42.Bölüm

1.1K 63 40
                                    

Kitapta ve hayatımda yer alan çok sevdiğim birinin doğum günü var bugün.

Yazma konusunda bana destek olan ve sürekli spoiler yemek isteyen, her şeyi bilmesine rağmen hala okuyup, oy veren bir kişi.

Özel insanların, özel köşeleri olur kitaplarda. Bu bölüm de senin özel köşen olsun Adje!

Doğum günün kutlu olsun!🥳💜
İyi ki doğdun, iyi ki varsın!
Nice mutlu, huzurlu ve sağlıklı yıllara!
Seni seviyorum!
İyi ki varlığın kitabıma güzellik katıyor!
@adjelenda420
❣️



"Çizdiğim bu resimden tam tamına 54 tane var." dedi ve masanın üzerine aynı olan birkaç çizim daha dizdi. Tam tamına 17 tane. Yani çalışma odasında daha 37 tane ayni resim vardı. Fakat insanın kafasını kurcalayan soru neden di. "Geçen her günün bir özrü... bitmeyen bir özür..."

'54 tane çizim. 54 gün. Tam tamına 54 tane özür.'

"54..." diye fısıldadım.

'13 Mayıs 2017 ve 6 Temmuz 2017 arasında tam tamına 54 gün var Yağmur!'

Buz kestim. Nefesim bir anda ciğerlerimde öyle bir tıkılı kaldı ki, onca yıl sigara içmeme rağmen sanki tam da şu an olanlar beni amfizem hastası etmişti.

"54..."fısıldadım tekrar. "13 Mayıs-" söyleyeceğim şeyi hızlı bir şekilde böldü.

"Dur!" dedi. Hiçbir şey yapmadığımdan, dediği şey direkt düşüncelerime odaklanmıştı. Düşünmeyi bırak diyordu adeta. "Bana inanman için sana kaç kez öldürmedim demeliyim? Zaten onu ben öldürmüş olsam sen niye yanımda olasın? Sana bir şeyler hissettim diye mi? Hayır. Seni öldürmem gerekseydi, o zamanlar öldürürdüm Yağmur. Çünkü o zamanlar sana bir tek Mir bakıyordu. Barış'ın gözü önünde hiç Yağmur olmadı."

Onu haklı buluyor muydum? Hayır. Peki haksız buluyor muydum? Cevap yine hayırdı. Karmaşık hisler, karmakarışık düşünceler vücudumu ele almıştı. Aklıma gelen şeyin doğru olmaması için içten içe her zaman yalvarmıştım. İnkar etmiştim. Düşüncesini her seferlerinde beynimden silip, yok etmiştim. Çünkü bunu düşünürsem bu evde bir saniye bile kalamazdım. O çok sevdiğim gece karası gözlere bakmaktan tiksiniyor olacaktım. Yıldızları bile kıskandıran gülüş midemi bulandıracaktı. İçinde yaşamak istediğim bir kalbi, öldürmek isteyecektim.

"Kurtaramadım diye." düşüncelerimi bölen şey, hüzün dolu sesiydi. "Sen onu kurtarmak için uğraşırken, koridorda ağlarken, çaresizce çırpınırken... hatta ayakkabılarını kapının önünde görmeye bile tahammül edemezken... ben oradaydım. Sen hiç yalnız kalmadın Yağmur. Ben o acıyı, o hüznü seninle beraber yaşadım. Kurtaramadım diye özür diledim. Ama ondan değil, senden." derin bir nefes aldı ve hiç kurmak istemediği bir cümleyi kurmak için hazırlandı. "O gözümün önünde öldü Yağmur..." gözlerim şaşkınlıktan fal taşı gibi açılırken, birden bire dünya da dönmeyi bıraktı.

'Yağmur, Barış ne dediğinin farkında mı? Yani en başından beri...'
Bora'nın katilinin kim olduğunu biliyordu. Biliyordu ve benden gizliyordu.

"Ben onu kurtar-" söyleyeceği şeyi hemen böldüm ve çaresizce sorduğum soruyu, tekrar sordum.

"Bora'yı kim öldürdü?"

"Biliyor musun Yağmur," dedi. Yüzüne minik hatta sönük diyebileceğim kadar küçük bir gülümseme yerleşti. "İçten içe bunun cevabını hep bildin. Onu gördün, onunla tanıştın, onunla yüz yüze gelip uzun cümleler bile kurdun." alnım buruştu ve zor bir şekilde yutkundum. "Onu öldürmek istedim mi? İstedim Yağmur. Senin acı çektiğini her gördüğümde de istiyorum. Ama sorun şurada ki, Bora ondan bir şey istedi. Onun için zor ve yeterince büyük bir ceza." derin bir nefes aldı ve sonra tekrar devam etti. "Sana oturup her şeyi anlatmak isterim. İstiyorum da zaten. Ama olmuyor Yağmur. Olmaz."

ZAAF | 401Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin