Her hikayenin iki tarafı vardır derler ya hani, o iki taraftan hangisi gerçek hangisi bir yanılsamanın parçaları sonuçta? Bunun anlamı her hikaye bir gerçek ve bir yalanı içeriyorsa belki de o yalan da sadece bir yalana inanmış olanın aptallığıdır arta kalan. Yine de bilmek ve bilmemek arası o gel gitler de kalbin söylediği şey gerçek olan aslında. Belki de bu yüzden Ali Ömer yavaşça yanına yaklaşıp küçük elleriyle koluna tutan eller sayesinde gözlerini daldığı boşluktan ve devasa düşüncelerden kurtarıp kızına, Denizine, döndü. Geçen iki yıl boyunca onu hayata bağlayan ve nefes alabilmesini sağlayan çocukları olmuştu. Bir zamanlar esiri olduğu gereksiz gururun ve kıskançlığın etkisiyle bir yalana inanıp kızını hayatından çıkarmıştı. Aslında çıkardığını sanmıştı, fakat ne içindeki nefret ne de yaşadıkları şey karısını ve kızını silmesine yardım etmemişti. Eski sinirli, öfkeli ve asabi hallerine dönmeye çok çalışmıştı o zamanlat. Babasını bitirmek adına Arzuyla bile evlenmişti. Onun tuhaf ve sevimsiz hallerine bile alışmaya çalışmıştı, hatta aklından onu sevmeye çalışmayı denemek bile geçmişti. Olmamıştı. Olamazdı da, çünkü arabada kendi kendine konuşup evin önüne geldiğinde ve bir hiddet o arabadan inip kapıyı çarparak eve yürüyüp evin kapısını açtığında hepsinin yalan olduğunu biliyordu. Ne kadar zorlarsa zorlasın beynine söz geçiremiyordu, kalbi hep galipti bu savaşta. O da bu yüzden numara yapmaya başlamıştı. Öfkeliydi, kızgındı. Gururu incinmişti. Aldatılmıştı. Ve aldanmıştı. Ama bunlar dışarıdan görünen yüzüydü. İçeride kopan fırtınalar, özlemleri ve pişmanlığı kimse göremezdi. Pişmandı. Bir kere bile dinlemeden evden kovmuştu karısını. Ve o giderken telefonu da dahil hiçbir şey almamıştı. Bir tek kızı Onu götürmüştü. Oysa, o ne yapmıştı? Karısından boşandığı yetmezmiş gibi kızını da terk edip nüfusundan çıkarmıştı. Bir kere bile sormamıştı. Bir kere bile dinlememişti. Gözlerine gerçekten bakmamıştı bile, çünkü biliyordu oradaydı gerçek. Bir kere baksa zaten inanacaktı. Seram masum diyecekti, ama böylesi daha kolay gelmişti. Vaz geçmişti. Vaz geçtiğini sanmıştı. Bir kere hayatından çıkarsa onları unutur, biter gider sanmıştı. Zor olan buydu işte. Unutmamıştı. Unutamazdı da. Daha karısına o kötü ve hak etmediği sözleri sıralarken bile pişman olmuştu. Onun Denizi kucağına alıp sadece üzerini değiştirip bu evden yaşlı gözlerle gidişini perdelerin ardından izlemişti. Gözlerini görmemişti ama biliyordu ağladığını. Ona o ağacın altında bağırırken gözlerindeki hayal kırıklığını görmüştü. Ona inanmasını, suçsuz olduğuna inanmasını beklemişti. Ama o ne yapmıştı? Gururunu seçmişti. Dakikasında pişman olduğu ama belli edemediği kahrolası gururunu.
Bu sefer aklının bir köşesinde ara sıra ortaya çıkan o sesi dinlememişti bu yüzden. Bu sefer olmazdı. Biliyordu ki Sera kendi isteğiyle gitmiş olsa bile bir zamanlar bu evden kızları dışında hiçbir şeyini almadan giden karısı kendisinden vaz geçmiş hatta kendisini sevmiyor olsa bile çocuklarını bırakıp gitmezdi. Onları da yanında götürürdü. Bu kez kalbine inanıyordu ve ilginçtir ara sıra ortaya çıkan ve büyük bir hiddetle bastırdığı o sesi saymazsa kalbi ve aklı aymı fikirdeydi. Bu yüzden kızının küçük bedeniyle uğraş verip kucağına tırmanmasını gülümseyen ama hüzünlü gözlerle izledi. Onu kucaklayıp sarmaladığında tombul yanaklarını şişirip kollarını bağlamasına ama kendisine kızarken bile kıyamayıp "Babacım" demesine takıldı. Kızı onu hep çok sevmişti, bunu biliyordu. O duygularını hep içinde yaşamaya alışmış bir çocuktu. Ama çocuktu işte. Sakladıkları bir şekilde ortaya çıkıyordu. Yine de Ali Ömer biliyordu ki bir zamanlar kendi yokluğunun acısını ve özlemini çeken kızının minik kalbinde şimdi annesinin yokluğu vardı. Ve o elinden hiçbir şey gelmemesinin çaresizliği içinde kıvranıyor ve her seferinde kızına yalan söylemek zorunda kalıyordu.Aslında yalan değildi elbette, yine de belirsizlik elini kolunu bağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???
RomanceNe söyleyeyim şimdi? Alışkanlıklar sıradan gelmiyor bir zaman sonra. İçin kan ağlarken gülümsemek belki de en zor olanı. Oysa yazdım hafifletmek için eni konu ortaya koyduğum kadarını kederimin. Göze gelmedi kimsesizliğim ve ben tek başıma kaldım bu...