İyi okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Ufacık ve biraz gereksiz bir açıklama sonda ama olsun okursanız güzel olur. :))
Alya ve diğerleri zar zor da olsa Berillerin kanlar içinde kalmış yaralı bedenlerini Alya' nın evine taşımayı başardılar. Alya içinde tutmaya çalışmadığı öfkesinin altında gizlediği merak duygusunu silmek istiyor, bir şekilde takım arkadaşlarının bu durumda olmasının sebebinin kendisi olmadığını düşünmek istiyordu. Genç kız cebinden çıkardığı anahtarla boş evin kapısını açtı ve diğerlerinin geçmesi için yol verdi. Diğerleri her bir arkadaşını iki kişi taşır şekilde yavaşça içeriye geçerken Alya da kapıyı kilitleyip arkalarından odasına doğru yol aldı. Durum gerçekten kötü olmasa onları buraya getirmezdi ama şu anda seçenekleri kısıtlı görünüyordu. Yukarı kata çıkan merdivenleri hızlıca tırmandı ve kızlar misafir odalarına sokan arkadaşlarına seslendi. Erva yanına varınca sadece onun duyabileceği bir ses tonunda konuşmaya başladı.
"Sadece Beril' i benim odama götürün, ben ilk yardım malzemelerini getiririm. Diğerleri için gerekli olanlar misafir odasındaki ecza dolabında var." Genç kız cümlesini tamamlar tamamlamaz koridordaki banyoya ilerlemek için arkasını dönmüştü ki Erva' nın elini omzunda hissetti. Geri dönüp ona sorar gözlerle baktığında kız sıkıntılı bir nefes aldı.
"Bu seferlik, çok zorlama olur mu? Cidden kötü görünüyorlar." Erva' nın neredeyse yalvarır tonda çıkan sesiyle bir anlık bir duraklama yaşadı. O böyle değildi. Erva grupta iyi dövüşüp çoğunlukla arkalarını kollayan kişi - tabi ki Alya' dan sonra - olmanın yanı sıra hep espriler yapan, çok kötü şakalar yapsa da ortamı yumuşatan ve en önemlisi Alya' yı tam anlamıyla tanıyan tek kişiydi. Bu kadar ciddi bir şekilde bir şey rica ediyorsa durumun ciddi olduğuna inanmamak elde değildi. Bir cevap olarak alacağını umduğu şekilde başını salladıktan sonra banyoya girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Onun kendisini dinleyeceğini umut eden Erva ise kızlara bir işaret vererek sadece Beril' i, Alya' nın odasına bırakmalarını söyledi.
Alya odaya gidiğinde Beril' i yatağında savunmasız ve incinmiş bir şekilde yatarken buldu. Kapalı göz kapaklarından birinin aldığı hafif mor rengine bakarak suçluluk duygusunun içini kemirmeye başlamasını hissetti. Bir nevi onun suçuydu bu. Stratejik olarak avantaj kazanmaya kafasını bu kadar takmamış olsaydı ve en azından bir kişiyi daha oyunun içinde tutsaydı belki de kimse bu kadar ağır yaralanmayacaktı. Alya içindeki suçluluk duygusunun boğazında oluşturduğu yumruyu görmezden gelmeye çalışarak yatağına kenarına oturdu ve ilk yardım malzemelerinin olduğu kırmızı bezden çantayı da yanına bıraktı. Gerekli malzemelerle önce takım arkadaşının tenine bulaşan kanları temizledi sonra da yaraları kapatıp pansuman yaptı yavaşça. İşi bitince sargı bezlerinin de neredeyse bitmek üzere olduğunu fark edip sonra eczaneden yeni bir kutu almayı aklına not etti. Beril' in uyanmasını beklerken kendini odasının küçük balkonuna attı ve cebinden tamamı dolu bir sigara paketi çıkardı. Balkon gerçekte küçüktü. Odasının duvarından uzaklığı en fazla bir metreye ulaşırken kendi genişliği de bir buçuk metre ya var ya yoktu. Alya bu balkonu niye bu kadar çok sevdiğini biliyordu: Küçücüktü çünkü, tıpkı kendi umutları gibi.
Beril gözlerini hafifçe araladı ve en son yüzüne gelen darbeden sonra kararan dünyasının nerede yeniden aydınlandığını çözmeye çalıştı. Sonra aklına çok daha önemli olduğunu düşündüğü bir soru geldi. Alya' ya ne söyleyecekti? Elbette daha önce de her seferinde kazanamazlardı, sadece bu grupla değil ufak kavgalarda bile kaybettikleri oluyordu ama bu seferki farklıydı. Bu seferki önemliydi. Ve onlar kaybetmişti.
Alya elinde tutuğu yakılmamış sigarayı tüm dikkatiyle izliyordu. İçmeyi düşünmüyordu muhtemelen. Akciğer hastalığı ne dövüş konusunda ne de dans konusunda ona yardımcı olmayacaktı ve o kendini zehirlemeyeceğini bir kez daha hatırlayarak çakmağı sigaradan uzak tuttu. Odadan gelen acı dolu seslerle arkasına döndüğünde Beril' in uyanmış ve ayağa kalkmaya çalışıyor olduğunu gördü. Zaten hiç yakmadığı sigarayı yere attı ve üzerine basarak içeri girdi. Yataktan kalkmaya çalışırken kendi canını yakan arkadaşını durdu ve sırtını yatağın başlığına vererek oturmasını sağladı. Beril, Alya' nın gözlerine baktı belki merak veya en kötü ihtimalle öfke kırıntıları barındıran bir şeyler görebilmek için ama gördüğünü sandığı şeye inanmadı. İnanmak istemedi. Alya' nın gözlerinde bir abla şefkati barındıran duygular görmediğini düşünmek istedi çünkü bunu hem istemiyordu hem de birazdan kendisine bağırıp çağırmaya başladığında gereğinden fazla hayal kırıklığına uğramak istemiyordu. Asla fazla umut etme! Bunu Alya' dan öğrenmişti. Ama genç kızın ağzından çıkar her bir sözcükle tüm düşünceleri beynini fark etti ve saf şaşkınlığın kendini eline geçirmesine izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kadar Yalnız (Düzenlemeye Alındı)
AcciónAşk ile nefret arasındaki ince çizgide yürüyen bedenleri, sağa yalpaladığını sanarken sola düşerse ne olur? Duygularından emin olduklarını hissettikleri anda her şey için çok geç olursa, yaşama devam etmek, hiçbir şey olmamış gibi davranmak mümkün m...