Sabah beni uyandırmaya gelen Uzay ile kafamı yastığın altına sakladım. Her ne kadar bu kalkmama girişimim işe yaramasa da bana uyumam için ekstra bir kaç saniye kazandırmıştı. Ancak yine de Uzay yastığımı almış ve kenara atmıştı.
Mecburen kalkmak zorunda olan ben ise kenarda duran pufuma gidene kadar yürümüş sonra kendimi pufa atmıştım. Bu sefer ise elimden alabileceği bir yastık olmayan Uzay ise beni kaldırmış ve omzuna atmıştı. Bu hareketi ile dünyamı alt üst eden Uzay'a bağırıyordum.
"Yaa Uzay! İndir beni. Ben uyumak istiyorum. Kime diyorum ben yaa? Off Uzay off."
Ben ne kadar bağırsamda yine de beni aşağı kata kadar sürüklemişti. Tüm yol boyunca ciddi ciddi poposuyla bakışmama izin vermişti.
Beni mutfağa götürmüş "hadi bize kahvaltı hazırla"diyip beni yere indirmişti. Buz dolabının kapağına elimi attım. Kapaktan iki yumurta içinden ise yağ, domates, salatalık, mandalina, ananas ve mango çıkarttım. Domatesleri yıkayıp çırptığım yumurta ile karıştırdım. Yağ koyup kızdırdığım tavaya ise döktüm ve onlar pişerken ise üzerine peynir erittim. Yanında yememiz için de meyve tabağı hazırlıyordum. Ben mandalinayı soydukça Uzay tabağa koyduğum parçaları yiyordu.
Hadi kalk Uzay sen de bize kahve yap.
"Niye ya?"
Niyesi mi var? Ben burada kahvaltı hazırlayayım sen de hazırladıklarımı ye. Oluyor mu hiç?
"Oluyor güzelim niye olmasın?"
Tartışmayı bırakıp kahve makinesinin başına gittim. Üstünde ki dolaptaydı kupalar ve benim boyum yetişmiyordu. Küçükken de ne zaman üst dolaplara boyum yetişmese yaptığım gibi tezgahın üstüne tırmandım ve 2 fincan aldım. Elimde fincanlarla inmeye çalıştığımda ortaya çok komik görüntüler çıkabilirdi tabi ama gülecek halim yoktu. Ellerim fincanlar ile doluyken inmeyi başaramayınca diğer bardağı tekrar dolaba koydum. Öyle indim. Makinenin başında durup fincanı yerleştirdim ve gerekli düğmelere bastım.
Önümde ki pencereden dışarıyı izlemeye başladım.
"Ada ne oldu birdenbire? "
İsmini söylemek istemediğim kişiyi yine hatırlamıştım.
"Tuna"
"Özür dilerim Ada." Gelip bana sarıldı ve "hadi git içeri sen ben de bunları getireyim de kahvaltı yapalım."
Çalan telefonumu aldım ve ekranda yazan Deren ismini görünce telefonumu açtım.
"Alo kuzu nasılsın?"
"İyi olmaya çalışıyorum bebekim srn nasılsın?"
"Seni aşırı özledim"
"Of Deren ben de seni çok özledim."
"Tuna, beni aradı senin nereye gittiğini, Uzay'ın kim olduğunu ve neyin olduğunu sordu."
"Sen ne dedin?"
"Bilmiyorum dedim."
"İyi demişsin."
"Ada, Tuna'nın sesi kötü geliyordu ayrıca sen gittiğinden beri bir kere bile Tuna'yı dışarıda ne Helin'le ne de bir başkasıyla gördüm. Bora ile bile dışarı çıkmıyor."
"Acaba geri mi gelsen Ada?"
"Olmaz Deren biliyorsun"
"Biliyorum Ada."
"Yanıma sen gelsene Deren."
"Evettt ay çok güzel olur."
"O zaman ben kimseye söylemeden gelmenin bir yolunu bulup gelicem. Sana haber veririm ne zaman geleceğimi."
"Tamamdır kuzum"
"Görüşürüz Ada"
"Görüşürüz Deren"
Telefonu kapattığımızda karşımda ki koltuğa geçmiş olan Uzay'ı gördüm.
"Ee ne oldu da yüzünde güller açıyor?"
Telefonda Deren'in anlattıklarını Uzay'a anlattım.
"Bence Ada bu çocuk seni bir arkadaştan fazla umursuyor."
"Bilmiyorum Uzay. Eğer öyle olsaydı neden hala Helin ile sevgili olmaya devam ediyor ki?"
Dudaklarını birleştirdi. Nefes aldı.
"Belki zorundadır"
"Bu ne demek? Bir insan niye biriyle sevgili olmak zorunda olsun ki?"
"Herkes senin kadar kendi hayatında söz sahibi olamayabilir."
Anlamaz gözler ile Uzay'a baktığımda nefesini verdi.
"Boş ver Ada."
Bu aralar o kadar yoğunum ki anlatamam. Bana "yeni bölüm nerede?" demeden sabırla yeni bölümü bekleyen herkese çok teşekkür ederim. Sizler için normalde buraya zaman ayırmamam gereken bir zamanda bölüm yazıp attım. İyi okumalar♡ lütfen oy verin ve yorum yapın ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Yakın Arkadaşına Asla Aşık Olma! |Texting
Fiksi RemajaAnonim: Seni seviyorum yazıklar olsun ki seviyorum ama sen gözünün önündekini görmüyorsun ki hiçbir zaman. Tuna: Pardon siz kimsiniz? Anonim: Gözünün önünde durup senin onu fark etmen için elinden geleni yapan birisi. Tuna: Gözümün önünde bana aşı...