Giriş Bölümü

247 6 1
                                    

Müziği açıp okumanızı tavsiye ederim. Medyada ekli
Müzik; Gülizar, hüzün dibi

İyi okumalar Canlarım...:)
____________________________________

Zayıf bedenine kadınsı görünüm genç kızın özgüvenini zirveye taşıyordu. Harçlığını çıkarmak için çalıştığı yer fıstığı tarlasında arkadaşlarıyla neşeyle şakalaşırken Çukurova'nın acımasız dedikoducu kadınlarının diline düşeceğinden habersizdi Ay Su. Yakıcı güneş süt beyazı tenini kavururken uzun kollu gri gömleğini ellerinin üzerine iyice çekip kollarını koruyordu. Başındaki şapkanın altına taktığı tülbendi boynuna sıkı sıkı dolarken istediği tek şey güneşin sıcağında kavrulup süt beyazı teninin siyaha dönmemesiydi. Bronzlaşmaktan nefret ediyor, teninin beyazlığına ihanet eden simsiyah saçlarını uzatmaya âşıktı. Çimen yeşili gözlerinin içi her daim mutlulukla gülümserdi. Okumayı çok istiyor, kız çocuğu okutulmaz algısına yenik düşen ailesinin gerici zihniyetinin kurbanı olmasına rağmen ışığını hiç söndürmemişti. Ay Su için mutlaka gülümseyecek bir neden vardı; ailesinin yanında olup yemek hazırlamak, tavukları yemlemek, narenciye bahçesinde çalışıp ailesine katkıda bulunmak...

Ölmemişti ya, her şeyin bir çözümü olacağına inanıyordu. İnançlarına ihanet edecek kaderin çizgisinden habersiz çıplak ayakla sıcak toprağın üzerinde yer fıstıklarının saplarından tutup ters çevirip arka arkaya dizerken ihtiyar kadınların dedikodularından soyutlanan zihni ruhunu yeni bir hayalin ortasına bırakıyordu. Özenle korumaya çalıştığı süt beyazı ellerinden tutacak yakışıklı anlayışlı bir genci hayal edip kendine eş olarak seçerken ayakları yeryüzünden ayrılıp gökyüzüne koşuyordu. Umutları elinden alınmış her genç kız gibi mutluluğu bir erkeğin kolları altında aramasına rağmen bu durumdan şikâyet etmiyordu. İnançları her kadının evlenmesi gerektiği noktasında bütünleşirken annesi tarafından ısrarla kulağına kazınan kelimeler zihnini ele geçirip umutsuzlukları umuda çeviriyor, Ay Su tam tevekkül kabul ediyordu. Tüm yanlışlar olması gerekiyormuş teslimiyetiyle kabul edilip çimen yeşili gözlerine hüznü kondurmuyordu.

Hayal dünyasındaki zihnini güçlü bir korna sesi silkeleyip kendine getirirken iki büklüm çalışmaktan belleri tutulan her ihtiyar kadın gibi narin parmaklarını bel çukuruna koyup doğruldu. Lüks siyah araba güneşin kavurucu sıcağı altında Zümrüdü Anka misali heybetli duruyor, arabanın kapısı açılıp genç bir delikanlı yolun kenarına çıkarken tüm genç kızlar aralarında kıkırdaşıyor, genç erkekler aşağılayıcı bakışlarını genç delikanlıya çeviriyorlardı.

"Pardon, Kadir'li tarafına nasıl gidebiliriz?"

Yol soran birine sessizce savrulan küfürler kulağına ulaştığında yardım etmek isteyen tarafına engel olmadı. Olduğu yerden elini sağ tarafına doğru sallayıp yol ayrımını işaret ederken yoldan ardı arkası kesilmeyen arabalar söylediklerini ulaştırmıyor olacak ki genç delikanlı elini kalkan gibi alın hizasına kaldırıp güneş ışınlarının yüzüne düşmesini engelleyip ne söylediğini anlamaya çalışarak bir kaç adım yaklaşarak "Bu taraftan mı gideceğiz" dedi.

Söylediklerinin anlaşılmadığını anladığında genç adamla eş zamanlı olarak yola yaklaştığında genç delikanlı olarak gördüğü adamın aslında orta yaşlı biri olduğunu anlaması saniyesini almamıştı. Uzaktan görünen siyah saçlarının arasındaki kır saçların parlaması zenginliğine gölge düşüremeyecek kadar acizdi. Genç kızın kalbi aşağılık duygusuyla dolarken yüzündeki gülümsemeyle duygularını saklamaya çalışıyordu. Gülümsemesine gülümseyerek karşılık veren adamı gördüğünde özgüveni tahtına otururken elini sağ taraftaki yol ayrımına sallayıp "Düz ilerleyin, gördüğünüz yol ayrımından sol tarafa dönün, ana yoldan ayrılmayın tabelaların olduğu yere ulaşacaksınız" dedi. Sesindeki nezakete eş zamanlı yüzündeki gülümsemeyi söndürmemişti.

"Uzun zamandır gelmiyordum hayırlı bir mesele için yolumuz düştü ama bulamadık"

Adamın yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde yüzündeki gülümseme büyüyüp "Evleniyor musunuz?" dedi. Çocuksu ruhu evlenmeye eğitilmiş olmasından kaynaklı evlilik fikri heyecanlanmasını sağladığında şapkasının önünden tutup yukarı kaldırmak istediğinde parmaklarını kontrol edemediğinde tepesine doğru kayan yazmasını düzeltmek için şapkasını çıkarmasıyla elinde kalan yazması bir oldu. Kürek kemiklerinden aşağı salınan uzun siyah saçları lüks arabanın siyahını kıskandırıyordu. Saçlarını hızlı hızlı toplayıp yazmasını tepesine çekerken "Nasip olursa" dediğini duyduğunda gülümseyerek "Olur inşallah" dedi. Ses tonuna kalbindeki iyi niyetleri eklemeyi ihmal etmemişti. Ruhundan geçen iyi niyetler günler sonra yüzüne bir bir çarparken kendini yangının ortasında hissedecekti.

Yer fıstığı tarlasının kenarında yol tarif etmesi Çukurova'da dallanıp budaklanmış hiç tanımadığı adamla ismi yakışmayacak durumlara karışmıştı. İnsanların acımasızlığını çaresizce dinlerken mutluluk yuvası olarak gördüğü aile ortamındaki taşlar çatırdamaya başlamıştı. Bir akşam evlerine gelen misafirlerin "Allah'ın emri Peygamber'in kavli ile kızınız Aysun'u oğlumuz Mehmet'e istiyoruz" dediklerini duyduğunda babasının tek çırpıda hayır diyeceğini düşünüyordu. Oturma odasının kısa sessizliğinde çevrilen tespihin boncuklarının şık sesi yankılanıyor, sallanan tespihin toparlanıp kaldırıldığını duyduğunda kulağını kapıya iyice dayayıp babasının ne söyleneceğini dinliyordu.

"Verdim gitti, öp bakalım babayın elini"

Âşık olduğu tek adamın, babasının dudaklarından dökülen kelimeler kalbine ok gibi saplanırken kapının kirişinde dona kalmıştı. Ay Su'nun hayatı; hep oturma odasının kapısının kirişinde kalırken günler boyunca evlenmeyeceğini haykırdı. Her itirazı şiddetli bir öfkeye, her öfke ağabeyi tarafından namuslarına laf getirdi gerekçesiyle fiziksel şiddette dönüşürken tüm gücüyle savaşıyordu. Tâ ki babasının karşısına geçip "Ben evlenmek istemiyorum" diyene kadar. Babasının karşısına geçip ilk kez sözüne karşı gelmiş cezası olarak yanağına şiddetli bir tokatla kendini yerde bulmuştu. Yanağındaki tokattın acısı geçmesine rağmen "Namussuz" diyen babasının kükreyişi kulaklarından hiç gitmeyecekti.

Masum ruhu evlilik hayalleri kurarken kendinden 15 yaş büyük biriyle evleneceğini hiç düşünmemişti. Çukurova'nın küçük kasabasında sözü edilen Mehmet Cevahir hakkında "Taşı sıksa suyunu çıkarır, Aysun ondan iyisini mi bulacak" diye bahsediliyor, umutsuzca söylenenleri kabul ediyordu. Günler Ay Su'ya "Alışırım elbette, herkes evleniyor ha şimdi ha sonra ne fark eder" demeyi öğretmişti. Gün gelecek öğrenmeye çalıştığı her kelime benliğine isyan ederken kabullenmek isteyen bedeni işkencelerle yanacak olsa da ruhunu özgür bırakmayı tercih edecekti.

Ailesi tarafından kadın olduğu için mutlaka evlenmesi gerektiği fikri empoze edilip evliliğe karşı gelince namus bekçisi dedikoducu insanların kurbanı olmuştu hayalleri. Ailesi tarafından fiziksel şiddet zoruyla kabul ettirilen evlilik, Mehmet Cevahir tarafından artarak devam etmiş, yıllar Ay Su'yu boğar hale gelmişti.

Çektiği acıların kefareti olarak kader çarkını çevirmiş olacak ki; karşısına onu çıkaracaktı. İnsanların ağzındaki Aysun onun dudaklarında Ay Su olarak yer edinirken kalbindeki kırgın parçaya teşekkür ediyordu. Kader acılarının kefareti olarak onu kendisine hediye edeceğini bilseydi yine yanmayı seçer; direnerek değil koşarak yangınına atlardı.

("Bu hayattan ne istiyorsun Ay Su" Çimen yeşili gözlerinden ayrılmayan bakışlara kalbini verirken dudaklarından çıkacak her kelimenin gerçekleşeceğinden emin "Bedenim üzerinde söz sahibi olmak istiyorum" dedi. )

*******************************
Oylarınız ve yorumlarınızla destek olmayı unutmayın lütfen

Diğer sosyal medya hesaplarımdanda takip edebilirsiniz
Tumblr; donmemeyeminlikadin

Aşkın Ve Şehvetin Çekiciliği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin