14. Bölüm

101 8 0
                                    

Bazen yapmak istediklerimiz ile yaptıklarımız birbirini tutmaz. Yalnızca kendimiz ile değil dışarıdaki etkenlerle de hareket etmek durumunda kalırız. Bazen akışına da bırakmak gerekebilir. O akışın nereye götüreceği ise tamamiyle bir muammadır.

"Tamam benim güzellerim. Gideceğim."

"Bak yine öylesine gitme ama bu sefer bir şans tanı."

"Tamam, tamam. Çok öpüyorum sizi."

Güneş, Hakanla gittiği kahvaltıdan sonra işe gelmişlerdi. Öğleden sonraya kadar yoğun şekilde çalışmıştı. Birkaç kez Ayaz onun odasına, o Ayaz'ın odasına gidip gelmişlerdi. İlginç bir şekilde hiç kavga etmemişlerdi. Aksine Ayaz'ın sert bakışlarının yerini anlamını anlayamadığı bakışlar almıştı. Güneş en azından sorunlardan birinin bittiğini düşünüp rahatlamıştı.

Daha sonra büyükanneleri onu görüntülü aramış ve yılbaşı gecesi bahsettikleri adamla bir görüşme ayarladıklarını söylemişlerdi. Kaçış buraya kadardı. Bu noktada hayır deme lüksü yoktu. Gidilecek ve o kahve içilecekti. Kapısı çalındığında adamın fotoğrafına bakıyordu. Kafeye gittiğinde tanıyabilmek için. İçeri girenlerle kafasını telefonunda kaldırdı. Telefonunu masaya bırakıp gelenleri toplantı masasına buyur etti.

Ayaz, Mert, Nejat Bey, seçtiği proje müdürü Emir ve finans departmanından bir personel gelmişti. Emir ve Mert masaya kâğıdı serip taslağı gözler önüne serdi. Ayaz ve Güneş yan yana taslağa göz atıyordu. Güneş panel çizimine bakmak için eğildiğinde perçemi bağımsızlığını ilan etmiş gibi gözünün önüne düşmüştü. Elini kaldıramadan perçemi tutuldu. Ayaz iki parmağının arasına sıkıştırdığı perçemi Güneş'in kulağının arkasına sıkıştırdı. Güneş afallamıştı. Refleksle başını çevirinde Ayaz'ın parmakları Güneş'in kulağının arkasından çene hattına kadar tahrik edici bir yavaşlıkta sürtmüştü. Güneş anın getirisiyle gözlerini kırpıştırmış, yüzü allaşmıştı. Bir adım geriye attı istemsizce. Sonra yalnız olmadıklarını hatırlayıp toparladı kendisini. Emir'e son durumu anlatması için komut verdi.

Emir konuşmaya başladığında Ayaz'da masanın ortasından ayrılıp baş kısmına geçmişti. Güneş kollarını göğsünde birleştirmiş dikkatle Emir'i dinliyor, arada sorular soruyor, taslağa göz gezdiriyordu.

Ayaz az önce hissettiği şeyin öfkesini yaşıyordu. Kafasını verememişti konuşulanlara. Neden iğrenmiyordu bu kadından? Neden göğsünde bir sıkışma olmuştu dokunduğunda? Cevabını veremediği sorular çoğaldıkça sinirleri daha çok geriliyordu. Gözünü Güneş'e değdirmek istemediği için etrafında dolaştırma başladığında gözüne takılan şeye geri çevirdi bakışlarını. Nejat denen bu herif neden Güneş'e böyle bakıyordu? Dişlerini sıkmaya başlamışken insanların hareketlendiğini fark etti. Bilgilendirme sona ermişti belli ki.

Güneş masasına doğru geçerken diğerleri dışarıya yönelmişti. Ayaz ise yerinde duruyor ve Nejat'ın bakışlarını anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Ayaz Bey?" Güneş'in sesi ile kendine gelmiş bakışlarını ona çevirmişti. Paltosunu giyerken bir yandan da Ayaz'a bakıyordu.

"Çıkıyor musun?" sizi bizi bir kenara bırakmıştı yine. "Evet. Bir randevum var. En fazla bir saat çok dayanamazsam yarım saate burada olurum. Bir durum mu var?" Kaşları çatıldı Ayaz'ın "ne randevusu bu?"

"Büyük annemlerin kısmet operasyonu..." dedi gülümseyerek.

"Gitmek zorunda mısın?"

"Mecburen. Görüşüp beğenmedim dediğimde yeni adaya kadar baskı yapmıyorlar. Ancak gitmezsem bunaltana kadar uğraşıyorlar."

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin