[28]

1K 115 40
                                    

Bölüm tam istediğim gibi oldu, yazım hatası varsa bana bildirin lütfen.

Mutlimedya: Aklımdaki Andre
Bölüm şarkısı: LP - Other People

"Adımı siz mi koydunuz?'' demek ki bu adam William'ın geçmişine ait son insandı. Sorusuna hızlı bir "Evet." cevabı aldı. Buna şaşırdıysa da merak duygusu her zaman şaşkınlığından önce geliyordu. Puslu geçmişini aydınlığa kavuşturacak sorular ve onlara alması gereken cevaplar vardı. Mesela annesini merak ediyordu, Andre onu görmüş müydü?

"Peki, annem nasıl birisiydi?'' dedi üzüntüyle. ''Yani o öldükten sonra beni aldığınızı biliyorum ama en azından dış görünüşü-'' adam cevap vermedikçe çaresizlik, bir sarmaşığın bakımsız bir duvarı kaplaması gibi William'ın yüreğini kapladığında hala umutla, pür dikkat bir şekilde Andre'nin ağzından çıkacakları bekliyordu.  "Annen çok güçlü bir kadındı. Ash onu bulduğunda henüz ölmemişti. Senin gibi kıvırcık saçları vardı gözleri fıldır fıldır seni onun karnından çıkarabilecek birisini arıyordu. Sonra bizi buldu." hafifçe tebessüm ederek "Son dakikasına kadar dayandı, senin için." diye tamamladı cümlesini.

William gülümserken dolan gözlerinden akan yaşları siliyordu. Adamın tane tane anlattığı, onun doğumundan bile öncesine ait olan bu değerli anıyı hafızasında bir yerlere kitlemesi, anahtarını kaybetmesi lazımdı. Fakat bunu daha sonra yapmalıydı çünkü şu an sadece duyduğu bu güzel bilgilerin gölgesinde dinlenmek istiyordu.

Andre'nin anlattıklarını beyninde daha detaylı bir şekilde canlandırarak hayal etmeyi sonradan yapılacaklar listesine not ederek, açık tutmaktan yorgun düşmüş ağrıyan gözlerini dürtüsel ihtiyacını gidermek için kırptı. Bu sefer diğerinden de fazla süre gözünü kapalı tutmuş olacak ki Andre'nin endişeli ses tonu ''Sen iyi misin?'' diye sordu. ''Uykun var gibi?'' orta yaşlarındaki bu adam olayın aslını bilmiyordu. Birine bağlı olduğunu, o yüzden bu kadar yorgun olduğunu.. sonuç olarak Will'i oradan fütursuzca kaçırırken bir bağı olup olmadığını öğrenmekle uğraşmamıştı.

Elis'in eski sevgililerine kadar inmişti fakat William'ın bir bağı olup olmadığını merak bile etmemişti. ''İ-iyiyim, burada üşüttüm sanırım.'' ağrıyan gözlerini zorlukla açarak gözlerini kaşındıran yaşları sildi. Onu uzaktan birisi görse -ki zaten görüyordu- hasta olduğuna inanırdı. Sürekli dolan gözleri, ağrıyan eklemleri, kapanan göz kapakları. İçini görmelerine gerek bile yoktu. Ciğeri sırtına yapışmış gibi acı çekiyor, aşk acısının fiziksel versiyonunu ilk defa tadıyor gibiydi. ''Beni neden kaçırdınız?'' dedi öksürdükten hemen sonra.

''Madem bebekliğini gördüğünüz adını bile bizzat koyduğunuz birisiydim. Neden bana bunu söylemek için kaçırmayı beklediniz?''

''Başka yol yoktu.'' konuşan adamın tasasız, zerre pişman olmamış suratına bakarken öfkelendiğini hissetti. ''Elbette vardı! malikaneye başka birisiymiş gibi girebilirdiniz, size katılıp katılmayacağımı bana sorabilirdiniz!'' biçimli kahverengi kaşları çatılınca adamın ''Ellerin bağlı bile değil.'' dediğini duydu. "Teknik olarak esir tutuluyor sayılmazsın." ama önceden bağlıydı.

Bağlıydı ve William hareket edemediği saatlerde o kadar çok üşümüştü ki! sadece yirmi dakika kadar duracağını düşündüğü bahçeye, üzerine kalın bir şey almadan çıkmıştı ve bu adam onun sağlığını hiç mi hiç düşünmemişti. Konforsuz araba yolculuğu, burada bekletildiği altı yedi saat de buna dahildi.
Ah tabi ki o iki, üç yumruk da unutulmamalıydı.

''Senin katılıp katılmamaya karar vermeni bekleyecek zamanımız yok, William. Zorla tutulduğun bir yerde kalmak isteyeceğini hiç düşünmedim. Sonuç olarak orada Ash öldürüldü. Aleksi Pavlushka'nın malikanesinde yaşamayı seviyor değilsindir herhalde?'' tabi ki hayır.

Kar Yanığı (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin