3. Bölüm

198 13 4
                                    

"Tamam anne. Erken çıkacağım zaten. Ben uğrarım markete. Siz bakın keyfinize. Öpüyorum" diyerek kapadı telefonu.

Yılbaşı günü olduğu için her yerde bir telaş vardı. Sokakta, şirkette, Çınar Köşkü'nde... Hiçbir şey yapmadan dursa bile insan bu curcunada yorgunluktan bitap düşer diye düşünüyordu. Takvimden bir sayfa daha eksiliyordu. Değişen tek şey eksilen takvim yaprağı olsa da insanların geleceğe dair var olan umudu her yılın son gününü kaplayan telaşeye neden oluyordu.

Senelerdir olduğu gibi bu yılbaşında da tüm aile, yakın akrabaları, aile dostları ile birlikte Tomris Hanım'ın elleriyle hazırladığı sofranın etrafında toplanacaktı. Yılbaşı zımbırtısının en sevdiği kısmı buydu Güneş için. Sevdikleri ile toplanmak için bahane yaratan bir gündü 31 Aralık.

Güneş dünden itibaren izinliydi fakat her yıl olduğu gibi yine işinin başındaydı. Önündeki iki günlük tatili yüzünden işlerini toparlıyordu.

Programına bakmak için ajandasını arayan Güneş iyiden iyiye gerilmişti. Muhtemelen bu kaosun içerisinde bulamıyordu ajandayı. İş dünyasının çeşitli isimlerinden, firmalardan, dergilerden, bankalardan bir yığın çiçek ve hediye gelmişti. Birde gizli hayranlar vardı ki Güneş'i çileden çıkartıyorlardı. Çekmeceleri karıştırıp ajandasını bulamayınca kalkıp Mert'in odasına geçti. Masanın üzerinde duran ajandayı görünce derin bir nefes aldı. Açıp tatil dönüşü var olan programa göz attı. Yarım açık kapı yüzünden koridordaki konuşma sesleri doluyordu içeriye. Kimsenin olmayacağını düşündükleri için böyle rahat bir tonda konuşuyorlardı ya da kontrol edemeyecek kadar gerginlerdi.

"Hala lütfen dur artık."

"Biraz kafanı kullanmayı dene Hakan. Üçü birden dönüyor. Buraya tatile gelmiyorlar. Kesin dönüş yapıyorlar."

"Sizin sahip olduğunuz hırslar ile donatılmadığımı ne zaman kabul edeceksiniz?"

"Hakkın olandan bahsediyoruz."

"Burası bir aile şirketi. Yıllardır ailenin en büyüğü yönetiyor şirketleri. Yönetimde hepimiz söz sahibiyiz zaten. Kimse kimsenin hakkını yemiyor. Agâh Amcam ise hiç yemiyor. Babamın yaptıklarına rağmen haksızlığa uğramadım. Bundan sonrada uğramam."

"Sana aynı gözlemi bakacaklar. Agâh baktı diye onlarda öyle mi bakacak sanıyorsun?"

"Mahcup olan taraf sadece ben değilim. Aynı şeyi yaşadık, aynı acıyı çektik. Bir de sizin hırslarınızın kurbanı olmayacağım. Aileyi toparlamak yerine yıkıntıdan bir tuğlada sen çekiyorsun hala. Buna çanak tutmayacağım."

Duyduğu topuk sesleri ile sesinden tanıdığı Simten Hanımın gittiğini anladı Güneş. Kulak misafiri olduğu diyalog yüzünden hayli rahatsız olmuştu. Özel bir konuşmaya şahit olmuştu. Bu konu onu ilgilendirmezdi ve düşünmeyecekti. Konuşmayı kafasından uzaklaştırıp önündeki deftere yoğunlaştı.

İşi bittiğinde alması gereken notları not kâğıdına geçirip kendi odasına geçti. Kat tamamıyla sessiz, açık alandaki personel masaları boştu. Kendi odasının çalışma masasındaki ışık hariç kat koridorunda yanan tek ışık vardı. Masasına yerleşip son kontrollerini yaptığında kapısı açıldı.

"Ah Güneş Hanım siz burada mıydınız?"

Geldiği günden beri bakışları ile huzursuz olmasına neden olan bir çift gözün sahibi Ar-ge müdürü Nejat Beydi gelen. Kendisine davranış biçiminde yanlış olan hiçbir şey yoktu. Ancak bakışları... Adını koyamadığı bir şeyler vardı o bakışlarda.

"Çıkıyorum şimdi. Bir şey mi vardı Nejat Bey?"

"Hayır hayır. Işığı açık görünce biri izinsiz girdi sandım. Burada olduğunuzu bilmiyordum."

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin