4.Bölüm: GÜVEN

244 7 0
                                    


Benzin istasyonundaki kadını görmemin üzerinden iki gün geçmişti. O gece Rosa ile sabaha kadar her şeyin üzerinden geçerek tüm olayları detayına kadar konuştuk. Uyandığım günden bu yana polisten herhangi bir haber gelmemişti. Polis, kayıp ilanı verdiklerini söylemişti ancak ismimi hatırlayamadığım için resimsiz kayıp ilanı veremezlerdi. Üstelik parmak izi sonucum da bana söylenmemişti. Olayın kargaşasından ve hissettiğim korkudan dolayı polise güvenmeyi seçmiştim, hiçbir şey aklıma gelmemişti. Hiçbir olayı sorgulamamıştım. Ancak yolunda gitmeyen ve doğru olmayan şeyler vardı. Elim kolum bağlı bir şekilde oturamazdım. Hiçbir şey hatırlamıyordum ve iki gece önce benzin istasyonunda nereden tanıdığımı bilmediğim bir kadın görmüştüm. Ses tonu, yüz şekli ya da kokusu bana tanıdık gelmişti. Bir şeyler öğrenebilirdim, kadının arkasından koşmuştum, üstelik ona seslenmiştim ama kadın beni duymamıştı. Bu koca bir yalandı. Kadının beni duymaması imkansızdı, beni duyumsamazlıktan gelmişti. Anlamadığım nokta şuydu ki, kadını tanıdığımı sanıyordum ancak kadın Bulgarca konuşuyordu ve ben Bulgarca bilmiyordum. İnsanlarla İngilizce anlaşıyordum ancak ana dilim farklıydı. İç sesim ve kafamın içindeki ses İngilizceden çok farklıydı. Uyanalı üç gün olmuştu ve elimde koca bir hiç vardı. Tanıdık gelen kadın bile ellerimden kayıp gitmişti. Parmak uçlarım buruşmaya başlayınca suyu kapattım ve havluya sarılıp küvetten çıktım. Rosa her zamanki gibi yürüyüşten yeni gelmişti ve pencere kenarına oturmuş sigara içiyordu. Rosa ile aramızdaki bağın güçlendiğini fark ediyordum ve bu durum beni bir nebze de olsa mutlu ediyordu çünkü yapayalnızdım. Brian ile buluştuğumuz gece onu uyandırmıştım ve sabaha kadar konuşup plan yapmıştık. Gri eşofmanlarım iyice bollaşmıştı ve kirlenmişlerdi. Yıkanma zamanları gelmişti ve giyebileceğim tek kıyafetim beyaz elbisemdi. Her ne kadar evin içerisi sıcak olsa da kış ayındaydık ve beyaz elbisenin anılarımdaki yeri pek iç açıcı değildi. Başka şansım olmadığını fark ederek beyaz elbiseyi üzerime geçirdim ve gri eşofmanları odanın kapı kenarına bıraktım, çamaşırhaneye gidecekti. Uzun saçlarımı bileğimdeki tokayla başımın üzerinde topuz yaptım, kendime ait tokam bile yoktu. Rosa'nın verdiği tokayı kullanıyordum. Düşüncelerim, bakışlarımı Rosa'ya çevirmeme sebep olurken göz göze geldik. Rosa kollarını kendine bağlamışken konuştu. ''Hayatını iki kıyafet ile geçiremezsin. Özellikle o beyaz elbiseyle.'' Haklıydı ve farkındaydım. Açıkçası Rosa'dan kıyafet isteyebilirdim ancak çekiniyordum. Bana yardımcı oluyordu ama fazlasını istemeye yüzüm yoktu. Bakışlarımı gözlerinden çektim ve saçlarımı açıp taramaya başladım. Pencerenin önünden kalkıp dolabın yanına gitti, kırmızı bir kazak, siyah pantolon ve siyah bir sutyen çıkartıp yatağıma doğru fırlattı. Hissettiğim mahcubiyet artarken mutluluğun vücuduma yayılmasına engel olamadım. ''Teşekkür ederim.''

''Bu konuşmayı daha önce de yaptık. Teşekkür etmen için onları sana hediye etmem lazım. Sana onları ödünç veriyorum. Ayrıca yeni kıyafetlere ihtiyacın var. Saçlarını taramayı bitirince bir şeyler almaya merkeze inelim.'' Boğazımı temizleme ihtiyacı hissederken dudak içlerimi ısırdım ve iyice küçük hissederek, ''Hiç param yok. 'dedim. Rosa'nın bunu bildiğinin zaten farkındaydım, yardımcı olmaya çalışıyordu ama ona karşı kendimi mahcup hisseden tarafım zaten ağırken, her bir yardımıyla bu taraf daha da ağırlaşıyordu. Rosa üzerini değiştirirken ''Bana sonra ödersin, ayrıca başka iyi bir fikrin varsa söyle. ''dedi. Sürekli pürüz çıkartan bir insan olmak istemiyordum. Çaresiz, yardıma muhtaç ve korkmuş halimi kendime yakıştırmıyordum. Kendimi henüz tanıyamıyordum fakat, bu hislerin benim varlığımda yerleri olmadığına emindim. Bu yüzden konuyu daha fazla uzatmadan elimdeki tarağı yatağa koyup, Rosa'nın yatağa attığı kıyafetleri üzerime geçirirken, ''Hepsini sana geri ödeyeceğim. 'dedim.

Merkez ile ev arası araba ile uzak değildi ama yürümek sandığımdan da uzun sürdü. Rosa ile iyi anlaşıyorduk, bana sürekli yardım ediyordu fakat onun hakkında bildiğim tek şey çok sigara tükettiğiydi. Aramızdaki samimiyetten güç alarak ''Bana hayatından hiç söz etmedin. ''dedim. Bu cümlemi hiç beklemediğini direkt yüzünden okudum çünkü genelde tepkileri yüzüne yansımıyordu. Rahat görünmeye çalıştığını fark ettim çünkü bakışlarını önce yere eğdi, bir müddet adımlarını izledi. ''İlginç bir hikayem yok. '' Israrcı davranmak istemiyordum ama merakım üstün geldi. ''Anlatırsan dinlemek isterim. 'dedim. Bakışlarını gökyüzüne çevirip ellerini ceplerine koydu. ''Madde bağımlısı anne ve iki yıl önce varlığını gösteren baba. Ve son.'' Yanımızdan bir araba son hız geçerken tüm saçlarımı yüzüme savurdu. Kaşlarım çatılırken saçlarımı düzeltip konuştum. ''Baban hayattaysa neden evdesin?'' Bana zoraki bir gülümsemeyle baktığında daha fazlasını irdelememem gerektiğini anladım. Dilime kilit vuracaktım ki Rosa ''Onunla görüşmüyorum. Hayatımın 21 yılı yoktu, 2 yılı daha olmasa bir şey kaybedeceğimi sanmıyorum. O da bunu anlıyor olmalı ki her ay yüklü miktarda para gönderiyor, bu şekilde tüm babalık yıllarını telafi edeceğini sanıyor muhtemelen. 'dedi ve güldü. Gülüşü neşeden çok yoksundu ve kızgınlık barındırıyordu. ''Ayrıca, benim kimseye ihtiyacım yok. Hiçbir kadının bir erkeğe ihtiyacı yoktur. ''dedi. Onu ilk gördüğümde dış görünüşünü tatlı bulmuştum fakat davranışları bütün fikirlerimi yıkmıştı. Oysaki, büyümek ve güçlü olmak zorundaydı. Kalabalıklaşan caddeler ve trafik ışıkları merkeze vardığımızı belli ederken, Rosa koluma girdi ve beni hızlandırdı. Birkaç pantolon, kazak, mont ve ayakkabı tarzı genel şeyler aldıktan sonra bir banka çöktük. Rosa bir sigara yakarken ben etrafı inceliyordum. Bulgaristan güzel bir ülkeye benziyordu. Acaba daha önce burada bulunmuş muydum? Tanıdık bir şeyler görürüm, bir şeyler hatırlarım diye sürekli etrafı inceliyordum ama her şey yabancıydı. Rosa bir tırnağını kemirirken ''Kadını hangi benzin istasyonunda gördüğünü hatırlıyor musun? ''dedi. Brian beni sahil kenarında bir yere götürmüştü ve oranın ismini söylemişti ancak isim Bulgarcaydı ve hatırlamıyordum. Gördüğüm heykeli ve gittiğimiz yerleri tarif ederek oraya yakın bir benzin istasyonu olduğunu söylediğimde birden içimde bir umut ışığı yandı. Benzin istasyonundan kamera kaydı isteyebilirdik. Kadının yüzünün gözüktüğü bir kareyi bulabilirdik. Fikrimi Rosayla paylaştığımda omuz silkti ve tarif ettiğim yere doğru gitmeye başladık. Yol yakın değildi ancak yürümek istiyordum. O kadını bir yerden tanıyorsam, başka insanları da tanıyor olabilirdim. Kadın Bulgardı, bu demek ki başka Bulgar insanları da tanıyor olabilirdim. Hiçbir şansı kaçırmak istemiyordum. Nihayet benzinlik görüş açımıza girdiğinde bu sefer kararlı ve kendimden emindim. Nihayet bir şeyler çözülebilirdi. Otomatik kapı iki yana açıldı ve o geceki adamı aynı yerinde buldum. Bu sefer önünde bir tabak vardı ve gözleri duvardaki televizyona kilitlenmiş şekilde televizyonu izliyordu. Rosa adamla konuşmaya başlayınca adam peçeteyle ağzını sildi ve gözlerini nihayet televizyondan çekti. Gergindim ve sabırsızlanıyordum. Kollarımı bağlayarak dudak içlerimi ısırırken bakışlarımı adama sabitledim. Adam kafasını evet anlamında salladı. Tam sevineceğim sırada Rosa'nın dediği şey aklıma geldi.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin