltuklardan birine oturtup yanında dikildi.
"Eee,selam?" Deniz hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Savaş oturduğu yerden kalkıp onun yanına giderken Sena onu durdurdu.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Sadece konuşacağım,elleri bağlı zaten. Elleri bağlı olan birine vurmam." Deniz'in yanına gitti ve karşısında durdu.
"Sorununun ne olduğunu söylersen bu saçma işi sonlandırabiliriz Deniz. Senin yüzünden zarar görmekten ve görmelerinden bıktım."
"Vaay,onları çok mu önemsiyorsun?"
"Hayatımı kurtardılar,tabii ki önemsiyorum."
"Peki zamanında beni niye önemsemedin?"
"Ne?"
"Küçüklüğümüzde Ne güzel arkadaştık hatırlıyor musun? Sürekli birlikte oyun oynardık. Sonra sen bir gün gelmeyi kestin,o günden sonra bir daha oynamaya gelmedin. Yıllar geçti lisede yine karşılaştık. Sonra sen benimle alay etmeye başladın. Sürekli dalga geçiyordun ama bardağı taşıran asıl olay kulübede olan olaydı. Orda beni korumak yerine,masum bir insanı korumak yerine, kaçtın. Babam beni bulsaydı ölüyordum." Savaş süşündü bir süre. Hatırladı ya da. Ayağa kalktı ve arkasını dönüp dışarı çıktı. Demir'in arabasına gidip torbidodan bir şey aldı ve geri geldi. Elinde birkaç tane fotoğraf vardı.
"Burdaki sen misin?" Fotoğrafta iki tane küçük çocuk vardı. Deniz fotoğrafı eline aldı.
"E-evet ama ben bu fotoğrafın çekildiğini hatırlamıyorum."
"Ben de hatırlamıyorum,birkaç gün önce Cevdet Amca'nın dolabında buldum. Neler olduğunu o anlatabilirdi ama artık anlatamaz."
"Ne oldu ki Cevdet'e?" Çağıl sormuştu soruyu. Kanima olaylarında Cevdet de onlar için büyük bir dertti.
"Öldü, Deniz öldürdü." Herkes Deniz'e döndü. Deniz bir şey demiyordu. Başak ordan dışarı çıktı. Sena ve Çağıl da peşinden gitti. Kimse konuşmuyordu. Uzun bir sessizlik arasında oturuyorlardı. Derya Doktor odaya girince dağıldı kafaları.
"Rukiye'nin durumu iyi,sadece çok fazla acıya katlandığı için bayılmış. Biraz ağrı kesici verdim,kendisine gelir." Hepsinin içi rahatlamıştı. Sena, Başak ve Çağıl dışarda oturuyorlardı.
"Gerçekten birini öldürmüş." Başak başka bir şey demiyordu.
"Hepimiz bir gün birilerini öldüreceğiz Başak, sadece kendimizi korumak için bile olsa." Sena onu yatıştırmaya çalışıyordu ama Başak yine de değişmiyordu.
"Bu kadar erken karşılaşmasaydık keşke."
"Neyle?"
"Ölümle tabii ki! Birinin ölümünü hissetmiştim ben ama o sırada baygın olduğum için bir şey yapamamıştım. İşte bütün sorun bu! Sadece çığlıkla birini öldürebilirim ama fiziksel hiçbir gücüm yok. Çığlık olmadan bir hiçim."
"Hayır Başak,yanılıyorsun. Sen en zekimizsin, sen her zaman sorunun ne olduğunu anlarsın. Aramızdan birinin zeki olması güzel bir şey."
"Zekisin ama gerizekalısın da,hemen burnun kalkmasın." dedi Çağıl.
"Çağıl benimle uğraşma."
"Ben mi uğraşıyorum? Sadece doğruyu söyledim."
"Çağıl! Yapma!"
"Tamam be,kızma hemen. Şaka da mı yapmayalım?"
"Böyle olacaksa yapma!" Onlar konuşurken Coşkun yanlarına geldi ve Rukiye ile ilgili haberi verdi.
"Sonunda güzel bir haber. Çok enteresan." Başak yine çok iyimser(!) bir şekilde konuşmuştu. Biraz daha konuştuktan sonra içeri girdiler. Uzun bir süre dinlenmeye ihtiyaçları vardı...

Teen WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin