İstanbul'un yağmurlu bir gecesinde yağmur değilde , insanların günahları üstümüze yağıyordu sanki. Hani derler ya fırtınadan önceki sessizlik aynı onun gibiydi her sokak , ya da ben öyle hissediyordum Elimdeki kanlı bıçak ve önümdeki kızın heryeri kanlı cesedine baktım birkez daha Birşey değişmiş miydi ? Hayır , geçeceğini sandığım o hırs , kin , öfke hala içimde duruyordu ne biraz azalmış nede biraz artmıştı . Ama artık yapılabilecek birşey yoktu olsa bile yapmazdım yine kinim, öfkem ve sinirim önüne geçerdi Bu düşüncelerimi bozan uzaktan gelen siren sesleri oldu , gitme zamanı gelmişti . Kanlı kıyafetlerimi çıkartıp yerine klasik her zaman giydiğim bir takım ve trençkot giydim üstümdekileri ise yarısı dolu olan çantaya koydum aynı zamanda çantadan dikenli siyah bir gül çıkarttım ve kızın cansız bedeninin üstüne koydum şimdi herşey hazırdı . Kırmızı deri eldivenlerimi çıkartıp trençkotumun cebine koydum ve elime telefonumu alıp oradan uzaklaşmaya başladım .