13. Bölüm

101 9 1
                                    

Saldırının üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süre zarfında Güneş'e düzenli olarak çiçekler gelmeye devam ediyordu. Bazen fotoğraf oluyordu, bazen mektup. Tahammül etmek imkânsızdı. Adam bulunamıyordu. Gönderdiği çiçekler ve Hakan'a yaptığı olmasa adamın varlığını sorgulayabilirlerdi.

Ailesi tatil için gideli iki gün olmuştu ve Güneş'te Leep işlemini aradan çıkartmıştı. İki hafta sonraki kontrolden sonra kemoterapi alıp almayacağını konuşacaklardı. Aracında şirkete doğru gidiyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu. Hafif bir mide bulantısı da vardı. Günlerdir yaşadığı stres nedeniyle bünyesi zayıf düşmüştü.

Asansörden çıktığında karşısında Hakan vardı. Onu bekleyen arkadaşına içtenlikle gülümsedi. Arkadaşının yanına yaklaşıp selam verdi. Birlikte yürümeye başladılar. Hakan'ın yüzü yer yer silikleşmeye başlamış sarıya dönmüş izler dışında iyi görünüyordu. Eli de alçıdan çıkmış sargıdaydı.

"Nasıl hissediyorsun?" odaya girmişlerdi. Güneş paltosunu çıkartıyordu. "Mide bulantısı ve halsizlik dışında mı? Gayet iyiyim." dedi göz devirerek. "İlaçların yanında değil mi?" Başını sallayarak "Yanımda ama daha kötü olursam içerim." Bu kez Hakan anladığını belirten bir baş sallaması ile "Sancın filan var mı?" Operasyon çok yeni olduğu için sancısı olabileceğini öğrenmişti. Mehtap Hanım, Güneş uyanmadan önce bilgilendirmişti onu. "Var ama dayanılmaz değil. Mide bulantısı olmaması gerekiyormuş fakat ekstra stres altında olduğum için olabilir dedi Mehtap Teyze."

Odasındaki tuvaletin klozetine çökmüş kusuyordu. İçi dışına çıkmıştı adeta. Midesinde bir şey kalmamış artık safra çıkartıyordu. Biri arkasından yaklaşıp saçlarını tutmuştu. Şu an bu halde görülmek umurunda değildi. Zorlanmanın etkisiyle anlı gerilmiş, kızarmış ve gözlerinden istemsiz yaşlar akıyordu. "İ-ilaçç. Masa. İlk. Çekmece." Arkasındaki beden çekilmişti. Güneş sifonu çekip, zorlansa da ayağa kalkmıştı. Lavabonun önüne gelip yüzüne hızla su çarpmaya başladı. Yeterli geldiğinde ellerini lavabo tezgâhına yanlarına koyup nefeslenmeye çalıştı. Aşağıya bakıyordu. Görüşüne giren bir el ve avucundaki ilaçla kafasını kaldırdı. Aynadan göz göze geldiği adam kesinlikle en son bekleyeceği kişi bile değildi.

Ayaz'da aynadan Güneş'in zorlanmanın etkisiyle dolu dolu olmuş gözlerine bakıyordu. Gözlerini ilk kaçıran Güneş oldu. Hızla ilacı ve suyu alıp içti. Havlu peçete koparıp yüzünü kuruladı. Bu sırada Ayaz odaya geçmişti. O da işini bitirince odaya girdi.

"Projenin taslağını getirdim. Sesleri duyunca yanına geldim." dedi umursamaz bir tonda. Güneş ona bu cümleyi kuracağını hiç düşünmezdi ancak hayat daima yanıltıcı olabiliyordu. "Teşekkür ederim." Ayaz yüzüne bile bakmamıştı. Güneş "Benden bu kadar, denedim değil mi?" dedi kendi kendine. O içten içe kendini yerken Ayaz hiçbir şey söylemeden çıktı odadan. Güneş arkasından bakakalmıştı. "Hödük herif! Soğuk nevale!" Yine kendi kendine söylenmeye başlamıştı işte. Bu adam tüm sinirini tepesine çıkartıyordu.

Ayaz hızla odasına girip bilgisayarının başına oturdu. Arama motoruna zofran yazıp aramaya tıkladı. Karşısına çıkanları okumak için ekrana yaklaştı. Gereğinden fazla zihnini meşgul eden bu kadına bildiği, bilmediği tüm küfürleri yolluyordu.

ZOFRAN: İlaç ve-

Kapısının çalınmasıyla toparlandı henüz okuyamadığı aramayı kapatıp giriş izni verdi. "Merhaba Ayaz." Gelen Nermin Halasının kızı Bade'ydi. Yüzünü yeniden ifadesiz tutarak bakmaya başladı kıza. Geldiği günden beri çevresinde dolanıyordu. Derdinin ne olduğu belliydi. İlgisini karşılaştıkları ilk anda bakışlarından anlamıştı zaten. Selamını karşılıksız bırakmasına rağmen kız yürüyüp masanın önündeki sandalyeye oturdu.

SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin