Joker'in mırıltısını duymamla elim ayağıma dolanmıştı. Hızla elimdeki telefonunu geri yerine bıraktım. Başımı çevirip ona baktığımda ise henüz gözlerini açamamış olduğunu görünce içim rahatlamıştı biraz ancak hala az önce yaşadığım gerginlik ve tedirginliğin titremesini bedenimde hissedebiliyordum. Kendi telefonumu da yatağa doğru giderken hızlı bir şekilde dolabın içine attım.
"Uyandın mı?"
Joker'in yanına oturup gözlerimi onun yüzünde gezdirdim. Hala uykulu görünüyordu, ayılamamış haliyle fazla çekici bir adam olduğu da doğruydu. Elim aniden onun saçlarına gitmiş ve parmaklarımla nazikçe yeşil saç tellerini okşamaya başlamıştı.
"Evet... sen neredeydin?"
Uzaktan gelmiş olmadığıma göre odanın içinde olduğumu söylemem gerekiyordu. Söyleyeceklerimi gözden geçirdim ve hiçbirinde kusur olmamasına dikkat ettim. Saçlarını okşayan elimi bir eliyle kavramış ve saçlarından uzaklaştırarak elimi tutmaya devam etmişti.
"Buradaydım, camın önünde."
Uykulu olan gözlerini biraz araladığında gelen ışıktan rahatsız olmuş olacak ki birkaç kere hızlıca kırpıştırmıştı gözlerini. Onu izlerken kendimi kaptırıyordum istemeden... bu benim için çok tehlikeliydi. Onun büyüsü beni ne zaman serbest bırakacak bilinmez...
"Erken uyanmışsın. Gece yeterince yorulduğunu düşünmüştüm."
Arsızca bulunduğu imalara karşılık yüzümde bir sırıtış peydah olurken onun yüzünde de aynı şey söz konusuydu. Yavaşça biraz dikelip onun kucağına oturdum. Yatmaya devam ediyor olması kucağına çıkmamam için bir sebep değildi sonuç olarak. Bacaklarım onun iki yanında duruyordu.
"Sen üzerini giyinmedin mi?"
Kendiliğinden kapanmış olan gözlerini yeniden aralayarak beni süzdü. Üzerimde geceliğim vardı ancak iç çamaşır giymediğim gibi eteğimin kısalığı bacaklarımı iki yana ayırınca iyice belli etmişti kendini. Belki başka bir kız olsa şu sahneleri yaşaması halinde utanıp kızarabilirdi, bende ise bu olmuyordu. Gerçekten kendimi Bay J'ye ait hissediyor olmamın sağladığı bir rahatlık olduğunu düşünüyordum.
"Beni tahrik etmeye mi çalışıyorsun?"
Benim cevap vermeme gerek kalmadan giyinip giyinmediğimi kendi gözleriyle görmüş olduğu için konuşmaya devam etmiş ve bu sefer sorusunu yöneltmişti. İki elinin de belimi kavradığını hissettim. Hafif muzır ifademle yavaştan omuz silkerek beden dilimle yeterince iyi bir yanıt verdiğimi düşünüyordum. Çok geçmeden kahkahalarını duymaya başlamıştım. Neye güldüğünü yeterince anlamamış olsamda onun gülmek için geçerli bir sebebe ihtiyacı olmadığını bilecek kadar çok yaşamıştım. Belime yerleştirmiş olduğu elleri yardımıyla beni belimden kaldırarak kucağından uzaklaştırmış ve yatağın boş olan kısmına bırakmıştı.
"Babacığının yapması gereken işler var."
Ah, tabii birde holding yönetiyormuşcasına hep ama hep meşgul olması... Belki yönetmeye çalıştığı şey bir holdingden daha çok uğraş, emek gerektiren bir şeydi ama yinede onu ciddiye alabilmek konusunda daha çok çalışmam gerekiyordu. Özellikle de bu kadar meşgul olduğunu her seferinde ima eden bu adamın yakın gelecekte hücreye kapatıldığında ne yapacağını düşünmeden edemiyordum. Onun yataktan kalkıp altına boxer ve eşofmanını giymesinin ardından odadan çıkışını izledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Quinn-Jarley
Fanfiction... "Sonsuza dek seninle kalamam." Kızın duymak istediği kesinlikle bu değildi. Gözleri doluyordu karşısındaki adama bakarken... tüm bu olanlar bu yüzden miydi? Onunla sonsuza kadar kalamayacağı için erkenden kızı ölüme mi terk etmişti? Ne bahane...