4

1.4K 100 15
                                    

Aleron'dan

"Geldiğimden beri senden başka bir şey görmüyorum.Aklımı başımdan aldın."

Bora bana bir adım daha yaklaşınca ben de geriye doğru bir adım attım ve sırtım duvara çarptı. Elini duvara koyup beni duvarla arasına aldı. Başını yavaşca eğdi. Dudaklarımla aramızda milimler kalmıştı.

Nefes nefese gözlerimi açtım. Ne kadar saçma bir rüya görmüştüm. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Azda olsa kendime gelmeye başlamıştım. Kapının çalmasıyla üzerime tişört giydim. Odadan çıkıp kapıya doğru yürüdüm. Kim o demeden kapıyı açtım.

"Bora?"

"Günaydın. Kahvaltı yapmadığını düşünerek sana kendi yaptığım çöreklerden getirdim.Beraber yeriz diye."

"Sen yaptın? Merak ettim."
Kapıdan çekilip içeri girmesini söyledim. Salona doğru yürürken rüyam geldi aklıma. Gelme ,git. Kafamı sallayıp ben de salona girdim.

"Ben çörekleri mutfağa götürüp kahvaltıyı hazırlayayım."

Çörekleri alıp mutfağa gittim. Ellerim tezgaha koyup geriye yaslandım. Derin bir nefes aldım. Bunların hepsi dün Arthur'un saçma sapan konuşmasından oldu. Neymiş şirkette herkes bizi sevgili sanmış. Neden sarılıyormuşuz.Ayrılalı neredeyse altı ay olmuştu ve ayrılma sebebimiz onun beni aldatmasıyken bana gelip olmayan bir şey üzerinden hesap soruyor. Sonrada benim kafamı bulandırıyor.

En son kahveleri de masaya koyduktan sonra Bora'ya oturabileceğini söyledim. Bora otururken Bayan Lima'ya geç kalacağımıza dair mesaj attım.

"Kahvaltı anlayışınız beni benden alıyor."

"Bence bu kahvaltı değil.Öğle yemeği falan oldu bu."

"Boş günümüzde bana gel. Sana kahvaltı nasıl olurmuş göstereyim."

"O zaman izin günümüzü iple çekiyorum." Kocaman gülümseyip kahvemden bir yudum aldım ve Bora'yı izlemeye başladım. Kemikli yüz hatları, dalgalı saçlarıyla karşımda tablo gibi duruyordu. Ve ben hayatımda gördüğüm en güzel şeymiş gibi ona bakıyordum.

"Dalıp gittin,Aleron."
Sesiyle kendime geldim.

"Fark etmemişim."

"Şu eski sevgilin. Sürekli böyle mi?"

"Arthur mu? Sadece çok sinirlendiğinde."

"Sana herhangi bir zararı dokunmadı değil mi?"
Bunu sorarken yüzü gerilmişti.

"Kalbimi kırkmak dışında bir zararı olmadı."

"Bence bu daha büyük bir zarar." Masanın üzerinde duran elimi tuttu. Eline bakıp gülümsedim. Ne yaptığını anlamış gibi hızla elini çekti. Bakışlarımı tekrar Bora'ya çevirdim.

"Artık bir önemi yok. Ben onu hayatımdan çıkardım.O bunu pek başaramıyor."
Bana bakıp gülümsedi.

Kapsülün yapım aşamasına geçmiştik. Bu yüzden denekleri arama işini hızlandırmıştık. Laboratuvarda ben denek olacak insanların dosyalarına bakarken Bora'da asistanlarla beraber kapsülü hazırlıyordu. Gözlüklerin gözünden çıkarıp şakaklarını ovdu.Asistanlar ona soru sorup duruyorlardı ve asla susmuyorlardı. Oturduğum sandalyeden kalkıp Bora'nın yanına gittim.Koluna girip asistanlara "Bay Güner'i biraz alıyorum ." dedim ve onu çekiştirmeye başladım. Laboratuvardan çıkıp üst kata çıkan merdivenlere gittik. "Nereye gidiyoruz,Aleron?"

"Gidince görürsün,Bora."

Çatı katına gelince gözlerini kapatmasını söyledim. Tam Eyfel'i gören yerde durdurdum. "Açabilirsin." Gözlerini açar açmaz şaşkın ve büyülenmiş şeklilde Eyfel'e baktı."Çok güzel."

"Evet öyle."

"Neden geldik?"

"Yorulmuşa benziyordun ve burayı görmen gerektiğini düşündüm."

"Kesinlikle görmem gerekiyormuş." Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Kokusunu ilk defa bu kadar yakından alıyordum.

Şunu fark ettim ki ben Bora'ya pata küte düşüyorum ve bu hiç iyi değil.Bu düşmemin sonunda ona his beslersem sorun daha çok büyüyecek. Adam hâlâ ölen sevgilisine aşıkken yol yakınken kurtulmanın bir yolunu bulsam iyi olacaktı. Kendimi ona yakın tutmaktan alıkoyabilirsem tabi.Kimi kandırıyorum.İmkansız gibi bir şey bu.

Bora telefonu çalınca kolunu benden ayırıp telefonu açtı. Anlamadığım bir dilde konuşmaya başladı. Büyük ihtimalle Türkçe konuşuyordu.Konuşması çok uzun sürmedi.

"Ablamdı.Bayadır aramıyorum merak etmiş. Aşağıya inmemiz gerek artık." Onu başımla onayladım.

"Ne zaman bir işi düzgün yapmayı planlıyorsunuz?" Laboratuvara geldiğimizde Arthur bizim ekibe bağırıyordu. Bora önden gidip araya girdi. "Bir sorun mu var acaba? Ekibimize bağırıyorsunuz da." Son cümlesini beni göstererek söylemişti. "Başlı başına siz sorunsunuz. Olmamanız gereken bir yerdesiniz."

"Neden? Ben de herkes gibi hak edip geldim."

"Ah lütfen. Siz Türkler değil dahi olmak toplama çıkarmayı bile zor yaparsınız."

"Benim Türk olmam bulunduğum konumu neden etkiliyor? Eğer bana kızdıysanız bana bağırın ekibime değil."

"Size bağıracaktım ama nerede olduğunuz meçhuldu. İkinizin de." Arthur gözlerini bana dikmişti. Böyle bakarak ondan korkacağımı sanıyorsa yanılıyordu.Bora alttan bir gülüş attıp Arthur'a doğru yaklaştı.İnsanlar anlamasın diye sanırım Fransızca konuşmuştu.

"Çatı katında mola verdik. Ve ben bunda sorun görmüyorum." Arthur iyice sinirlenmişti. Onun sinirine karşılık Bora sırıtıyordu. Arthur elinii yumruk yapmıştı. Kaldıracakken arkadaşı tuttu."Arthur yeter bu kadar.Gidiyoruz hadi." Arthur giderken Bora yanıma geldi.

"Senin gibi biri bu adamı nasıl buldu?"

"Dedikleri gibi. Aşık olacağın insanı seçemezsin. Bir de şey derler aşık olunca aptal olursun."

"Peki hâlâ aşık mısın?" Gözlerinin içine bakarak "Değilim. Ama hâlâ aptalım." dedim. Bana o güzel gülümsemelerinden birini verip ekibin yanına çalışmaya döndü. Tanrım,senden rica ediyorum bu adama aşık olacak kadar aptal etme beni.

From Paris (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin