Raflar arasında elimi gezdirdim. Kütüphanenin açılmasına bir saat olmasına rağmen aceleci adımlarımla etrafı düzenlemeye çalışıyordum. Sanki bir şeyler beni kovalıyormuş gibi telaşlı adım seslerime başka adım sesleri eklendiğinde ve kitapların aralık bıraktığı rafın önünde gözleriyle karşılaştığımda duraksadım. "Kütüphanenin açılmasına daha bir saat var.""Biliyorum, sadece açık olduğunu gördüm." dediğinde kapıya doğru döndüm. Kapalı yazısı bana dönüktü. Halbuki açık yazısını gördüğüme adım kadar emindim. Ona döndüğümde rafların arası boştu. Telaşla sola baktığımda boş koridorla karşılaştım. Bu sırada arkamdan enseme vuran nefesiyle hızla ona döndüm. "B-bir yanlışlık olmuş."
"Neden sesin titriyor?"
Açık kahverengi gözlerine baktım. "Çünkü ürkünç birisin." Hafifçe güldü. -yine o garip yamuk gülüşü yüzündeydi-
"Sana böyle hissettiren ne?" dediğinde kirpiklerini bir kere bile kırpamamış olmasına dikkat ettim. "Bakışların, konuşman, suratın." Keskin bakışlarından kurtulmak adına bir adım geri gittim. "Yapabileceğim bir şey yoksa işime dönmem gerekiyor ve sizin de kütüphanenin açılmasını beklemeniz gerekiyor."
"Yapabileceğin bir şey var." dediğinde soru sorarcasına baktım. "Geçenlerde kitabımı burada unuttum. Görmüş olma ihtimalin var mı?"
Sanki benim aldığımı biliyormuş gibi duran surat ifadesinden gözlerimi kaçırdım. "Ah, evet. Kayıp eşya dolabına bir kitap koymuştum. Sanırım size aitti." Suratına bakmaya devam ederken başını alayla salladı. "Getirmeni bekliyorum."
Sakince onaylayıp hızlıca rafların arasından çıktım ve hafifçe arkamı dönüp ne yaptığını kontrol ettim. O sırada gözlerinin hala üzerimde olmasından dolayı hemen önüme dönüp kafenin arkasına ilerledim. Dolabımı açıp çantamdan kitabını çıkardım ve hızla kapadım. Arkamı döndüğümde onunla karşılaştım. Hafifçe irkildim. "Sizin burada olmamanız gerekiyor?" dediklerimi dikkate almadan konuştu. "Kayıp eşya dolabı, çantan mı oluyor?"
Gözlerinin içine bakarken bir süre ne diyeceğimi tasarladım. "Aslına bakarsanız kayıp eşya dolabımız yok..." duraksadım. "Ve ben de güvende olduğundan emin olmak istedim, çünkü... çünkü bu kitabı çok severim."
Başını salladı. Bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Gözlerini kırpmadan bana bakmaya devam ederken elini bileğimden elime getirdi ve elimden kitabı aldı. Diğer eliyle sakince çeneme dokunduğunda korkuyla titredim. "Estelle'e benziyorsun."
"Şizofren olduğumu mu iddia ediyorsun?"
"Estelle'den çıkardığın tek özellik bu muydu?" dediğinde cevap vermek yerine sadece yakınımdaki -öyle ki kafamı biraz yukarı kaldırsam yüzlerimiz çarpışabilirdi.- suratına baktım. Gözlerimi pürüzsüz yüzünde gezdirirken arkadan bir ses duyulmasıyla bir adım uzaklaştım. Özge, "Hey! Günaydın tembel!" diyerek odaya girdiğinde duraksadı. "Burada ne yapıyorsunuz?"
"Ne yapıyor olabilirim!? Hanımefendiye burada unuttuğu kitabını veriyordum."
"Neden kayıp eşya dolabından değil de buradan veriyordun?" dediğinde gözlerimi sinirle yumdum.
"Dalgınlıktan buraya koymuşum işte!" İkisini odada bırakıp çıktım. Sinirle kahve makinelerini kontrol edip tezgaha yaslandım. Özge neşeyle odadan çıkarken bana seslendi. "Hey sizi tanıştırmaya vaktim olmamıştı. Bu Açelya, Açelya bu da bahsettiğim arkadaşım Gece."
Ağzımın içinden mırıldandım. "Memnun oldum." Gülümsedi. -İlk defa yamuk gülümseyişinden farklı bir gülüş vardı yüzünde- "Bende memnun oldum. Teşekkür ederim kitabım için."
Her zaman olduğundan farklı bir surat ifadesi ve ses tonuyla konuşuyordu. Öyle ki o ürktüğüm insan yok olmuş yerine sakin, utangaç bir kız gelmişti. Ağzım hafifçe açılırken suratına uzunca baktım. "Artık sık sık görüşeceğiz gibi görünüyor."
Özge gülümsedi ve Açelya'nın koluna dokundu. "Üzerime önlüğümü alıp geliyorum." Açelya onun gidişini izledikten sonra sakince bana döndü.
"Estelle'de yalan söyleyemiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Mistake • gxg
Cerita PendekKaçıp kurtulabilirdim, ama içimde hissettiğim küçücük bir his, o hissi dinlemek istedim. Tamamlandı.