5. Bölüm

148 14 7
                                    

"Kesin dönüş yapmışlar."

"Emin misin?"

"Gazete yazmış işte."

"Nasıllar acaba?"

"Valla Agâh Bey'e benziyorlarsa kesin manken gibilerdir."

Ellerinde raporlar ile Mertle odasına doğru ilerleyen Güneş uğultu ile kaşlarını çattı. Guruplar halinde masalarda toplanmış personelde gezdirdi gözünü. "Neler oluyor?" Mert'te kafasını kaldırıp patronunun baktığı yöne baktı. "Agâh Bey'in çocukları birkaç gün önce ülkeye kesin dönüş yapmış. Haber şirkete yıldırım gibi düştü. Sabahtan beri bunu konuşuyor çaycısından finans müdürüne kadar." Mert'in cevabı ile merakını gideren Güneş odasının kapısına arkasını verip odası ve açık ofis sistemi ile kendisine bağlı çalışan personellerin masaları arasında bulunan koridorda durup "hanımlar beyler" diyerek yüksek sesle dikkatleri üzerine çekti. Kendisine dönen yüzlere "yapmanız geren işten daha mühim bir şey mi var benim bilmediğim" diye sordu. Cevapsız kalan sorusu ve sağlamak istediği sessizlik ile "bende öyle düşünmüştüm. Şimdi herkes işinin başına dönsün lütfen. Kolay gelsin" diyerek odasına girdi.

Ofis boyun getirdiği kahveleri alıp kapanan kapının ardından "finans departmanından birini bulabildin mi" diye sordu Mert'e. "Aklımda iki kişi var ama emin olmak için çok erken. Şimdilik gözlemliyorum. Sizce tam olarak neler oluyor?" Bu soru ile yine düşüncelere daldı Güneş. Kahvesini yudumlarken "bilmiyorum Mert ancak ortada garip bir durum var." Başını sallayan Mert "doğrudan istesek raporları sonuçta CEO sizsiniz" dedi. "İsteyebiliriz tabii ki ama ben dikkat çekmek istemiyorum. Eğer ortada bir yolsuzluk varsa ve bir anda verileri istersem birilerini rahatsız edebiliriz ve onlarda izlerini temizlerler. Sadece elimiz boş kalmaz, insanları delilsiz zan altında bıraktığımız için suçlu durumuna düşeriz." Bu kez düşünceli şekilde kafasını sallayan Mert'ti. "Peki, düşündüğünüz gibi bir durum varsa ne yapacağız?" diye sordu. "Eğer sandığım gibi bir durum varsa bu işi yapan veya yapanlar kimse yetkililere bildirmek durumundayız." dedi. Tıklanan kapı ile sustular.

Yine yüzünde samimi bir gülümseme ile Hakan girmişti kapıdan. Bugün yüzünde farklar vardı. Gülümsemesi zorunlu duruyordu ve uykusuzluğun getirisi olduğu belli olan gözaltı torbaları vardı. "Hoş geldin Hakan" diyerek gülümsedi Güneş. "Hoş buldum. Bölmüyorum değil mi?" diye sordu mahcup şekilde. "Hayır, bitirmiştik zaten." demesiyle Mert iyi günler dileyerek çıktı. "Bir programın yoksa eğer yemeğe çıkalım demek için gelmiştim" dedi. "Olur" diyerek kabanı ve çantasına aldı Güneş. Zaten işler bitmişti. Kendisini kapıda bekleyen Hakan'ın yanına geçip otoparka Hakan'ın aracına geçtiler.

Deniz kenarında şık bir balık lokantasına gelmişlerdi. Mavi beyaz ağırlık iç açıcı ferah bir mekândı. Güneş siparişleri gelene kadar arkasına yaslanmış, gözlerini istemsiz kapatmış, denizden gelen iyot ve yosun kokusunu içine çekiyordu. Garsonun masayı donatmaya başlaması ile kopup gittiği gerçekliğe döndü tekrar.

"Çok iştah açıcı görünüyor her şey" diyerek beğenesini sunan Güneş ile memnun olmuştu Hakan'da.

"Beğenmene sevindim. Afiyet olsun." Başını sallayarak yemeğe başladı.

Yemekler neredeyse bitmişken kadehini masaya bırakıp "Hakan?" diye seslendi. İki kez daha seslendiğinde sonunda Hakan'ın bakışları Güneş'e dönmüştü. "Sorun ne?" diye sordu Güneş. Hakan'ın hiç alışık olmadığı bu düşünceli ve durgun haline üzülmüştü. "Gece uyuyamadım. Yorgunum o yüzden." dedi zoraki bir tebessümle. Güneş bu tebessüme daha da şaşırmıştı. Hakan'ın öyle bir enerjisi vardı ki onun gülüşünü soldurmanın bir yolu yok diye düşünmüştü başından beri. "Uykusuz olduğun belli oluyor ancak altında bir sebep varmış gibi. Çok zaman olmadı fakat seni arkadaşım olarak görüyorum üstelik iyi bir dinleyici ve sır tutucuyumdur. Bu yüzden ne zaman istersen burada bir arkadaşın olduğunu unutma. Olur mu?" Bu sözlerinden sonra Hakan'ın yüzünde her zaman görmeye alışık olduğu o içten gülüş belirmişti.

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin