V

135 13 2
                                    

Gözlerimi aralamam için ihtiyacım olan beni dürten birinin olmasıymış meğer. Bedenimin sallandığını hissediyordum, uzun süredir uyuduğumu hissediyordum sebepsizce. Gözlerimi araladığımda yerde olduğumu hissetmiştim, oldukça da üşümüş ve aslında gerçek anlamda buz tutmuştum. Eklemlerimi hareket ettirmekte güçlük çekiyordum. En son... en son sallanıyordum, yere düştükten sonra öylece uyuyakalmış yada bayılmış olmalıyım... büyük ihtimalle uyumuştum.

"Hadi, lanet olasıca kutsal kıçını kaldır Quinn."

Duyduğum ses Cody'e aitti. Onun burada olduğunun farkında değildim o konuşuncaya dek. Boş bakışlarım onu bulurken zorlukla doğruldum ve ayağa kalktım. Üşümüştüm... şikayetçi olacak kadar çok üşümüştüm. Üstelik uyumadan önce zihnimde canlanan o sahne aklımda dolanıyordu. Joker... o elimi tutmuştu. Benim elimi tutmuştu, hemde hiç bırakmayacağını söyleyerek. Bu sahne hiç yabancı değildi, yaşanmıştı... bir nebze. O elimi tutmuş, bırakmayacağını hissettirmiş ve beni buna inandırmıştı. Şimdi o yoktu ama ben hala onun elini tuttuğum anı unutamayan bir zavallıydım. Tam olarak bundan kurtulmam gerekiyordu.

İblislerim tam şuan için ortalığı karıştırmamı istiyor, beni tetikliyorlardı ama yapamazdım. Bu kez olmazdı. Buradan çıkabilmek için uslu, uyumlu bir kız rolü oynamalıydım, layığıyla. Cody isteği üzerine ayağa kalktığımda beni dün bağladıkları o sandalyeye bağlamıştı yine. Oturmak konusunda da zorluk çıkarmadığım için yeterince kolaydı. Ellerimi, ayaklarımı sandalyeye sabit olacak şekilde bağladıktan sonra belimden de zincirle bağladı.

"Beni yine elektrik cezasına mı götürüyorsun?"

En sonunda kül olacağımı ve tabiri caiz ise masada kalacağımı düşünüyordum. İki seçenek vardı; ya elektrik yüzünden kül olup ölecektim yada elektriğe bağımlı olacaktım bu gidişle. Tekerlekli sandalyeye bağlı olarak hücremden çıkarıldığımda arkamdan sandalyeyi iterek beni götüren Cody ile beraber birkaç adam daha bizimle geliyordu. Bu güvenlik içindi. Benim değil, tahminimce beni burada tutmaları amacında bir güvenlik.

"Sessizce bekle."

Cody'nin söylediklerinden birini yapacak ama birini yapmayacaktım... bekleyecek, sessiz olmayacaktım. Bu kez çenemi de bir aparatla sabitlemedikleri için konuşmak, kahkaha atmak serbestti. Buna sevinmediğimi söylemek yalan olurdu elbet. Beni daha önce hiç götürmediği bir yere götürüyordu bu kez. Üzerimde farklı bir şey deneyecekleri şüphesine kapılmıştım. Yinede güler yüzümden ödün vermedim. Kıkırdayarak en ince ses tonumla konuşmaya başladım.

"Beni şatomda gezintiye çıkaracağını neden söylemedin? Senin için en güzel elbisemi giyerdim."

Alaycı konuşmam Cody'den kısa süreli bir kıkırtı duymama sebep olmuştu ve bu bile bir gelişme sayılırdı çünkü buradakiler gülümsemekten oldukça habersiz sayılabilirlerdi. Etrafımı incelesemde şu uzun koridorda farklı görünen bir şey yakalayamıyordum. Hep aynı renk duvarlar, aynı renk ve modeldeki kapılar falan... Bir süre sonra hipnoz bile olabilirdim, öylesine bir aynılık vardı ki. Sanki o tekerlekli sandalye hiç ileriye doğru hareket etmiyormuş gibi.

"Sanırım kusacağım."

Bu söylediğimi kimse ciddiye almamış görünüyordu. Bunun için epey pişman olacaklarını göstermek konusunda gecikmemişti midem. Üzerime kusmak istemediğimden başımı sağa doğru çevirdim ve tekerlekli sandalyemin sağ tarafında yürüyen o tanımadığım adamın üzerine bıraktım mide suyumu. Evet... sadece mide suyu. Ne bekliyordunuz ki? Uyanalı fazla olmadı ve benim midem tamamiyle boş.

The Quinn-JarleyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin