17.Bölüm

1.7K 95 41
                                    

Bu yolda bana destek olduğunuz için size çok teşekkür ederim! 🤍




29 Mayıs 2017

Saate son baktığımda geçenin üçüydü ve biz hala içiyorduk. Bunun üzerinden belki de bir saat sonra Eda'nın uykusu geldiğinden kalkma kararı almışlardı.

"İçme daha fazla bücür." dedi Tuna. Bakışlarında bir korumacılık vardı. Bir abinin kardeşine baktığı gibi bakıyordu bana. "Barış sana geç uyu dediğinde dinlemeliydin." diye ekledi.

"Ben bir şekilde uyuturdum onu da, size ayıp olmasın diye zoru kullanmak istemedim." dedi Barış, sinirli bakışlarını yüzümde gezdirerek.

Bana iyi geceler dediler mi, demediler mi hatırlamıyorum ama Barış onları uğurlamak için kalkmıştı. Hatta ne ara gözümden kayboldular hatırlamıyorum bile.

'Sarhoş oldum denese.'
Ondan da pek emin değilim işte.

Kendime biraz daha rakı döktükten sonra sek olarak kafaya diktim. Boğazımın yandığını hissettiğimde ise öksürmeye başladım.

"Yeter, yeter." dedi bıkkınlıkla Barış. Geldiğini bile fark etmemiştim.

"Yetmez..." dedim, fısıldayarak. Beni duymuş muydu bilmiyorum ama gerçekten de yetmezdi. Hayvan gibi içip, adımı unutacak kadar sarhoş olmak istiyordum.

Geçip karşıma oturdu ve bardağına biraz rakı, biraz da su döktü. Sonra karışımdan bir yudum aldı ve geriye yaslandı.

Karşımda oturan bu adam her şeyi ile geceye benziyordu. Kapkara gözleri zifiri karanlığı temsil ederken, bembeyaz teni ayı anımsatıyordu. Gülüşü ise yıldızlar kadar güzel ve parlaktı. Onu da geçtim, ruhu gece gibiydi. Onu sadece acı cekmiş biri anlayabilirdi.

Sek olarak kafaya dikilen bir bardak daha.

'Seni durduracak bir Bora'n yok. Çok içtin diye başında duracak bir Bora'n yok. Gece yarısı sana kahve yapacak bir Bora'n yok artık. İsyan ederdin, kızardın, "çocuk muyum ben" derdin. Şimdi mutlu musun Yağmur? Bunu yapacak biri olmadığında daha mutlu musun?'
İnsanlar, sayın iç ses, insanlar ne kadar garip varlıklardır. Kıymeti ancak kaybedince anlarlar. Aptal insanlar!

Uyan uyan yâr sinene sar beni
Dağlar harâmı açma yaramı perişânım ben

Mırıldandım türküyü burnumun altında.
Aynı zamanda da elim tekrar rakıya gitti.

"Dur!" dedi, sesini yükselterek. "Dur artık." ekledi, dişlerinin arasından.

Gülümsedim.

Buruk bir gülümseme.

Acı dolu bir gülümseme.

"Bora öldü ama onunla ölemezsin. Kaç kere söylemem lazım sana?" sahte sinir.

'Bora öldü...'

Kalbimin sızladığını hissettim.

'Bora öldü...'

"Sus." diye mırıldandım burnumun altından. Kafamdaki ses sinirimi bozuyordu.

'Bora öldü...'

Acıyordu artık. Sızı değil ağrıydı artık. Elimi kalbime götürdüm. İç sesim susmazsa kriz geçirebilirdim.

ZAAF | 401Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin