13

965 81 10
                                    

Bora

Aleron'la uyumak güzeldi. Ama bir hastane odasında o aletlere bağlı değilken. Bulunduğumuz durum aklıma geldikçe ona daha sıkı sarıldım. "Bora, bir yere gitmiyorum."

"Zaten gidemezsin.Unuttun mu? Gitmem demiştin."

"Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum." O görmesede omuz silktim. O dememişti ama Kuzey Aleron 'un gitmeyeceğini söylemişti. Yani gitmeyecekti. Biz bu hastaneden beraber çıkacaktım.

"Bora, sana bir şey söylemem lazım."

"Kendini yorma sonra söylersin."

"Sonrası olmayabilir." Yattığım yerde dikleşip yüzüne baktım. "Saçma saçma konuşma."

"Ben sen-"  O cümlesini tamamlamadan yanındaki alet ötmeye başladı ve Aleron gözlerini kapadı. Hayır hayır. Düşündüğüm şey olmuyordu değil mi? 

Birden beni Aleron'un yanından çektiler. "Bırak ben Aleron'un yanında olmam lazım."  Hemşire olduğunu düşündüğüm adam beni sıkı sıkı tutuyordu. "Aleron, bebeğim bırakma beni lütfen."

"Aleron.." 

Yatakta sıçrayıp yanımda bana korku dolu gözlerle bakan Aleron'a baktım. Rüyaydı. Çok şükür rüyaydı. Çok geçmeden Aleron'u kendime çekip sarıldım. Aynı şeyleri yaşayacak gücüm yoktu.

"Bora,iyi misin?" Ondan ayrılıp sorduğu soruya cevap verdim. "Şu an daha iyiyim." Ve kafamda şimşekler çaktı. 

DÜN BEN ALERON'U ÖPMÜŞTÜM. Bu da yetmezmiş gibi evime geldiğinde benimle uyumasını söylemiştim. Bana bununla ilgili bir şey söylememesi için içimden dua ediyorum. Allah'ım biliyorum aramız çok iyi değil ama açıklama yapacak halde değilim. 

Terden sırılsıklam olan üstüme baktım.Kaçmak için güzel bir yoldu. "Ben banyoya gireyim."

"Tamam ben de yiyecek bir şeyler hazırlarım."

Aleron yataktan kalkıp odadan çıktı. Ben de odadaki banyoya doğru yol aldım. Suyu ayarlayıp altına girdim.  Kafam allak bullaktı. Dün Kuzey'le konuştuktan sonra düşünmeden Aleron'u öpmüştüm.  Bir yerde Kuzey haklıydı. Aleron'a çekiliyordum ve buna artık engel olamıyordum. Ama gördüğüm rüyadan anlaşıldığı gibi deli gibi korkuyordum. Beni bırakması için ölmesi gerekmiyordu tabi. Peki ben onu bırakacak olursam? Sonsuza kadar Paris'te yaşayamam ki.Ya da yaşayabilir miyim ? Türkiye'de bıraktığım ablam ve arkadaşlarım dışında bir şey yoktu sonuçta. Onlarında arda görmeye giderdim. Bora şu an bunları düşünmenin sırası mı? Aleron dün olanları sorarsa ne diyeceksin onu düşün. Sesli bir şekilde oflayıp suyu kapattım. Akışına bırakacaktım. Evet en iyisi bu. Akışa bırakmak.

Odadan çıkıp salona doğru yürüdüm .Girince karşıma mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlayan Aleron bir yandan da Taylor Swift in Red şarkısını söyleyip dans ediyordu. Şu görüntü hayatta görebileceğiniz en iyi görüntüydü. Arkasını dönüp beni görünce durdu. Ona doğru yürüyüp önünde durdum. Elini tutarak "Hadi durma beraber dans edelim " dedim.  Telefondan şarkıyı baştan başlattı. "Söylemeye devam et."  

Elimi bırakmadan benden uzaklaştı. "Touching him was like realizing all you ever wanted was right there in front of you. ( Ona dokunmak şimdiye kadar  istediğin her şeyin önünde olduğunu fark etmek gibiydi.)" (Y.N./ Sözleri atlayarak yazacağım.) Tuttuğu elimden beni kendine doğru çekti.Bir yandan da olduğu yerde sağa sola gidiyordu. Ben de elimden geldiğince ona ayak uydurdum. "Regretting him was like wishing you never found out that love could be that strong. (Ondan pişman olmak sevginin bu kadar güçlü olabileceğini asla fark etmemeyi dilemek gibiydi.)Forgetting him was like trying to know somebody you never met. (Onu unutmak hiç tanımadığın birini tanımaya çalışmak gibiydi.) " Kolumu havaya kaldırıp benden uzaklaştı. Kendi etrafında dönüp tekrar dibime geldi. Şu an fazla yakındık.

"But loving him was red (Ama onu sevmek kırmızıydı.)" Bunu tam gözlerimin içine bakarak söylemişti. Şu an onu tekrar öpme isteği dolmuştu içime . Ve yaptım da. Kafamı eğip dudaklarına yapıştım. Çok geçmeden karşılık vermişti. Yavaş başlayan öpüşmemiz onun hareketleriyle hızlanmıştı. Alt dudağımı ısırınca istemsizce inlemiştim. Bunu fırsat bilip dilini içeri itti. Elimi ensesine çıkarıp daha çok bastırdım kendime. Kapı çalmasaydı ayrılmaya niyetimiz yoktu.

"Arthur geldiyse o kapıyı bir tarafına sokacağım." Sinirle söylenmiştim. Haklıydım da. Her yerden çıkıyordu. "Senin evini bilmiyorki."

"Burda kimse benim evimi bilmiyor." Birbirimize boş boş bakarken kapı tekrar çaldı. Kapıya doğru yürüyüp kim o demeden açtım. 

"Ben geldimm. " 

"Doruk. Ne işin var senin burada? Evi nasıl buldun?"

"İnsan arkadaşını bir içeri alır.Ondan sonra soru yağmuruna tutar." Kapının önünden çekilip içeri geçmesini sağladım.  "Aaa Fransız eniştemde burdaymış. " İçimden iyi ki Aleron Türkçe bilmiyor dedim. Doruk'un kafasına bir tane vurup "Salak, çocuk Türkçe bilmiyor. Anlayacağı şekilde ama düzgün şeyler söyleyerek konuş." Vurduğum yeri tutup Aleron'a döndü. "Ben Doruk.Bora'nın en yakın arkadaşıyım ." Kocaman gülüp elini uzattı. Aynı şekilde Aleron da elini uzattı. "Ben de Aleron. Bora 'nın.."  Duraksayıp konuşmaya devam etti. "İşten arkadaşıyım. " 

Arkadaş mı? İşten arkadaş.  Hangi iş arkadaşları öpüşüp beraber uyurki?  Hı kim? Durup durup öpüşen arkadaş mı olur?


From Paris (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin