1. Bölüm: UYANIŞ

856 10 2
                                    


İlk tepkim düzensiz aralıklarla yağan yağmurun sesini duymak oldu. Göz kapaklarım birbirine yapışmış gibiydi ama bilincim açıktı. Sağ kirpik dibime düşen damlayla birlikte gözlerimi zorlayıp açtım. Uykudan geriye, kafamın arka kısmında biriken kuvvetli bir ağrı vardı. Sırtüstü, kafam sol omzuma düşmüş şekilde yatıyordum ve yağmur damlaları düzensiz ve yavaş bir şekilde düşmeye başlamıştı. Hafif esen rüzgâr kıyafetlerimin içinden tenimi ısırmaya başlamıştı. Gözlerim benden bağımsız gözkapaklarımda büyük bir yük varmış gibi kapandı ama boynum acı verecek şekilde tutulmuştu, kaşlarım çatılırken gözlerimi açtım. Ellerim nemli topraktan güç alırken kalkmaya çalıştım. Kafamın arkasındaki acıyı görmezden gelmeye çalışıyordum ama acı o kadar keskin ki odaklanamıyordum. Vücudumu zorlayıp oturur pozisyona geldiğimde toparlanmam için kendime zaman tanıdım. Bu süre içinde de etrafı inceleyip neler olduğunu çözecektim. Koyu kızıl bir toprak üzerinde uyanmıştım ve gri bulutlar biriktirdiği damlalarını salmaya başlamıştı. Bu yüzden toprağın rengi giderek koyulaşıyordu ve ellerimin altında kayıyordu. Üzerimde oldukça kirli ince beyaz bir elbise vardı ve uyuma pozisyonumdan dolayı elbisenin eteği oldukça kısaydı. Üstelik bacaklarımda anlam veremediğim morluklar vardı. Buraya nasıl gelmiştim? Daha kötüsü kim olduğumu hatırlayamıyordum. Biraz kendimi zorladım ama hiçbir şey yoktu. Adımı, yaşımı ve bana dair herhangi bir detayı hatırlamıyordum. Birden göğsüme dolan korku o kadar ağır bastı ki kafamın arkasındaki acının önüne geçti. Korku yavaşça midemi ve oradan da tüm vücudumu sararken az kalsın nefesim kesiliyordu. Hafızamı yokladım ama zihnim rahatsız edici düzeyde boştu. Buraya neden geldiğimi, ne zaman geldiğimi ve neden uyuduğumu da hatırlayamıyordum. Tüm zihnimin içine su doldurulmuş gibi hissediyordum ve bu duygu korkumu ikiye katladı. Bir an önce kim olduğumu hatırlamam gerekiyordu fakat hafızam bana hiç yardımcı olmuyordu. Nefes alışverişim hızlanırken yağmur şiddetini arttırdı. Paniğimi geçici olarak bastırmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Kaçırılmış olabilirdim. Başıma kötü şeyler gelmiş olabilirdi. Göğsümdeki beni boğan hisleri elimin tersiyle itmeye çalıştım. Hastaneye gidebilirdim ancak nerde olduğumu bile bilmiyordum. Gökyüzündeki gri bulutlar saat tahminlerimi çürütüyordu ama güneşin batmak üzere olduğunu düşünüyordum. Kaç saattir uyuyordum acaba? Korku bu sefer midemde kendini hatırlattı. Bir şeyler yapmalıydım. Yardım aramam gerekiyordu. Tüm hislerimi ve başımdaki ağrıyı görmezden gelerek ayağa kalktım ve nemli toprağı ayaklarımın altına aldım. Etrafı inceleyecek zamanım yoktu ancak ister istemez kendimi etrafı incelerken buluyordum. Tüm hislerim çığlık çığlığaydı ve kendimi sakinleştiremiyordum. Kollarımı kendime sararken ayaklarım benden bağımsız adım atmaya başladı. Az önce uyanmıştım, olan hiçbir şeye ve yaptığım hiçbir hareketime anlam veremiyordum. Yağmur artık düzenli ve sık bir şekilde yağmaya başlamıştı ve acı rüzgâr da ona eşlik ediyordu. Yağmurla birlikte hızlanan adımlarımla koşmaya başladım ama nereye koştuğumu bilmiyordum. Kendime sürekli birazdan bir yardım bulacağımı, hastaneye gideceğimi ve hafızamın yerine geleceğini tekrarlıyordum. Dikkatsiz ve düzensiz adımlarım yüzünden, iyice ıslanan kızıl toprak ayağımın altında kaydı ve ellerimi kendime siper edemeden çenemi toprakta buldum. Refleksle başımı son anda kaldırmıştım ancak iyice gerilen sinirlerim, vücudumu yavaşça yiyen korku ve endişe yüzünden kendimi savunmasız hissettim ve gözlerime dolan yaşlara engel olamadım. Bu kadar yeter dedim. Her ne olduysa, başıma ne geldiyse öğrenecektim fakat önce kalkmam ve yardım çağırabileceğim herhangi bir şey bulmam gerekiyordu. Yavaşça doğruldum ve saçlarımı dağıtan rüzgâra karşı direndim. Saçlarımı kulaklarımın arkasına atarken saç dibimde oluşan yağ tabakasını fark ettim. Kaç gündür buradaydım? Kimse beni bulmamış mıydı? Tekrar aynı düşüncelerle boğulmamak için derin bir nefes aldım ve ellerimi yumruk yaptım. Yürümeye devam ettim. Çok uzaktan gelmeyen bir korna sesiyle içimdeki korkulara hafif bir yer açıldı. Kalbim göğüs kafesimi yırtar gibi çarpmaya başlayınca adımlarımı hızlandırıp koştum. İki büyük ağacın arasından arabaların far ışıklarını görünce neredeyse ağlayacaktım. Dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum. Koşar adımlarla yola atladım. Yol ıssız gibiydi ancak şu an bir araba vardı. Hiç tereddüt etmeden gelen ilk arabanın önüne kendimi attım. Araba kornoya asılıp yanımdan geçerken şok olmuş halde arkasından baktım. Neden durmamıştı? Yardıma ihtiyacım vardı. Kendime sakin kalmayı emrettikten sonra gelecek olan diğer arabayı bekledim. Yağmur hız kesmeden devam ediyordu ve sırılsıklam olmuştum. Midem bulanıyordu ve üşüyordum. Üstelik daha büyük bir derdim vardı. Hiçbir şey hatırlamıyordum.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin