Bölüm 3; Limon ağacı

214 8 0
                                    

Müziği açıp okumanızı tavsiye ederim. Medyada ekli.

Müzik; yüzyüzeyken konuşuruz, kazılı kuyum

Bölüm içi yorumlarınız ve oylarınızla destek olmayı unutmayın lütfen. Sizin fikirleriniz benim için çok değerli. Sizi anlıyorum nasıl böyle kötü karakterli bir insan olur diye düşünüyorsunuz. Sizinle aynı fikirdeyim. Bu hikayemde kadına şiddete ve insanların sözlerinin yaşamlar üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istiyorum. Umarım bunu beraber başarabiliriz ve kalbimiz aşkla dolar.

iyi okumalar Canlarım..:)

----------------------------------------------------

BÖLÜM 3:LİMON AĞACI

* Hiçbir insan bileklerine bıçağı götürmez; bileklerine yaşayamadığı hayallerini götürür.*

İçime kapanmak için mükemmel bir ortama ulaştığımda vakit kaybetmeden kendime sarılmıştım. Mutfak sandalyesinde otururken gözlerim etrafı tarasa da kollarım ruhuma sıkıca sarılmıştı.

Saatlerce mutfakta çalışanları izlerken hızlanan mutfak çalışanlarıyla bir şeyler olduğu belli oluyordu. Ayşe yaptığı kahveyle koşar adım mutfaktan çıktığında Emine'nin konuşmalarından Azize Hanım'ın geldiğini anlamıştım. Ayşe koşar adım mutfağa girdiğinde "Aysun, Azize Hanım seni istiyor." dedi.

Duyduğum isimle birlikte kalbim göğüs kafesimi patlatacakmış gibi hızlanırken telaşla sandalyeden kalkıp "Tamam" dedim.

"Salonda"

Ayşe'nin sözlerinin ardından Mehmet'le girdiğim salona şimdi tek başıma yürürken ürperiyordum. Fark etmeden sahip olduğum her şeyi kaybetmiş geriye sadece Aysun kalmıştı. Ay Su neredeydi? O an bunu ben bile bilmiyordum. Salona ulaştığımda pudra rengin üzerinde kahverengi güllerle bezenmiş koltukların olduğu alanda oturmuş kahvesini yudumlayan kadını gördüm. Hayranlıkla baktığım kristal vazo kadının gözünde değersiz bir şeymiş gibi havalı duruyordu. Kır saçlarını sarıya boyatmış, yüzüne çok fazla operasyon yaptırmış olmalıydı ki yüzündeki düzgün görüntüye inat kırmızı elbisesiyle kapatmaya çalıştığı kırışıklıklar göğüs aralarına doğru kendini ele vermişti. Siyah topuklu ayakkabısının topuğunu yere koyup sol ayakucunu havaya kaldırmıştı. Yanına yaklaştığımda en kibar ses tonumla konuşmaya çalışarak "Beni çağırmışsınız Azize Hanım" dedim.

İnce kırmızı boyalı dudaklarını yukarı doğru kıvırıp tiksinircesine bakışlarını üzerimde dolaştırdığında elinin tersini sallayıp "Git, git ötede dur" dedi.

Duyduğum kelimelerle beynimden vurulmuşa dönerken afallamış gibi bir kaç adım geriye gittim. Bakışlarımı Azize Hanım'dan ayırıp perdesi açılıp bahçenin güzelliklerini ortaya çıkaran pencereye çevirdim. Uçsuz bucaksızmış gibi görünen çam ağaçları gözlerimin önünü yemyeşil dokurken bakışlarımı eğdiğimde rengârenk çiçekler yeni bir hayat vaat ediyordu; yaşanmışlığı, geçmişi, geleceği, umudu... Azize Hanım'ın sözleriyle bakışlarımı eğdiğimde içimdeki öfkenin gözlerimden okunmasından korkarak bakışlarımı yerdeki halının üzerine sabitledim.

"Ömer'e masaj yapacaksın" başımı evet anlamında salladığımda konuşmasına devam etti.

"Ömer'in bir istediğini iki etme. Her konuda titiz olmanı, en ufak sorunu bana bildirmeni istiyorum"

"Tamam" dedim. Ses tonundan bile tiksinircesine konuştuğu belli oluyordu fakat umursamamaya çalışıyordum. Gerçekten kötü kokuyor olabilir miydim? Belki de yaşadığım köy ortamının kokusu kıyafetlerime sinmişti ve ait olmadığı zengin duvarlar ardında kolayca seçiliyordu ve insanların midesini bulandırıyordu. Gözümün yanındaki morluğun gözaltlarıma bıraktığı sarımtırak lekenin görüntüsünden iğreniyor olabilirler miydi? Kafamın içinde önüne geçemediğim bir kaos koparken Azize Hanım'ın sözleriyle kesintiye uğradı.

Aşkın Ve Şehvetin Çekiciliği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin