Zorlu ve sancılı bir bekleyiş oldu hepimiz için, biliyorum.
O zamaaan iyi okumalar ❤
_____
Hiçbir zaman ikilemde kalan birisi olmamıştım. Yapmayı karar verdiğim şeyi yapar, tereddüt etmezdim. Pişman da olsam, sonuçları ağır da olsa bunları düşünmezdim. Çünkü düşünürsem tereddüte düşerdim ve ben bu durumu yaşamaktan nefret ediyordum. Kararsızlık, katlanamayacağım kadar lanet bir duyguydu.
Şimdi ise burada, elimde tuttuğum silahla birlikte birazdan olacak olanları düşünmüyordum. Buraya gelirken tereddüt etmemiş, ikinci kez düşünme şansını kendime vermemiştim. Yapmak istemiştim ve yapacaktım işte. Onu yalnız bırakamazdım.
Ara sokaklardan birinde durduğumuzda beklemeden arabanın kasasından aşağı indik. Felix ve Hyunjin de indiğinde, çok geçmeden Jungkook konuşmaya başlamıştı.
"Mekâna gitmeden önce son bir kez planın üzerinden geçelim." Bakışları teker teker üzerimizde dolandığında devam etti. "Önceliğimiz fotoğraftaki herifi bulmak. Bir ajan olarak gönderildiyse tek başına olduğunu tahmin ediyorum. Bizim için pek de zor olmayacak." Cebinden çıkarttığı paketinden bir dal alıp dudakları arasına yerleştirdi. Çatılan kaşlarıyla birlikte sigarasından derin bir nefes çektiğinde onu incelemeye devam ettim. Şuanda her zaman olduğundan daha ciddi ve odaklanmış görünüyordu. Bu halini çekici bulduğumu fark ettiğimde, sözlerine odaklanabilmek için dikkatimi toparlamaya çalıştım. Şimdi sırası değildi.
"Gerçekten bir ajan olup olmadığından bile emin değiliz. Umarım götümüzü boşuna tehlikeye atmıyoruzdur." Felix'in sözleri ardından Hyunjin düşünceli bir ses tonuyla, "Zincir'in neden bir ajan gönderdiğini merak ediyorum. Neyi öğrenmeye çalışıyor olabilir?" Diye sordu.
"Emin değilim." Jungkook parmakları arasındaki sigaranın külünü sirkelediğinde, sırtını arabaya yasladı. "Belki de baronun üyeleri ondan gizli işler çeviriyordur ve amacı bunu öğrenmek olabilir. Ya da bambaşka sebepleri vardır, kim bilir?" Dudakları arasından dumanı usulca dışarı verdiğinde bir eli kulağındaki küpeyle oynamaya başladı. "Zincir'in eylemlerini sorgulamak anlamsız. Asıl amacımıza odaklanalım."
"Ulan Namjoon, sardın başımıza yarrak gibi bir belayı." Felix kendi kendine homurdandığında bakışlarım Jimin'i buldu bu sefer. Hemen yanımda duruyor, bir ayağıyla asfalta vurarak ritim tutuyordu. Gergin ya da heyecanlı olduğunu tahmin ediyordum. Her an bir adranalin patlaması yaşayabilirdi. Bir elimi kaldırıp işaret parmağımı dudağına yerleştirdiğimde, irkilerek bana döndü.
"Isırma şu dudaklarını, yara olacak."
Bakışlarını kaçırdığında her ne kadar onu rahatlatmak adına bir şeyler söylemek istesem de, şuanda ağzımdan çıkan hiçbir şeye kendim bile inanmayacağım için bu düşüncemden vazgeçtim.
"Olabildiğince dikkat çekmeden mekâna gireceğiz." Jungkook söze girdiğinde Hyunjin'e döndü. "Biz techizat odasındayken Namjoon'la konuşmuş olmalısın." Kafasını sallayarak Jungkook'un sözlerini onayladı.
"Evet. Dediğine göre gece kulübü gibi bir yermiş. Uyuşturucuyu da oraya eğlenmeye gelen kişilere satıyorlar. Bizi tanımadıkları için basit bir kimlik kontrolünden geçtikten sonra rahatça içeri sızabiliriz."
Yavaşça başını salladıktan sonra, neredeyse dibine geldiği izmariti yere atıp botunun ucuyla ezdi. Kafasını kaldırdığında keskin bakışları benimkileri buldu. Yoğun bakan irislerinin ardından geçen ifadeleri, bana bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Delici bakışları bu sefer yanımdaki bedene çevrildiğinde ne demek istediğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus || Vminkook
Fanfiction"Seni öpüyorum ama onu da öpüyorum. Sana dokunuyorum ama ona da dokunuyorum. Ve sikeyim, bu çok iyi hissettiriyor." 251120