Aleron
Beni bu toplantı odasına gömün. Bu utançla bir daha Bora'nın yüzüne nasıl bakardım ? Bal gib bakardım. Bunda sıkıntı yoktu. Sıkıntı önümdeki şişlik yüzünde odadan çıkamıyor oluşumdu. Ben ne zaman bu kadar iradesiz oldum? Bora odadan çıkalı birkaç dakika olmuştu ve olanlar aklımdan çıkmaması bu odaya hapsolmama neden oluyordu. Telefonuma gelen mesaj bildirimiyle kafamı masadan kaldırdım. Sakinleşeyim diye koymuştum ve bir işe yaramadı.
Bora: Hâlâ odada mısın?
Bora: Burada seni bekleyen işler varmış nerede olduğunu soruyorlar :)
Aleron : Evet odadayım. Sakinleşemiyorum ki çıkayım.
Bora : Kendin kaşındın .
Aleron : Ben seni böyle bırakmazdım.
Bora: Bizim orda bir atasözü var bak söyleyeyim.
Bora : At yalanı sevsinler inananı diye. Ama biz bunu böyle demiyoruz.
Bora: At yalanı siksinler inananı diyoruz. Daha çok uyuyor.
Aleron: Tamam amacım oydu .
Aleron: Ama sonra kendimde aynı hale geleceğim için bırakmazdım.
Aleron : Sen nasıl gelmedin bu hale?
Bora: Etkilenmedim?
Aleron: Ettiğin lafı sana geri gönderiyorum.
Bora: Ben arkadaşımdan (!) etkilenmiyorum. (Y.N/ Fransızcada ünlemi bu şekil kullanım var mı bilmiyorum. O yüzden kafama göre takılcam.)
Siktir güzel yerden vurmuştu.
Aleron: Ya ya o yüzden durup durup öpüyorsun sanırım.
Ve ben daha güzel vurmuştum. Mesajı atalı dakikalar geçmişti . Hâlâ cevap olmadığına göre gayet güzel vurmuştum.
Aleron: Bu arada geliyorum arkadaşım(!)
..
Canım arkadaşlarım evimi işgal etmişlerdi. Darcy Doruk ile kurduğu yakınlıktan dolayı onları da çağırmıştı. Ortada büyük bir dil karmaşası yaşanıyordu. Alex ve Darcy alışkanlıktan Fransızca konuşmaya başladığında Doruk onlara anlamadığı için kızıyordu. Arada Bora ve Doruk Türkçe bir şeyler söylüyor bu seferde Alex kızıyordu. Ben ,Amy ve Lauren onlar birbirine kızarken izliyorduk.Buradaki şanslı insanlar Amy ve Bora .Çünkü ikisi de burada konuşulacak tüm dilleri biliyorlardı.Doruk yine Bora 'ya Türkçe bir şey söyledikten sonra Amy onlara bakıp Türkçe bir şey söyledi. Doruk ve Bora şaşkın şaşkın ona bakıyorlardı.
"Söylemeyi unutmuşum. Amy Türkçe biliyor."
"Bunu şimdi söylemen hiç iyi olmadı. Daha erken söylesen her şey daha iyi olurdu." Kafamı Doruk'a doğru çevirdim.
"Neden?"
"Bora söyler sana." Doruk'un konuşması üzerine Amy gülmeye başladı. Bora'ya soran gözlerle bakınca omuz silkti. Bende Bora'yı taklit edip omuz silkmiştim.
Odada dönen hiçbir espiriye gülmüyor, olabildiğincede az konuşuyordum. Kimse bunu fark etmiyordu ki buda işime geliyordu. Sakince içkimi yudumluyordum. Zaten bugün fazla yorulmuştum. Şuracıkta uyuyabilirdim.
Biri koluma dokununca irkilip kafamı kaldırdım. Bora ile göz göze geldim. "Gelsene bi." Büyük ihtimalle diğerleri duymasın diye sessizce konuşmuştu. Elimdeki içkiyi masaya koyup onu takip ettim. Salondan çıktığında mutfağa doğru gideceğini sanmıştım ama benim odama doğru yürüyordu. Odama girince kapıyı kapatıp bana döndü.
"Seni bugün o halde bıraktığım için bana kızgın mısın?"
"Artık değilim."
"Peki o zaman niye hiç konuşmuyorsun?" Konuşurken bana doğru birkaç adım attı.
"Bugün çok yoruldum. Uykum var.Zaten çocuklar bana sormadan geldi. " Bu sefer ben ona doğru yürüdüm. Bir şekilde sürekli Bora'ya çekiliyordum ve bunun farkındaydım. Buna engel olmaya çalışmıyordum. Çünkü engel olmak istemiyordum.
"Bütün bu somurtkanlığın bizim burada olmamız mı ?" Bu çocuk beni neresiyle dinliyor? Ben öyle bir şey mi dedim?
"Ben onu mu dedim?"
"Ben böyle anladım. Sormadan gelmelerinden şikayetçi olduğun için."
"Onlar hiç sormaz ki." Ona doğru bir adım attım. Şu an aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı. "Onların gelmesinden şikayetçiyim ,senin gelmenden değil." Kafasını eğip alınlarımızı birleştirdim.
"Bir şey beni sana itiyor,Aleron."
"Aynı şeyde beni sana itiyor, Bora." İkimizi gösterip "Bu şey ne peki?" dedi.
"Bilmem. Belki küçük bir cinsel çekimdir." Omuz silkti. "Belki de." Konuşmasının sonlarına doğru bakışları dudaklarıma kaymıştı. Elimi ensesine atıp onu kendime çektim. Dudaklarımızı birleştirdim. Hiç vakit kaybetmeden karşılık vermişti. Alt dudağımı ısırınca inlemiştim. Bunu fırsat bilip dilini ağzıma yolladı. Bende aynı şeyi yapınca beni arkamda duran dolapla arasına aldı. Bir elini belime diğer elini enseme attı. Nefesim yetmediği için dudaklarımız ayırdım. Bora 'nın öpüşmekten pembeleşmiş dudakları hâlâ beni öp diye bağırıyordu. Hâlâ aynı şekilde dururken konuşmaya başladı.
"Senin uykun yok muydu?" Nefes nefes konuşunca kıkırdadım.
"Vardı. Gerçi hâlâ var."
"O zaman uyuyalım."
"Beraber?"
"Daha demin yaşanan şeyden sonra bunu sorun etmezsin herhalde. Ki daha öncede uyuduk."
"Doğru." Ellerini üzerimden çekti. Yatağa doğru yürüyüp örtüyü açtı. Yatağın içine girince bende yanına uzandım. Kollarımı beline dolayıp kafamı göğsüne koydum. Şu an fazla huzurlu hissetmem normal mıydı?
Sanırım beni ona iten sadece cinsel çekim değildi. Kalbim beni Bora'ya itiyordu. Ölen sevgilisinden bahsederken hâlâ sevgilim diyen adama. Buradaki işi bitince Türkiye'ye dönecek adama.
Bu işin sonunda ben çok üzülecektim. Ama başta yanmayı kabul etmiştim. Artık geri dönemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
From Paris (bxb)
Teen Fiction~İlk 9 bölümün yerleri karışmış lütfen bölüm sayılarına bakarak okuyunuz düzeltemiyorum çok uğraştım ama olmadı~ "...Tekrar Paris'e hoşgeldin Bora." "...Hoşbuldum,Aleron" smut içermektedir