Sonunda amk dediğinizi duyar gibiyim.
Uzun süre geri dönüş yapmayıp sizi beklettiğim için özür dilerim, hakaret ve küfürlerinizi buraya yazabilirsiniz arkadaşlar ismwizmwoskw
____
Jungkook
Bir şeylerden vazgeçmek için çok mu geçti? Her şeyi ardımda bırakmak, kirli geçmişimden sıyrılmak ve yeni bir başlangıç yapabilmek için, çok mu geç kalmıştım?
Düşüncesi bile aptal bir çaresizlikten ibaretti. Ben o treni kaçıralı baya olmuştu. Başlarda bile isteğe girdiğim bu bok çukurundan, kolayca sıyrılamayacağımı bilmem gerekirdi oysaki.
Çocukluğumdan bu yana sefalet içinde büyümüştüm. Belli bir yaşa kadar ailemle birlikte yaşadım. Tek çocuktum, ama hiçbir zaman keşke bir kardeşim olsaydı diye geçirmedim içimden. Benim gibi şanssız, rezil bir hayatı sürdürmesini, hiçkimse kardeşine layık görmezdi çünkü.
Çoğu zaman düşünürdüm; annemle babam neden beni doğurmuştu? Neden evlenmişlerdi? Aynı evin içinde hepimiz birbirimize yabancıydık. Konuşmazdık çok fazla. Aynı sofraya oturmaz, sohbet etmez, ya da bugün günümüzün nasıl geçtiği hakkında sorular sormazdık.
Onlar beni merak etmezdi. Kendimi bildim bileli beni hep serbest bırakmışlardı. Sanki motellerinde kalan herhangi bir müşteri gibiydim.
Günlerce eve gelmediğim sayısız zamanlarım oldu. Hiçbirinde de neredesin, kiminleydin, neden bize haber vermedin gibisinden cümleler duymadım. Okuldaki arkadaşlarım bu yüzden bana hep çok şanslı olduğumu söylerlerdi, ama ben kendimi hiç şanslı hissedemedim. Çoğu zaman öyle bir raddeye geliyordu ki bu, gittikçe daha çok hırçınlaşmama sebep oldu. Çaresizce fark edilmek istedim. Beni görsünler, beni merak etsinler istedim.
Sevgiyi, şefkati ya da bunun gibi tüm o sadece adını bildiğim, fakat hissedemediğim duyguları bile bir kenara bıraktım. Sadece...
Sadece bir kerecik olsun azarlasalardı keşke beni.
Kızsınlar bana, bağırsınlar, hatta dövsünler, ama bir tepki versinler. Herhangi bir şey, herhangi bir duygu... Nefret etmelerini bile istedim benden. Ama öz oğullarına bu denli hissiz olmalarını kaldıramadım hiçbir zaman.
Ben yokmuşum gibi, ailem yokmuş, hiçbir zaman da olmamış gibi, umursamaz ve duygudan yoksun bakışlarına dayanamadım.
Her yolu denedim. Çocuk aklımla yapabileceğim tüm yaramazlıkları yaptım. Mahallede futbol oynayanların topunu patlattım, karşımızda oturan yaşlı teyzenin camına taş attım, bile isteğe kavga çıkartıp acıdan zevk alan bir mazojist gibi insanları kışkırtıp dayak yedim, dayak attım. Bu yüzden etrafımdaki herkes vebalıymışım gibi baktı bana. Ben o tipik sorunlu ve serseri olarak bilinen çocuktum, kimse nedenini sorgulamadı. Ve anladım ki çabalarım boşaydı.
Ben de kaçtım.
Artık hatırlayamadığım çocukluğumun geçtiği o evden ayrıldım. Onlardan kaçtım. Kendimden kaçtım. Hayır hayır, kaçmak sayılmazdı. Elimde sayılı eşyalarımın olduğu basit bir sırt çantasıyla evden ayrılırken, gece vaktine kadar uyumalarını beklemedim mesela. Ya da pencereden gizlice çıkmaya çalışmadım. Fark edilip yakalanmamak için uğraşmadım. Ben kaçmadım, elimi kolumu sallayarak çıkıp gittim o evden.
Öğlenin bir vaktinde, ikisinin de evde ve uyanık olduğu saatte çıktım odamdan. Koridorda yürürken olabildiğince ses çıkarttım, ahşap zemin gıcırdasın diye adımlarımı daha sert attım. Evden dışarıya adımımı attığımda ise ardımdaki kapıyı usulca veya yavaşça değil, hızlı ve sert bir şekilde kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus || Vminkook
Fanfiction"Seni öpüyorum ama onu da öpüyorum. Sana dokunuyorum ama ona da dokunuyorum. Ve sikeyim, bu çok iyi hissettiriyor." 251120