Zarif fakat gösterişsiz bir elbise giymiştim. Diz boyumda ve krem rengiydi. Üzerinde hiçbir detay yoktu. Tüm bedenimi sarmıştı. Tüm vücut hatlarımı belli etmesi biraz rahatsız ediciydi fakat İno kesinlikle bunu giymem gerektiğini söylemişti. Ayaklarımda ise hafif bir kalın topuklu vardı. Askılı bir çantayla beraber kombinlemiştim. İno domuzu bu kıyafetle kesinlikle onun beni beğeneceğini söylemişti.Yavaş adımlarla sokakta turluyordum. Sabah 9 gibi gelmiştim. Şu an ise saat 10'du ve ben daha şimdiden çok sıkılmıştım. Aynı sokakları gezip duruyordum.
Erken gelme sebebim belki kahvaltı için dışarı alışverişe çıkar diye düşünmüştüm. Saat daha erkendi. Koca bir gün burada dolaşacaktım. İçimden dualar ediyordum. Umuyordum ki onu en kısa sürede bulurdum.
......
Ayaklarım artık bezmişti. Kilo verdiğime adım kadar emindim. Hiç bu kadar fazla yürüdüğümü hatırlamıyordum. Saat akşam 7 civarıydı. Ben sabahtan beri buradaydım fakat hiçbir yerde onu görememiştim.
İno onu bulana kadar hergün bunu yapmamı söylemişti. Bu imkansızdı. Hayatsız gibi hergün buraya gelip aynı sokakları bin defa yürüyemezdim.
Böyle bir sonuca ulaşamayacağım kesindi. Başka bir yol düşünmeliydim. Onun oturduğunu binanın tam karşısında bulanan bir yere yaslandım.
Onu daha tanımıyordum bile. Nerede ne yapmayı sever bir fikrim yoktu. Bir çıkmazdaydım.
Bir anda aklıma gelen fikirle yasladığım yerden ayrıldım. Onun evini biliyordum. Onu kesin bulabileceğim yer eviydi. Ama bu çok saygızcaydı. Benimle arkadaş olmak istemediğini söylemişti. Ben sinir bozucu bir şekilde gene de ısrar etmiştim. Gene de kabul etmemişti. Daha sonrasında piskopat gibi evini bulmuştum. Şimdi de daha da ileri giderek evine gitmeyi düşünüyordum.
Aman Allahım, ben neye dönüşmüştüm böyle? Gurursuz gibi kendimi kabul ettirmeye zorluyordum. Daha beter olanı onu daha tanımıyordum bile. Belki güvenilmez bir insandı ya da kısıtlatıcı. Bana uygun biri olmayabilirdi. Fakat sanki ben bir büyüye kapılmış gibi sadece onu bulup arkadaş olmaya odaklanmıştım. Acayip mantıksızdı. Daha önceden hiçbir zaman bu kadar mantığımı kaybetmemiştim. Korkunç bir durumun içindeydim.
Tek isteğim onu bulmaktı. Ama bunu zorla yapmak istemiyordum. Gereksiz zorlama ters tepebilirdi. Beni sinir bozucu bulup soğuyabilirdi.
Düşüncelerim arasında boğuluyordum. Ne yapacağımı bilmez haldeydim. İçimden ağlamak geliyordu. Dışarıda ağlayıp gözleri üzerime dikmek istemiyordum. Kendimi sıkıp ağlamamaya zorladım.
Hiç halim kalmamıştı. Eve gitmeye bile üşeniyordum. Kaldırım kenarına doğru ilerleyip oturdum. Kafamı dizlerimin üzerine koydum.
Gözlerimi kapatıp sadece sokaktaki seslere odaklandım. Tek tük geçen insanlar vardı. Onun dışında sessizdi.
Ve ardından tekrardan düşüncelerime yakalandım. Sanırım sakin ve olaysız hayatıma bir macera katmak istemiştim. Kitaplarda ve filmlerde gördüğüm o abartlı aşk hikayelerini yaşamak istemiştim. Okuduğum veya izlediğim herşey sanki insan eliyle koyulmuş gibi bir düzendeydi. Öylesine tesadüfler vardı ki imrenirdim. Aynısını benimde yaşayacağımı düşünmüştüm. Ne kadar az ihtimal olsa bile öyle düşünmüştüm. Aslında tesadüfleri yaşamak yerine ben kendim tesadüfler oluşturmaya çalışmıştım. Hala çocuk aklına sahiptim.
Düşününce eğer gerçek olsaydı güzel bir hikaye olurdu. Gerçi hala bir son yoktu. Yarında buraya gelecektim. Ne kadar işkence gibi olsa da mantığıma yenik düşüp gelecektim.