16-chain

4.3K 287 331
                                        

"Adam akıllı araştırsana şunu sefil herif!"

Felix'in kafasına bir tokat daha geçirdiğimde başını laptopun ekranına çarptı. Çıkan tok sesle birlikte eliyle alnını tutarak çatılan kaşlarıyla bana döndü fakat suratımdaki ifadeyi görmüş olacak ki, ağzını açıp bir şey söyleyecekken vazgeçip bu sefer Namjoon'a doğru döndü.

"Hyung, dakika başı gelip gidip kafama geçiriyor görüyorsun. Ben bu şartlarda çalışamam. Aşırı şiddet ve baskı altındayım şuan."

Namjoon'dan herhangi bir tepki gelmedi. Felix yan ve temkinli bakışlarıyla hareketlerimi incelerken elimi havaya doğru kaldırdığım sırada ani bir refleksle kollarını başına sarıp geriye doğru çekildiğinde sandalyesinden tutup kendime doğru çektim.

"Ne biçim tepkiler bunlar? Gören de şiddet uygulayan biriyim sanacak. Korkma lan vurmayacağım."

"Sabahtan beri yaptığın ne sokuntulu herif! Ne kadar çok vurduysan yetim piçler gibi oldum, her an dayak yiyeceğim korkusu var üzerimde."

"Abartmıyor musun?" Hyunjin elindeki jojoyla oynarken duvara yaslandığı yerden konuştu.

"Abartmıyorum. Uydusu bozulduğu için karıncalı ekran çıkan televizyon vardır, çalışsın diye gavura vurur gibi vurup durursun ya hani, işte o televizyon benim."

"Felix."

Derin bir nefes alıp sakinleşebilmek adına kapattığım gözlerimi tekrar araladığımda, ciddi ve sabırsız çıkan ses tonumla birlikte konuştum.

"Şuan bir televizyon olup olmaman umrumda değil. Yetim piçler gibi olup olmaman da umrumda değil. Beyninde kalan o son hücreyi de öldürmemi istemiyorsan bana onu bul. Bana onu bul Felix."

Rica etmiyordum. Bu bir istek değildi. Emirdi. Bana onu bulacaktı. Bulmak zorundaydı.

Söylediklerimin ardından hiçbir şey demeden bilgisayarının başına geri döndü. Normal bir zamanda olsaydık bana laf atıp zevzeklik etmekten geri kalmazdı ama normal bir zamanda değildik. Ortalıkta dolaşıp şebeklik yapan Felix bile etraftaki gergin havadan etkileniyordu.

Bir hafta.

Gittiğinden beri tam bir hafta geçmişti.

Bir haftadır onu arıyorduk ve sikeyim, ben bir haftadır kafayı yiyordum.

Jimin'in ise benden kalır yanı yoktu. Evin içinde dolaşıp duran iki birer ruhtuk. Taeyhung'un gittiği günün sabahı onu sakinleştirebilmek için çok uğraşmıştım ama bir işe yaramadı. Benim de kafam çok karışıktı, ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilmiyordum, kendime bile yardım edemiyordum. Tek yapabildiğim sakinleşene kadar yanında durmak ve yaraları iyileşene kadar onunla ilgilenmekti.

"Ben iki dakikalığına çıkıyorum. Bir gelişme olursa haber verin."

Depodan ayrıldığımda arka tarafa geçip bir sigara yaktım. Sırtımı yasladığım duvardan gelen soğuk, ince kazağımdan içeri doğru sızarak kemiklerimi sızlattı. Kış aylarına girmiştik ve havalar gittikçe daha da soğuyordu.

Yanıma doğru yaklaşan adım seslerini duyduğumda sigaramı içerken kısılan gözlerimle sağ tarafa baktım. Aramızda biraz mesafe bırakıp benim gibi duvara yaslandı. Zipposundan gelen metalik ses, sigaranın alevlenen ucundan gelen çatırtı sesini takip etti.

"Vazgeçmen gerektiğini düşünmüyor musun?"

Sonunda konuştuğunda azalan sigaranın izmaritini baş ve işaret parmağımla tutarak tekrar sert bir nefes çektim.

"Hayır."

Karşıya bakmaya devam etsem de gözlerini profilimde hissedebiliyordum.

"Boşuna uğraşıyorsun. Gitmek istedi ve gitti. Kaçırıldığını ya da başına bir iş geldiğini düşünerek kendini kandırıyorsun."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 02, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Meyus || VminkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin