8. Bölüm

107 11 3
                                    

"Hayır dedim."

"Hayır demenizin mantıklı bir açıklaması yok."

"Yönetim kurulu başkan yardımcısı olmam yeterli."

"Makamınız umurumda gibi mi duruyor?"

"Ama olmalı..."

"Bakın! Mantıklı bir gerekçeniz varsa oylamaya sunalım ama yoksa daha fazla uzatmayın."

"Beni çıldırtma kadın!"

"Düzgün konuş benimle hadsiz herif."

"Sen kime hadsiz diyorsun? Benim sabrımı zorlama!"

"Zorlarsam ne olur? Pardon da sen beni tehdit mi ediyorsun? HÖDÜK!"

Tam olarak ne mi oluyor? Aslında işler böyle başlamamıştı. Hafta başı rutin olarak yapılan toplantıya girmişlerdi. Her zamankinden farklı olarak üç kardeşte toplantıda hazır olarak bulunuyordu. Ayaz Karahan, yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atanmıştı ve bu ilk resmi toplantısıydı. Toplantı sorunsuz tamamlanmıştı. Neredeyse...

Güneş, bu yılki uluslararası sürdürülebilir geri dönüşüm proje yarışmasına sokulacak projeyi açıklamıştı. Açıklamasından sonra insanlar ayaklanmış, Güneş'te notlarını toplarken "HAYIR" diyen soğuk ses ile duraksadılar. Güneş karşısındaki adama anlamaz gözlerle bakıyordu. Cevap alamayacağını fark edince bir nefes verdi.

"Anlayamadım Ayaz Bey."

"Gayet basit. Hayır."

"Gerekçeniz nedir?"

"Bir nedeni mi olması gerekiyor? Hayır."

İşte böyle başlamıştı her şey. Gözlerini sıkıca yumup açtı Güneş. Sakin olmaya çalışıyordu fakat karşısındaki adam hiç yardımcı olmuyordu. Anlayamıyordu bu adamın tavrını. Gülten Akın'ın "Aynı dille konuşuyor, aynı dili konuşmuyoruz" sözleri geldi aklına. Tamda ikisinin durumunu özetliyordu.

Birbirine kilitlenmiş gibi öfkeyle bakan ikiliyi izleyen Agâh Bey işin büyüyeceğini anlayınca bir baş hareketiyle oldukları yerde duran insanlara çıkmalarını işaret etti. Gereksiz kalabalık çıktığında işlerin rengi de hızla değişmişti. Güneş'in 'hödük' deyişi odada yankılanmıştı.

"Sen! Sen... Sen bana hödük mü dedin?" ses tonu odadaki herkesin kanını dondurmuştu. Güneş'in ise umurunda değildi. Bu adamın öfkesi ona işlemiyordu.

"Karşıma geçip beni tehdit eden birine az bile söyledim. Şimdi bana doğru düzgün bir gerekçe sunamıyorsan daha fazla seninle muhatap olmak istemiyorum." Öfkeden sizi bizi kaldırdıklarının bile farkında değillerdi.

"Birlikte çalışacaksınız." Agâh Bey'in sözleri ile herkes ona dönmüştü.

"Hayır."

"Hayır."

İkisinin aynı fikirde olduğu tek konu aynı fikirde olmadıklarıydı. Aynı odada, proje için birbirlerine tahammül etmeleri gerekecekti ve bu mümkün değildi.

"Ben son sözümü söyledim. İyi çalışmalar arkadaşlar." diyerek arkasında bir kaos bırakmıştı.

Öfkeli maviler ve sarılar adeta sessiz bir savaş veriyordu. Çıt çıkartmamalarına rağmen Hakan, Alaz, Azra ve Mert ikilinin etraflarına yaydığı gergin auranın altından eziliyorlardı. Bundan sonra hepsini zor anlar bekliyordu.

-

"Adama bak ya! Hayır, yani sen kendini ne sanıyorsun?" söylene söylene odasında volta atıyordu. Kapıda onu gülümseyerek izleyen kızı bile görmemişti gözleri. "Hata bende niye muhatap oluyorum ki elin soğuk nevalesiyle!" Azra duyduğu son sözle kahkahasını tutamamıştı. Gerçek manada karnını tuta tuta gülüyordu. Güneş ise kaşlarını çatmış gülen kıza bakıyordu.

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin