Dakikalardır kolumdan sürükleniyordum. Hala ve hala söylediklerinin etkisindeydim. Bana şımarık ve bencil biri olduğumu söylemişti. Gerçi haklıydı da. Benim hakkımda böyle düşündüğünü önceden de tahmin ediyordum fakat bu sözleri gerçekten duymaktan tahmin etmekten çok daha acı vericiydi.
Ben önüme bile bakmadan yürürken ayağıma takılan şey ile dengemi kaybettim. Şanslıydım ki bileğimden tutan el benim yere yapışmamı engellemişti.
Ben böyle sendeleyince o yerinde durdu ve arkasını döndü. Benden hiç haz etmediği yüzünün her bir santiminden okunuyordu. Bu beni daha da yaralıyordu.
Bir düşününce buraya onunla barışmak için gelmiştim fakat geldiğimden beri yaptığım tek şey ona ters gitmekti. Durumu berbatlaştırmak başka bir şey yapmamıştım.
"Kendini toparla ve konuşmak istiyorsan beni takip et." Buz gibi ses tonuyla konuşmuştu. Tekrardan yürümeye başladı fakat bu sefer beni yanında sürüklemiyordu.
Hızlıca gözyaşlarımı sildim. Hızlıca onun arkasından yürümeye başladım. Etrafa baktığımda ara sokaklara girdiğimizi farkettim. Gece vaktiydi ve pek aşina olmadığım bir semtteydim ama pekte korku yoktu içimde. Her ne kadar beni sevmediğini bilsemde bana kötü birşey yapacak biri olmadığına emindim.
Bu belki de benim son şansımdı. Eğer bu sefer de onunla kavga edersem başka bir şansım kalmayabilirdi.
Tamam, iki medeni insan gibi düzgünce sorunlarımızı birbirime açıklamalıydık. Tüm yanlış anlaşılmaları düzeltmeliydik. Sadece düzgünce konuşmalıydık. Bağırmadan ve ağlamadan.
Bir çocuk parkına doğru girdiğinde bende arkasından girdim. O yürümeye devam edip salıncaklardan bir tanesine oturdu ve bana baktı. Bende hemen yanındaki salıncağa oturup gözlerimi parka doğru çevirdim.
Yarım yamalak ışıklarla aydınlatılmış parkta kimseler yoktu. Sadece ben ve o vardı. Kararlıydım bu sefer adam gibi kavga etmeden düzgünce kendimi açıklayacaktım.
Ben nasıl ve nereden başlamam gerek diye düşünürken onun sesini duymamla bir anlığına ona baktım.
"Sakura. Artık gerçekten bu sorunlu ilişkiden sıkıldım. Bu aptalca duyguların hiçbiri ile uğraşmak istemiyorum. Bu yüzden ağlamadan ne demek istiyorsan de ve bitsin bu artık." Öncekine göre daha sessiz ve sakin konuşuyordu. Oturduğu salıncakta ufak ufak ileri geri gidiyordu. Kafası ise bana dönüktü. Bunu göremiyordum çünkü benim gözlerim onun üzerinde değildi. Ben salıncağın zincirine kafamı dayamış sadece önüme bakıyordum.
"O gün yaşananları hatırlıyorsun dimi? Akradaşlarımın geldiği günü. O gün hakkında konuşmak istiyorum." Bende olabildiğine sakin ve bitkim bir şekilde konuştum. Derin bir nefes alıp lafıma başlayacakken o geri konuştu.
"Ne demek istiyorsan de."
"Bir beklersen öyle yapıcam zaten." Hemen araya girmesi sinirimi bozmuştu. Küçük bir sinirle konuşup ufaktan refleks olarak gözlerimi devirdim ve ardından devam ettim. "Neyse sen kimseye seni kimseye anlatmam gerektiğini söylemiştin. Ama ben arkadaşlarıma anlattım ve senin bana olan güvenin kayboldu. Öyle değil mi?"
"Evet, öyle."
"Şunu bilmeni istiyorum. Arkadaşlarım seni başından beri biliyorlardı. Seninle ilk konuştuğum gün. Tören günü. O gün Naruto'yla yani o günkü sarı saçla çocukla beraber seni bulduk. O seninle görüşmeye çalışacağımı biliyordu. Ona seninle görüşmediğimi söyleyerek yalan söylemek istemiyordum. Ayrıca İno'da bunu yanlışıkla öğrendi fakat iyi ki öğrendi. Ben bu erkek işlerinde iyi değilim. Daha önce kimseyle böyle bir ilişkim olmadı. Yanımda bana akıl verecek birinin olması benim içim çok iyiydi. Hem seninde benden isteğin şeyler biraz şüphelendiriciydi. O yüzden en iyisi bunları biriyle paylaşmamdı."