Zaman sanki hiç geçmek bilmemişti. Severek okuduğum kitaplar bile beni sıkmaya başlamıştı. Sadece gece vaktinin gelmesini bekliyordum. Fakat sabırsız kalbim beni rahat bırakmıyordu.
İno ve Naruto'yla dün bu yana daha hiç görüşmemiştim. Bu nedenle daha hiç birşey bilmiyorlardı. Zaten onlara söylemekte pek emin değildim. Sasuke kimseye birşey anlatmamam gerektiğini söylemişti. Sanırım şimdilik Sasuke'nin sözünü dinleyecektim.
Bir düşünce artık o yerine Sasuke olarak aklımdaydı. Yavaş yavaş onu aklıma kabullendirebilmiştim. Komik olan tarafı ise o benim adımı bile daha bilmiyordu. Şu ana kadar hiç beni tanımaya yönelik bir soru sormamıştı. Bu biraz üzücüydü.
Saat yaklaşık gece 12 gibiydi. Annemler çalışan insanlar olduğundan erken yatıp erken kalkan insanlardı. Bu benim baya işime yaramıştı. Onlar çoktan yatmışlardı. Evden ses çıkarmadığım sürece rahatça girip çıkabilirdim.
Evin kapısını yavaşça kapattıktan sonra derin bir nefes çektim içime. Zor kısımı halletmiştim. Kimseyi uyandırmadan sessizce evden çıkmıştım. Artık önümde bir engel yoktu.Tek tük insanların olduğu karanlık ve serin sokaklardan geçiyordum. Yaz aylarında olsak bile geceleri soğuk olabiliyordu bu nedenle pantalon üstüne hırkamı giymiştim. Belime kadar uzanan pembe saçlarım ise salık haldeydi.
Ormanın başlangıcının önündeydim. Şehirin yakınlarında bulunan bu ormanlar halkın tarafından kullanılan bir ormandı. Ayriyetten büyüktü de. Halka rahatlık olsun diye ışıklandırma sistemi vardı fakat pek iyi olduğu söylenemezdi. Ormanın içi kısımları yarım yamalak ışıklarla aydınlatılmıştı. Ayrıca hayvanların çok olduğu bir bölgede değildi fakat hiç yok da denilemezdi. Buraları genelde gündüz vakitleri tercih edilirdi. Tehlikesi az bir yer fakat tamamen güvenli bir yer değildi.
Bu orman içimi korkutmuyor değildi. Kendime gaz vermek amacıyla sürekli onunla buluşacağım anı düşünüyordum. O anı yaşamam için bu ormandan geçmek zorundaydım. İçimdeki korkuyu bir kenara attım ve ormanın derinliklerine daldım.
Fener almayı akıl etmiştim fakat 2 metre ilerisini göstermiyordu. Gerçekten bu yaptığım aptallıktı. Hangi genç kız bu saatte burada olabilirdi? Önüme bir hayvan çıkabilirdi ya da tuhaf adamlar. Belki de ben kendim yolumu kaybedebilirdim. Aptal herif bunu nasıl düşünemiyordu? Gerçi ondan daha aptal olan bendim. O beni bunu yapmaya zorlamamıştı. Kendi isteğimle kabul etmiştim.
Olabildiğince hızlı ormanda yürüyordum. Gelmeden önce haritadan bu bölgeyi iyice incelemiştim. Tahminimce o göle az kalmıştı. İçimdeki korku yürüdükçe azalıyordu. Hatta ormanda yürürken bazı çiftleri bile görmüştüm. Onları görmek içimi rahatlatmıştı. Düşündüğüm kadar ıssız bir orman değildi.
Göle yaklaştıkça o tatlı heyecanı daha fazla hissetmeye başladım. Ellerim terlemeye başlamış, göğüsüm derin derin nefeslerle kalkıp iniyordu. Umuyordum ki rezil bir hareket yapmazdım.
Sonunda gölün suları gözüktüğünde gözlerim mutlulukla parladı. Bir sevinç çığlığı atmak istesem de bu isteğimi görmezden geldim. Gerçekten gürültülü bir insandım.
Gölün önüne geldiğimde şaşkınlıkla bakakaldım. Ne tuhaf göldü bu böyle? Gölün suyunun rengi çamurlu gibiydi. Bulanık bir rengi vardı. Etrafındaki bitkiler solmuş gibi gözüküyordu.
Açıkcası burayı neden daha önce duymadığımı şimdi anlamıştım. Pek estetik görünen bir mekan değildi. Demek ki bu sebeple insanlar bu yere gelmeyi tercih etmiyorlardu.