19.Bölüm

1.6K 80 32
                                    

30 Mayıs 2017

Telefonumun sesi yattığım kış uykusunu bölmüştü. Hem söylenerek hem de zorlanarak komodinin üzerinde duran telefonu aldım ve açtım.

"Günaydın Yağmur." Birtan hocamın sesini duymuştum. "Grafikte bir yanlışlık olmuş sanırım, ben de yeni fark ettim. Benim suçum olduğu için saat 10 buçuğa kadar işe gelebilecek misin?" sordu.

Saate baktım ve dokuz olduğu için büyük ihtimal yetişirdim.

"Evet hocam." dedim,uykulu sesimle. Çok uykum vardı fakat yaptığım iş uykuyla hiç uyumlu değildi.

"Tamam o zaman, sonra görüşürüz." dedi.

"Görüşürüz." dedikten sonra telefonu kapadım ve hızlıca yatağımdan kalkıp hazırlanmaya başladım.

Tam hazırım derken ceket almak için dolabımı açtığımda, gözüme Bora'nın siyah süet ceketi takıldı. Bazı eşyalarını kendime almıştım. Ondan bana kalan güzel hatıralar ve birkaç hediye haricinde ona ait olan şeyleri de istemiştim.
Ceketi alıp, hızlıca aşağıya indim.

"Neden insan karıştırır ki böyle bir şeyi?" söylendim, salondan geçip mutfağa doğru giderken. "Hani insan uykusunu nöbetine göre şeeder. Zaten altı ay uykuyu kaptırdık diye sinir-" Barış'ın kalın sesi beni bölmüştü.

"Söylenme, söylenme." dedi, gülerek. Ne ara mutfağa gelmiştim hiçbir fikrim yoktu. Işınlandım mı acaba?

'Evet Yağmurcuğum, ışınlandın.'
Çok merak ediyorum, sadece benim iç sesim mi benimle dalga geçiyor?

"İşe gitmem lazım." dedim, masadaki yerimi alarak. "Beni bırakır mısın?" sordum, düz bir sesle.

"Biri ters kalkmış galiba." dedi Barış, tek kaşını kaldırarak. Fakat yüzünde minik bir tebessüm vardı.

"Uykum var." dedim, göz devirerek.

"Anladığım kadarıyla hep var." ufak bir kahkaha attı. Sonra gözleri kucağımda duran cekete kaydı ve alnı anlamadığım bir sebepten dolayı buruştu. "O erkek ceketi değil mi?" sordu, merakla.

"Bora'nın." dedim, düz bir sesle. Açıklama yapsaydım sesim hüzünlü çıkabilirdi ve ben Barış'ın önünde fazlasıyla duygusal olmuştum. Daha fazlasına lüzum yoktu.

"Anladım..." dedi. Sonra kahvesini yudumladı ve "Kahvaltı etmeyecek misin?" diye sordu.

"Çok uykum var." homurdandım. Yine ufak bir kahkaha attı. Sanırım bunu bayağı dile getiriyordum bu sabah.

"Hadi kalk." dedi, ayağa kalkarak. "Sonuçta Birtan sana on buçuğa kadar izin verdi." devam etti, masanın üzerinden anahtarlarını alırken.

'Ama sen on buçuk demedin ki Yağmur.'

"Sen nereden biliyorsun işe gitme saatimi?" sordum, kaşımı kaldırarak.

"Hadi, hadi." dedi, eli ile kalkmam için hareket yaparak. "İşim gücüm var." ekledi sahte bir sinirle.

"Hayat kurtarıyorum." dedim, gururlu bir tonla. "İstersen iş karşılaştırması yapmayalım." devam ettim gururlu  tonumu bozmayarak.

"Sonunda hayat kurtardığını kabul ettin." dedi, şükreder gibi.

"Ya sen beni neden lafa tutuyorsun?" sordum, sanki lafa tutan ben değilmişim gibi. "Hadi, hadi. İşim gücüm var." ekledim, onu taklit ederek. Sonra masadan kalktım ve çıkışa doğru yol aldım.

"Ne ara lafa tutan ben oldum lan?" duydum, arkamdan söylenen Barış'ı.

'Kim olsa böyle tepki verir Yağmur. Anormal hallerine kimse alışamaz.'
Bence gayet de normalim. 'Yav he he.'

ZAAF | 401Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin