O

152 16 5
                                    

Cody duydukları karşısında elbette şaşkındı. Bu yüz ifadesiyle de iğrenç görünüyordu. Cody daima iğrenç, iğrenç yada iğrençtir. Düşüncelerim kahkaha atma isteğimi arttırıyordu ama bu çenemi oldukça zorlardı. Bunun yerine biraz kıkırdamakla geçiştirmeye çalıştım. Hiçbir şey koca kahkahaların yerini doldurmuyordu... hemde hiç. Tabii bunun acısını da çıkartırdım. Harley Quinn ile baş edemeyecekler... kendime olan güvenim kanımı kaynatıyordu sanki.

"Harley, benimle oynama."

Bu düşük zekalı uzun süreli sessizliğini bozup bunu söyleyebilmişti anca. Gerçekten beni fazla hafife alıyordu, benden başka kim Joker'i yakalayabilirdi? Kim bulabilirdi onu? Azıcık düşünmek dahi benim tek şansları olduğumu belli eder nitelikte bilgiler sunuyordu. Tabii sözde aklı kaçık olan benim? Komik. Şu çenemdeki zımbırtıdan kurtulur kurtulmaz buna güleceğim.

"Biraz düşün. Benden başka şansınız var mı? Beni bırak, Joker'i getireyim ve hepimiz karlı çıkalım. Anlaşma yeterince açık."

Gözleriyle beni inceliyor olması umurumda değildi. Önüme gelen birkaç saç telimi incelemiş ve ardından nefesimi sertçe üfleyerek onları önümden çekmeyi başarmıştım. Lanet olsun ki ellerim bağlıydı ve saçlarımı geri atmak için bile nefesimi kullanmak zorundaydım. Aradan dakikalar geçmesine rağmen bir şey söylemiyor ve başımda ileri-geri volta atıyordu. Cody sandığımdan daha sinir bozucuydu.

"Bu kadar düşünecek ne var? Teklif işte."

Konuşmadan edememiştim. Acilen harekete geçmeli gibi hissediyordum. Durmadan kaynamaya devam eden kanım mıydı bu acelemin sebebi? Önceden olsa sadece Joker'i görmek için bu denli heyecanlandığımı düşünürdüm... ama bu artık imkansızdı. O beni ölü biliyordu sanırım... Uzun süredir bu harabedeyim ve henüz beni arayan birileri olduğuna dair bir şey duymadım. Belki de benden o kadar soğumuştu ki daha fazla irdelemek istemedi... öldü olarak kabul etti beni yada her neyse işte. Onunla ilgili bir şeyler düşünmek başıma acı saplıyor. İblislerim kızıyorlar bana, ne zaman onu düşünsem bana kızıyorlar. Kendimi hücrede yalnız bulduğumda Cody çoktan gitmiş ve hücre kapısını açık bırakmıştı. Çatılan kaşlarımla beraber bağırmayı denedim.

"Yalnızca bir cevap vermeliydin seni sersem!"

İçeri giren 4-5 kişilik gruba baktım. Beni pek ciddiye alıyor gibi değillerdi. Ancak düzgün davranmalıydım. Bu kez olmadıysa bile Cody'i başka bir sefere avlayacak, istediğim anlaşmayı yapacaktım. Zorluk çıkarmadan, sessizce beni çözmelerini bekledim. Hücre kapısı az sonra kapatılacak, kilitlenecek ve ben parmaklıkların ardında yalnız bırakılacaktım. Öyle de oldu. Ellerimi, ayaklarımı, beni belimden sandalyeye bağlayan zinciri ve çenemi tutan o sinir bozucu aparatı çözmüşlerdi. Çok geçmeden de hepsi çıktılar, beni yalnız bıraktılar. En sonunda sandalyeden kurtulduğuma seviniyordum hiç değilse. Biraz olsun özgür hissettiriyordu. Kafesimin tavanına asılı olan kumaş parçama tutunarak üzerine çıktım ve oturdum. Dilerdim, şimdi bir parkta olmayı dilerdim. Parçalı bulutlu bir bahar havasında olmayı dilerdim. Tenimi yakmadığı için güneşe gülücükler saçmak, bulutlara tutunmak için elimi uzatmak isterdim. O parktaki rengarenk salıncakların hepsinde teker teker sallanmak isterdim... ama ben bir şeyleri sadece isterdim. Kendimce bulutları tutabilecekmişim gibi uzattığım elime baktım. Burada bulut yoktu... ben hayal ediyordum. Bir bulut yakalamış gibi açtım avucumu yavaşça. Avucumun içinde bir bulut vardı... yumuşak bir bulut. Pamuk gibi. Yüzüme sıcak bir gülümseme yayılırken daha hızlı sallanmaya çalıştım. Daha yükseğe çıkmak istiyordum, daha büyük bulut parçaları için. Olmuyordu... limit konulmuş gibiydi. Belirli bir hızdan sonrası gelmiyordu. Yasaktı... ne çok yasağım vardı. Kendimi zorlayarak bir daha uzattım elimi. Bir bulut daha yakaladım. Avucumda çok sıkmamaya dikkat ettim, bulutum parçalara ayrılmasın diye. Avucuma baktığımda yalnızca pamuk gibi duran bulut ansızın yeşile dönüşmeye başladı. Önce biraz daha açık yeşil... sonra biraz daha koyu... Bacaklarım titrerken o bulut çoktan tanıdık yeşil olmuştu. Joker'la tanışıncaya dek pembe olan düşünce bulutlarımın dönüştüğü gibi yeşil olmuştu o bulutta avuçlarım arasında.

"Ah! Kahretsin!"

Kendimi aniden yerde bulmuştum. Az önce salıncaktan düşmüş, yere çakılmıştım. Yere yapışmış olan yaralar ve dövmelerle dolu bedenime baktım. Yeni yeni dövme yapmayı öğrenen herkes denek olarak bir salam kullanır... bu böyledir. Bir etin üzerinde deneme yapmak için insanlardan olumlu cevap alamayınca market raflarındaki salama yönelirsin ve o koca salama çizersin... Ben de Joker için öyleymişim gibi hissediyordum. Vücudumda ne çok dövme vardı ona ait olduğumu haykıran. Ama değildim... sadece bir çizim. Yüksekten düşmüş olduğumdan acıyan kemiklerime rağmen bir kahkaha patlattım... Sesim yankı yapıyordu, burası çok sessizdi çünkü. Boş ve sessiz. Olduğum yerden kalkmak için debelenmeyi reddedip öylece durmaya devam ettim. Göz kapaklarım her an daha ağır geliyordu. Onları tutmak için uğraşmıyordum. Bu hücrede en çok yaptığım şeylerden biri de uyumaktı zaten. Genel olarak kendi irademle olmasa bile... Bu kez ise benim irademleydi. Kendimle böyle basit bir şey için gurur duyabilir miydim? Evet, evet Harley. Tabii ki. Çünkü sen bir delisin... ben bir deliyim. Kendimle gurur duyuyorum... kendi isteğimle uyumayı seçtiğim için. Ansızın kapan gözlerimin ardından çekildiğim karanlığa koştum. Asıl istediğim aydınlığa çıkmakken ben yine karanlığa koştum.

"Joker... elimi tut."

Dudaklarım hareket ediyordu... karanlığa bakıyordum hiç düşünmeden. Belki de düşünemeden. Ne hissettiğimden habersizdim. Titriyordum sanki. Sonra gözleri parladı. Karanlık aydınlanmaya başladı. Joker karşımda duruyordu. Bana bakıyordu eşsiz güzellikteki gözleriyle.

"Ellerin hep ellerimde kalacak."

Söylediği tek cümle ile titreyen sadece bedenim değildi artık. Kalbim... ah, zavallı kalbim. Eli elimdeydi. Soğuk elleriyle kavramıştı onunkilere göre küçük kalan ellerimi.

The Quinn-JarleyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin