Çok az yorum mu yapsanız?
Küçük minnak bir istek
Teşekkürler
:')--------------
Jimin, Jin ve Yoongi'yi tartışır halde bırakıp kamp alanında turlamaya başladığında ne yaptığını bilmiyordu. O, ulu orta dolaşmayı sevmezdi, özellikle yeteneği dolasıyla ha bire önünü kesen aptal liseli arkadaşları yüzünden ne sınıfından ne de kendisini tartaklayan annesi yüzünden evindeki odasından çıkardı.
Bu hapis hayatı gibi bir şeydi fakat kendini hapsettiği yerde daha özgür hissediyordu. Kimse olmadığı için sorun da yoktu.
Bu kadar basitti!
O da diğerleri gibi olmayı isterdi, o zaman annesi ile de bir problemleri olmazdı, ailesi de normal bir aileye dönüşür ve belki o zaman o buzdan kale bir yuvaya dönüşürdü. Gücü bu yüzden bazen onu tutsak eden zincirlerden farksız geliyordu.
O her zaman bundan daha fazlası olduğunu düşünürdü, yeteneğinden daha fazlasıydı!
O lanet kırmızı iplerden daha fazlasıydı!
Jimin'di bir kere, her şeyden önce Jimin'di ve bunu yüklenmek için oldukça küçük bir çocuktu. Sevilmek isteyen, fark edilmek isteyen bir çocuk...
Önüne çıkan taşlardan birine tekme attığında önüne bir kızın atlamasıyla yerinden sıçradı. "Jimin!" diye seslenen kıza baktığında onu tanımadığına emindi.
"Merhaba?" sesi onu tanımadığını belli edercesine çıktığında, genç kız çekingen bir tavırla elini salladı. "Merhaba, birden karşına çıktığım için özür dilerim. cesaretimi toplamaya çalışıyordum ve hemen yapmasaydım sanırım bir daha gelemezdim."
İşte yine aynı şey...
Jimin bu sahneyi çok iyi biliyordu; düzgün kurulamayan göz kontağı, kemirilen dudaklar... Her şey oldukça açıktı.
genç kız sonunda "Sana bir şey sormam gerekiyor." dedi ve biraz duraksadıktan sonra "biri sana gelip benim hakkımda bir şeyler sordu mu?" diye devam ettiğinde Jimin kaşlarını çatmıştı. "Ne gibi, tam anlayamadım."
"Aa... Şey... Bana senin medyumluk tarzı bir şeyler yaptığın söylenmişti. Yanlış bir duyum mu aldım bilemedim..."
Jimin anlayışla başını sallayıp kaşlarını normal bir hale getirdiğinde yürümeye devam etti. Kız da onunla yürümeye başladığında "Adın neydi?" diye sordu ve hemen ardından "Biri gelip seni sordu mu diye hatırlamaya çalışacağım, yanlış anlamazsın diye umuyorum."
"Rose..." (YN: Sakin olun BP değil arkadaşlar, bildiğimiz yabancı uyruklu öğrenci bu sjadjkasj)
"Rose..." biraz düşünüp başını sağa sola salladı. "Hayır, kimse gelip seni sormadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE RED THREAD OF DESTINY
FanfictionBir inanışa göre ruh eşleri birbirlerine kırmızı bir iple bağlanmıştır. Min Yoongi ise bu kırmızı ipi görebilen sayılı kişilerden biridir ve kendi ipi ise kimseyle birleşmemiştir. Yıllarca ruh eşine bağlanmayı bekleyen Yoongi, ruh eşinin bir anda or...