"Yani artık ev arkadaşısınız." diye mırıldanıp masada oturmuş sakince kahvesini yudumlayan Açelya'ya baktım. İlk defa kahvesini içiyordu ve kitabını okuyordu. "Evet bir haftadır, oldukça iyi biri, müzikle ilgileniyor ve çok düzenli. Ayrıca dünyanın en tatlı insanı." Kaşlarımı hafifçe kaldırdım. "En tatlı insanı mı?"
"Onu pek sevmediğinin farkındayım ama kötü biri değil. Neden bu kadar rahatsız oldun bilmiyorum." dediğinde sinirle soludum. "Çünkü hayatımıza aniden giriş yaptı ve nereye baksam onu görür oldum. Seninle ev arkadaşı, Asil'le ev arkadaşı bunlar yetmiyormuş gibi bir de rüy-" duraksadım.
"Bir de ne?"
"Bir de burada işte! Sence de bir anda çevremize yayılması tesadüf mü?" dediğimde başını iki yanında salladı. "Çok fazla düşünüyorsun. Takıntılı bir sapık olacak hali yok ya!"
"Belki de!"
Elini omzuma koydu. "Saçmalama, onu tanısan gerçekten iyi biri olduğunu görürsün." dediğinde fısıldadım. "Onda sezdiğim garip bir şeyler var."
"Sadece paranoyaksın." Sinirle gözlerimi o tarafa çevirdiğimde açık kahverengi gözleriyle karşılaştım. İlk defa sıcak bakan gözlerini izlerken fısıldadım. "Bakma bana."
Sanki dediğimi duymuş gibi gözlerini kaçırdı. "Ne var biliyor musun? Bu akşam bizle vakit geçir. Onu tanımak için bir şans tanı. Çünkü ona bir şekilde alışmak zorundasın."
Derin bir nefes aldım. "Tamam, deneyeceğim. Ama olmazsa sonsuza dek o yokmuş gibi davranacağım." Sevinçle zıpladı. "Bence onu seveceksin."
"Neden bu kadar önemsiyorsun ki?" dediğimde tebessüm etti. "Onunla gelecek görüyor gibiyim." Şaşkınlıkla ona döndüm. "Ne?"
"Bilmiyorum aramızda bir çekim hissediyorum." Bakışlarımı kaldırıp açık kahverengi gözlerle buluşturdum. Gözlerimi ayırmadan sordum. "Karşılıklı bir çekim mi?"
"Bilmiyorum, o da bana karşı boş değil bence." Başımı salladım. "Yine de umutlanıp çok aceleci davranma. Üzülen sen olursun. Yönelimini bile bilmiyoruz sonuçta."
"Bana bir zamanlar bir kıza çok aşık olduğunu söyledi." Kaşlarımı kaldırdım. "Ne olmuş sonra?"
"Kız ölmüş." dediğinde boğazıma bir lokma takılır gibi hissettim. Derin bir nefes aldım ve tekrar orada oturmuş kitabını okuyan kıza baktım. "Bu çok zor bir durum olmalı."
"O kırılgan ve utangaç biri, bu yüzden dışarıdan bakınca soğuk birine benziyor." Kafasını kaldırıp tekrar bana baktığında ona ilk defa bu kadar yumuşak baktığımı fark etmiş gibi kaşları hafifçe çatıldı ve ağzı aralandı. Gözlerimi kaçırdım ve Özge'ye döndüm. "Haklısın insanları sadece dışarıdan gördüğüm gibi yargılamamalıyım."
Düşüncelerimle baş başa kaldığım uzun yorucu bir günden sonra kendimi koltuğa bıraktım. Özge montunu astıktan sonra yanıma oturup bacaklarını kendine çekti. "Asil'e burada olduğunu haber verdin mi?"
"Henüz vermedim, boş anım olmadı." Bu sırada kapıdan Açelya girdi ve hafif bir sesle selam verdi. Ardından montunu asıp karşımdaki koltuğa oturdu. "Aç mısınız?" Özge onaylayıp mutfağa ilerlediğinde sorarcasına bana döndü, başımı salladım. "Ama tek istediğim sıcak bir kahve içmek."
"Önce yemek yemelisin." dedi ve kalkıp mutfağa gidecekken bana döndü ve elini uzattı. Soru sorarcasına baktığımda alayla güldü. "Gel."
Ayağa kalkıp uzattığı elinin yanından geçtim ve konuştum. "Son zamanlarda senden beklenmedik samimi hareketlerde bulunuyorsun." Sadece güldüğünde, arkamda nefesini hissetme yüküyle mutfağa ilerledim. Özge dolabı açmış ne yapacağına bakarken Açelya yanına eğilip ona katıldı. Bir sandalye çekip oturduğumda ikisinin bir çift gibi görünüyor oluşuna baktım. Bu sırada ne yemek yapacaklarına karar veriyorlardı. "Sanki bir haftadan uzun süredir ev arkadaşıymış gibisiniz." Özge güldü. "Birbirimize kolay ısındık." Açelya dediğime aldırış etmeden bana döndü. "Siz Asil'le ne zamandan beri ev arkadaşısınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Mistake • gxg
Short StoryKaçıp kurtulabilirdim, ama içimde hissettiğim küçücük bir his, o hissi dinlemek istedim. Tamamlandı.