Tenime değen ıslaklık ve soğuklukla birlikte zihnim, biri tarafından zorla kolumdan tutulup gerçekliğe çekilmişim gibi anında zifiri karanlık ve boşluğun içinden sıyrıldı.
Üşüyordum. Vücudum tir tir titriyor, tenimdeki ürperti yüzünden kasılan bedenimle birlikte dişlerimi kontrolsüzce birbirine sürtüyor, çıkan takırtı sesleri kulaklarımı tırmalıyordu. Boynumda hissettiğim keskin acı, ve saçlarımdan başlayarak şakaklarıma doğru inen soğuk su tanecikleri yüzünden suratımı buruşturdum. Gözlerimi açmaya çalışıyordum fakat bu basit eylem bile, inanılmaz bir şekilde yapılması zor bir hale dönüşmüştü.
Zemine değen cismin çıkardığı tok sesle birlikte refleks olarak başımı o yöne doğru çevirdim. Gözlerim kapalı, bedenim ise ıslaklık ve soğukluk yüzünden hâlâ kaskatı bir haldeydi.
"Uyan."
Yaklaşan adım sesleriyle birlikte çenemde hissettiğim sert dokunuşla başım arkaya düştü. Bu ani hareket yüzünden boynumdaki acı sızısını arttırmış, dudaklarımın arasından sesli bir soluk firar etmişti.
"Hadi ama, bütün eğlenceyi kaçırıyorsun!"
Kirpiklerimi araladığımda görüş açıma giren kişiyi görmemle birlikte, bedenim anında hissettiğim panikle birlikte gerildi. "Oh, sonunda uyandın." Hoseok denen herif, karşımda bana bakarak yarım ağız gülümserken söylediklerine pek de odaklanamıyordum. Kendimi iyi hissetmiyordum ve en son olan olayları hatırlamaya başladığımda, göğsümde filizlenen endişe bana hiç de yardımcı olmuyordu. Jungkook ve Jimin'in de benimle aynı durumda olduğunu tahmin ediyordum. Ve bu daha da fazla gerilmeme sebep oluyordu. Sikeyim, onları yalnız bırakmamalıydım.
"Neredeler?"
Boğuk ve kısık çıkan ses tonumla birlikte sorduğumda, karşımdaki beden birkaç saniye düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra bana bakıp sırıttı. "Ah, biricik arkadaşlarından bahsediyor olmalısın." Deri eldivenlerinin sardığı bir elini kaldırıp, bandajlı burnunu kaşıdı. Gözlerimin içine bakarken keyifle gülümsemeye devam etmesi beni etkilemiyordu. Bunun için fazla endişeli ve rahatsız hissediyordum kendimi.
"Ben de tam şimdi onları uyandırmaya gidiyordum."
Önümden kalktığında bakışlarımı etrafımda gezdirdim. Soğuk, ve neredeyse bomboş olan bu kasvetli yerin depo olduğunu tahmin ediyordum. Duvarların boyası akmış, tavanların kenarındaki belirgin rutubet lekeleri iğrenç bir kokunun yayılmasına sebep oluyordu. Yukarıdan sarkan tekli ampul, ortamı aydınlatmaya yetmediği için etrafa loş ve boğucu bir ışık yayılıyordu.
Bakışlarım tekrar Hoseok'u bulduğunda, çaprazımda kalan kör noktadaki iki bedenin dibinde dikildiğini gördüm. Oturduğum kirli zeminde dikleşmeye çalıştığımda sırtımı duvara yaslayıp başımı öne eğdim.
Baygın bir şekilde yan yana oturan Jimin ve Jungkook'u gördüğümde nefesimi tuttum. Perişan bir haldelerdi. Jungkook'un bir kaşından sızan kan şakaklarına kadar inmiş, bu sabah okulda suratına bırakılan morlukların yerini yenileri almıştı. Jimin ise ondan farksızdı. Dudağının kenarı patlamış ve pürüzsüz yüzünde yer yer çürükler oluşmuştu.
Karşımdaki görüntüyle birlikte dişlerimi sıktım. Bir şeyler yapmalıydım. Ama kahretsin ki şu anki pozisyonda elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kollarım arkamdan bağlanmıştı. Aynı şekilde ayak bileklerim de öyle. Ve çaktırmadan düğümleri çözmeye çalıştığım her an tenimin acıdığını ve tahriş olduğunu hissedebiliyordum.
Hoseok, elindeki kovayı yerde baygın halde duran bedenlerin üzerine hiç düşünmeden döktüğünde, ikisi de bu beklenmedik manevra yüzünden şokla gözlerini aralamışlardı. Kızıl saçlı olan geriye çekilip kovayı zemine bıraktığında ellerini gevşekçe beline yerleştirerek bize baktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/248863686-288-k402406.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus || Vminkook
Fanfiction"Seni öpüyorum ama onu da öpüyorum. Sana dokunuyorum ama ona da dokunuyorum. Ve sikeyim, bu çok iyi hissettiriyor." 251120